20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Tarladan rafa stratejik takip

Tarım Bakanlığı, finansal saldırıları zamla ya da stokla ranta çeviren fırsatçıları ‘ürün takip timi’yle durduracak. Bakan Pakdemirli “Her ürün tarladan rafa, ithalat ve ihracata kadar takip edilecek” dedi.

MUSTAFA KARTOĞLU / ANKARA16 Eylül 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Tarladan rafa stratejik takip

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin gündemi yoğun. Bir yandan iki bakanlığın birleştirilmesiyle ortaya çıkan yeni yapılanma ihtiyacı için ‘mimari’yi hazırlıyor; diğer yandan icraata dair ‘iş planı’nı…

Acil müdahale, planlama ve takip gerektiren ‘patates, soğan fiyatı’ ve ‘şarbon’ meselesi de bunların üzerine geldi.

Biz de sohbete ‘acil’den başladık, ‘fırsatçılar’dan…

Bakan, “Aslında emtia işlerinde ‘yarım saat içinde’ karar alınması gerekir. Biz Ticaret Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası ile birlikte çözüm üretmek durumundayız. Ama yine de hızlı karar almayı başardık” dedi. 

EKİPLER ETKİN ÇALIŞACAK

Bakan Pakdemirli üretim-fiyat kontrolü mekanizması için atacağı için adımı anlattı: “Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü altında Ürün Takip Masaları var. Bunu etkin çalıştıracağız. Özel sektör mantığı burada işlemeli. Gıda şirketlerinde ürün yöneticileri vardır, belli ürünlerin üretiminden rafa kadar bütün süreçlerini takip eder. Biz de böyle çalışacağız. Bir ürünün üretimi, verilen teşvik, ihracat ve ithalatını takip edecek. Teşvik ihtiyacı ortadan kalktıysa kesilecek, ucuza ihraç edip sonra iç piyasada azalınca pahalıya ithal etmek zorunda kalacaksak ihracat kısılacak, ayrıca ithalata ihtiyaç duyuluyorsa o planlanacak.”

Bir örnek veriyor: “Döviz çok yükselince, Ticaret Bakanlığı ile koordineli olarak buğdayın ihracatını durdurduk. Zira stratejik bir ürün ve çok ucuzlamıştı. Ucuza satarsak, sonra pahalıya ithal etmek zorunda kalabiliriz.” Bakan, patates fiyatının yükselmesinin de bu yüzden olduğunu hatırlattı.

EKMEĞE ZAM OLMAYACAK

Bakan Pakdemirli, zincir marketlerin ve belediye ekmek şirketlerinin ‘zam yok’ açıklamalarının perde arkasını anlattı: “TMO’ya 800-900 TL’ye girmiş unun tonu, 1100 TL’ye satıyoruz. Devletin zararı yok. Ekmekte un maliyeti 50 kuruş. Uncular Federasyonu ile konuştuk, 95 TL’ye 5 milyon çuval un tedarik edeceğini söyledi. Zincir marketlerle, halk ekmek şirketleriyle konuştuk zam yapmama sözü aldık.”

İthal hayvanda şarbon yok

Ya şarbon meselesi?

“Hayvanları ağırlıkla Brezilya ve Uruguay’dan ithal ediyoruz. Bu ülkelerde son 2 yıldır hiçbir şarbon vakası rapor edilmedi. Velev ki şarbonlu hayvanlar gemiye bindirildi; Türkiye’ye gelene kadar telef olması gerekirdi. Çünkü şarbon bir hayvanı 5 gün içinde öldürür.”

Peki bu vakalar nereden çıkıyor?

Pakdemirli’nin cevabı net: “Şarbon doğada var olan bir hastalık. O yüzden aşılama ve kontrol mekanizmalarımız var zaten. Ve bu konuda çok başarılıyız. 1970’lerde 15 bin şarbon vakası raporlanmıştı; yani hayvandan insana bulaşma vakası. 1980’lerde bu rakam 10 bine, 90’larda 5 bine geriledi. 2010’dan itibaren yıllık ancak 10 vaka olmuş.”

70 NOKTADA GÖRÜLDÜ

Kurban Bayramı’ndan sonra ortaya çıkan ‘şarbonlu et’ haberlerinin aslı astarı yok mu?

“Var” dedi Bakan ve rakamları açıkladı: “70 noktada şarbon görüldü; insana bulaşma vakası 4-5... Bu zaten olağan bir rakam. Kontrol mekanizmalarımız çalışıyor; her yerde aşılama başlattık.”

Hiç olmaması mümkün değil mi?

“Şap hastalığını bitirdik. Ama şarbon doğada var. O yüzden denetim ve aşılamayı çok sıkı takip ediyoruz. İnsana bulaşma vakaları da, cilt lezyonu şeklinde ortaya çıkıyor ve antibiyotikle tedavi edilebiliyor. İnsandan insana da bulaşmıyor.”

Bakan, geçtiğimiz günlerde Dr. Yavuz Dizdar’ın ajanslara düşen, “çok şüpheleniyorsanız eti düdüklü tencerede iyi pişirin” dediği açıklamanın videosunu izletti telefondan. 

Devletin parasını harcarken 5 defa düşünmek gerekiyor

Pakdemirli, tasarruf tedbirlerine de değinirken, enteresan bir olay anlattı: “Makam aracımın benzerini bakanlığın kapısında görünce, kimin olduğunu sordum, Bakan Yardımcımız Mustafa Aksu’nun olduğunu söylediler. Bakan yardımcılarına da aynı araçtan mı veriliyor diye düşündüm.”

Burada söze Aksu girdi; “Bakan bey bana sordu; ben de ‘Bu benim kendi kişisel aracım, yakıtını da kendim koyuyorum’ dedim.”

Pakdemirli de, 4 makam aracının ikisini iade ettiğini belirtirken, diğer araçların da kiralama süreleri bittikçe Türkiye’de üretilen araçlarla değiştirildiğini anlattı: “1,6 cc’den büyük motorlu araç olmayacak. Ben göreve atanınca 45 gün otelde kaldım, kendim ödedim. Sonra misafirhaneye taşındım, şimdi lojmandayım. Yedeksubay askerlik hariç, hayatımda ilk kez devletten maaş alıyorum. Devletin parasını harcarken 5 kez düşünmemiz lazım.”

‘Protokole değil, işimize bakalım’

Bakan Pakdemirli ve Bakan Yardımcısı Mustafa Aksu ile Ankara TİGEM misafirhanesinin bahçesinde kahvaltı yaptık. 

Bakan’ın özgeçmişi hayli zengin. Ama ben dahil herkes onu Özal döneminin ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı merhum Ekrem Pakdemirli’nin oğlu olarak tanıyor. O da bundan şikayetçi değil. Özgeçmişte yazan kariyer basamaklarına ‘kader’ diyor; bütün o aşamalarda öğrendiklerini, onları şimdi nasıl hayata geçireceğini daha çok önemsiyor.  İlk günlerde bakanlık birimlerini tanımak için yaptığı seyahatleri anlatırken, karşılama ve ağırlamalardan dert yandı: “Vali, kaymakam, müdürler… Herkes işini gücünü bırakıp geliyor. Bir cenazeye gidiyoruz, illa teşkilata gel, konuşma yap, miting yap... Çiftliğe, araziye gidiyoruz masalar kurulmuş, üzerlerinde çiçekler, kebaplar… Bizim işimize odaklanmamız gerekiyor.”