20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Başbakan Yardımcısı Canikli: Diktatörlükten bahsetmek cahilliğin daniskası

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, cumhurbaşkanlığı hükümet modeline yönelik eleştirilere sert tepki gösterdi.

AA21 Şubat 2017 Salı 07:00 - Güncelleme:

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, cumhurbaşkanlığı hükümet modeline yönelik eleştirilere ilişkin "Seçimle el değiştiren bir sistemde diktatörlükten bahsetmek en hafif ifadeyle bir cehalet ürünüdür, cahilliğin daniskasıdır." dedi.

Canikli, 24 TV Melik Yiğitel'in moderatörlüğünü yaptığı Değişime Doğru programında  gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.

Halk oylamasına sunulacak olan anayasa değişikliğine yönelik bir soruyu yanıtlarken Canikli, her seçim öncesinde görülen benzer manipülasyonların oluşturulduğunu ve kamuoyu yoklamalarıyla insanların yanlış yönlendirilmeye ve algı oluşturulmaya çalışıldığını ifade etti.

Bazı kamuoyu yoklaması yapan anket şirketlerinin araziyle hiç alakası olmayan bir tabloyu özellikle, "Hayır" blokunu güçlendirecek veya kamuoyuna sunacak şekilde sonuçları masa başında ürettiklerine işaret eden Canikli, bunu da kamuoyu araştırması gibi aktarmaya çalıştıklarını vurguladı.

Türkiye'de referandum ve seçimler öncesinde, kampanyaların başlangıç döneminde ve kamuoyunu tamamen yönlendirmeyi amaçlayan ve seçim sonuçlarıyla aralarında bir makas olduğu geçmiş seçimlerde de görülen bu tür araştırma sonuçlarının paylaşıldığına dikkati çeken Canikli, "Yine kamuoyunun tercihini yönlendirmeyi hedefleyen, amaçlayan bir kampanyanın başındayız şu anda. Ona yönelik olarak çalışmalar yapılıyor. Yoksa bunların hiçbir tanesi, özellikle bu manipülasyona yönelik yapılan çalışmaların hiçbir tanesi gerçekten kamuoyunun ne düşündüğünü ölçmeyi, kamuoyuna bilgilendirme olarak aktarmayı amaçlayan çalışmalar değil, onu biliyoruz. Özellikle 16 Nisan halk oylamasıyla alakalı 'Güçlü bir hayır oyu çıkacak' şeklinde bir algı oluşturmaya çalışıyorlar. Bunun kesinlikle gerçekle bir alakası yok. Arazide olan biten o değil. Bunların bu tür manipülasyon çabalarına alet olmamak, kanmamak gerekiyor." diye konuştu.

Canikli, anayasa değişikliğine yönelik başka bir soru üzerine de çıkış noktalarının "değişim" olduğunu, referandumdan bir olumsuz sonuç ortaya çıkarsa Türkiye'nin mevcut sistemle yönetilmeye devam edeceğini dile getirdi. Şu andaki sistemle, 16 Nisan'daki referandumda vatandaşın beğenisine sunulacak sistemin karşılaştırılması gerektiğine işaret eden Canikli, "Biz diyoruz ki kesinlikle, tartışmasız şekilde, hiç şüpheye mahal bırakmayacak bir şekilde yeni sistem, şu anda uygulanan sistemden çok daha modern, sağlıklı ve çok daha istikrarı sağlayacak olan bir sistemdir. Bazı vatandaşlarımızın özellikle bu manipülasyon nedeniyle kafasının karışık olduğunu biliyoruz. 16 Nisan'da nasıl bir değişiklik önerildiğinin bu yanlış yönlendirmeler nedeniyle tam olarak anlaşılamadığını yapılan çalışmalar da gösteriyor. Dolayısıyla anlaşılabilir bir şekilde, kampanya döneminde de hedefimiz o olacak; net, herkesin kavrayacağı bir dilde bu iki sistemin artılarını eksilerini karşılaştırarak vatandaşımızın doğru olarak tercihine katkı sağlamak amcıyla bir yol göstermek, aydınlatmada bulunmak, bu iki sistemin enine boyuna tartışılmasını sağlamak." ifadelerini kullandı.

- "1982 ANAYASASI'NI YAPANLAR MAHKUM EDİLDİLER"

Canikli, mevcut sistemin "bir ihtilalin, askeri cuntanın adeta dayattığı bir anayasa sisteminin ve düdüğü çalıp bütün demokratik sistemi lağveden, tatile gönderen bir yapının ürünü olduğunu" vurguladı.

1982 Anayasası'nın kabul edilmesi mümkün olmayacak bir zorbalığın ürünü olduğunu ifade eden Canikli, söz konusu anayasanın karar verme yetkisine sahip 5 kişinin nihai onayıyla yürürlüğe girdiğini, ancak yeni sistemin, milletin seçtiği milletvekilleri vasıtasıyla kabul edilen bir düzenleme olduğunu söyledi. Nurettin Canikli, halk oylamasına milletvekillerinin kabul ettiği bir değişikliğin götürüldüğünü, diğer taraftaki sistemin ise cunta tarafından getirildiğini vurgulayarak, şunları kaydetti: "Aslında bizim önerimiz o sisteme direnenler, onun karşısında duranlar, esasında doğrudan veya dolaylı olarak 1982 cunta anayasasının önerdiği o sisteme sahip çıkıyorlar. O cuntanın mantığına sahip çıkıyorlar. Ve o anayasayı yapanlar da sonuçta bu ülkenin mahkemeleri tarafından yargılandı ve mahkum edildiler anayasal sistemi zorla değiştirdikleri, millet iradesine darbe yaptıkları için mahkum edildiler. Bu önerdiğimiz sivil, tamamen millet iradesini, milletin kendisini yansıtan sisteme karşı duranlar, bilerek ya da bilmeyerek, farkında olarak ya da olmayarak aslında bir darbe anayasasının savunucusu konumunda duruyorlar."

- "TEK KELİMEYLE KOCAMAN BİR YALAN"

Başbakan Yardımcısı Canikli, "CHP'de, ülke basını veya dış basında tek adam tezinin gündeme getirildiği" ifade edilerek bu konudaki değerlendirmelerinin sorulması üzerine şu değerlendirmeyi yaptı: "Manipülasyon özellikle bu argüman kullanılarak, insanların en hassas olduğu noktalardan bir tanesi, demokratik ve hukukun üstünlüğü hassasiyeti olan herkes 'Tek adamlık getiriyor' gibi bir iddiayı dikkatle dinliyor. Tam oradan giriyor, tam damardan giriyorlar tabir yerindeyse ama bu, tek kelimeyle kocaman bir yalan."

- "DİKTATÖRLÜKTEN BAHSETMEK CAHİLLİĞİN DANİSKASI"

Demokratik sistemlerde diktatörlüğün olamayacağını, sandığın belirli sürelerle vatandaşın önüne götürüldüğünü anımsatan Canikli, "Seçimle el değiştiren bir sistemde diktatörlükten bahsetmek en hafif ifadeyle bir cehalet ürünüdür, cahilliğin daniskasıdır." değerlendirmelerinde bulundu. Canikli, şöyle devam etti: "O zaman millet iradesiyle cumhurbaşkanı seçim zamanı değiştirilebiliyorsa burada güçlerin yoğun bir şekilde bir elde zorunlu olarak toplanması gibi bir tehlikeden söz edemeyiz. Esas tehlike o değil. Esas tehlike, şu andaki sistemde yasama ile yürütme iç içe. Bir tespiti daha yapalım, şu andaki sistem parlamenter sistem filan değil. Çünkü parlementer sistemin en karekteristik özelliği cumhurbaşkanlarının sembolik yetkilerle donatılmış olmasıdır. Cumhurbaşkanlarına parlamenter sistemde yürütmeye, esasa ilişkin yetki verilmez. Sadece semboliktir, temsil makamındadır. Ama şu anda 1982 Anayasası ile dizayn edilen sisteme baktığınızda, 2007 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi bir tarafa, cumhurbaşkanına hiçbir parlamenter sistemde olmayacak şekilde güçlü yetkiler veriyor. Bu yönüyle son derece önemli. İkincisi yasamayı da yürütmeyi de hükümeti oluşturan siyasi parti grubu yönetiyor. Eğer çok güçlü bir şekilde bir siyasi parti bu sistemde iktidara gelirse hem hükümeti kuruyor hem de Meclisi kim yönetiyor şu anda, iktidar partisini ya da iktidarı oluşturan siyasi parti grubu tarafından yönetiliyor. İki güç bir elde aslında birleşiyor, esas tehlike bu olabilir. Bir tehlikeden bahsediliyorsa, güçlerin aşırı bir şekilde bir elde toplanmasından ve bunun tehlikesinden söz ediyorsak o bizim önerdiğimiz cumhurbaşkanlığı hükümet modelinde değil, esas burada tehlike arz eder. Çünkü yasama, yasama yetkileri ve yürütme yetkileri iktidarı oluşturan siyasi parti grubu tarafından kullanılabiliyor."

- "BUNUN ADI KAOSTUR, KRİZDİR"

Canikli, şu andaki sistemde bağımsız ve tarafsız bir yasama organından bahsedilemediğini, hükümeti kuran partinin yasama faaliyetlerini de yönettiğini, bu nedenle yasama ve yürütmenin tek bir elde toplandığını, bu tehlikeyi de şu andaki sistemin barındırdığını vurguladı. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin bağımsızlığının önemine de işaret eden Canikli, "Yasama, yürütme, yargı erki, birbirine mesafeli, birbirinin alanına girmeyen bu üç erk, şu andaki sistemde yok. Şu anda iki tane sistem var: Bir yargı var, bir de yasama yürütme birlikte, ona ne derseniz deyin, adı da konulmamış bir sistem. Dolayısıyla diktatörlük olacaksa, öyle bir tehlike varsa bu sistem için vardır. Bizim önerimiz olan cumhurbaşkanlığı hükümet modelinde böyle bir tehlike kesinlikle söz konusu değildir. Çünkü TBMM, cumhurbaşkanını denetliyor ve iki erk, iki güç birbirinden tamamen ayrılıyor." dedi.

Başbakan Yardımcısı Canikli, mevcut sistemde başbakan tarafından önerilen bir kararın cumhurbaşkanının onayını gerektirdiğini anımsatarak, bir idari işlemin gerçekleşmesi için hem başbakan hem de cumhurbaşkanının iradesinin örtüşmesi gerektiğini hatırlattı. Canikli, "Her işlem için başbakan ile cumhurbaşkanının iradesinin aynı yönde oluşmadığı takdirde bunun adı kaostur, krizdir." ifadesini kullandı.

Şu andaki yönetim modeli kapsamında millet tarafından seçilen cumhurbaşkanının seçimler sırasında taahhütlerde bulunduğunu da belirten Canikli, mevcut sistemde millet tarafından seçilen cumhurbaşkanının milletten aldığı güçle hareket edeceğine, daha sonraki dönemlerde bu durumun başbakanla cumhurbaşkanı arasında yönetim krizine neden olabileceğine dikkati çekti. Canikli, "Bu model her gün yeni bir kaos tehdidiyle ortaya çıkıyor, her yeni doğan gün kriz tehlikesini beraberinde barındırıyor." diye konuştu.