16 Nisan 2024 Salı / 8 Sevval 1445

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Alçaklıktır, namertliktir

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birlik Vakfı iftarında konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'DEAŞ terör örgütünü Türkiye ile aynı parantezin içine almak alçaklıktır' dedi.

27 Haziran 2015 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Alçaklıktır, namertliktir

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "DEAŞ terör örgütüyle Türkiye'yi aynı parantezin içine almak, açık söylüyorum namertliktir, alçaklıktır. Türkiye, terörden ve terör örgütlerinden çok çekmiş bir ülkedir. Suriye'deki olaylara hiçbir zaman etnisite penceresinden, mezhep penceresinden bakmadık, bugün de asla ve asla böyle bakmıyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birlik Vakfı Ankara Şubesi'nin iftar yemeğinde yaptığı konuşmada, ramazanın Türkiye, Müslümanlar ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını dileyerek, yemeğin organizasyonunda görev alanlara teşekkür etti.

Birlik Vakfı'nın iftar yemeğinde olmaktan, dostlarıyla hasbıhal edip, hasret gidermekten büyük memnuniyet duyduğunu ifade eden Erdoğan, Birlik Vakfı'nın bir geleneği haline dönüşen iftar yemeği vesilesiyle başta vakfın kurucuları olmak üzere, vakfa maddi ve manevi desteklerde bulunanlara da şükranlarını sundu. Erdoğan, "İnsanların en hayırlısı onlara faydalı olanıdır" hadisi şerifini hatırlatarak, "Kendine bunu rehber edinen, bu uğurda çaba sarf eden kardeşlerimizden bekaya uğurladıklarımıza da Allah'tan rahmet diliyorum" dedi.

Erdoğan, bugün onuncu kez iftar sofrasına oturarak, oruçların açıldığını, sıcak, uzun günlere, yoğun ve yorucu işlere rağmen tutulan oruçlarla sabrı öğrendiklerini anlatarak, "Millet olarak infak ederek mahallemizdeki, sokağımızdaki, apartmanımızdaki ihtiyaç sahiplerini gözetmeye, onların dertlerine derman olmaya gayret ediyoruz. Yanı başımızdaki ihtiyaç sahibini gördüğümüz, gözettiğimiz, kolladığımız kadar, tarihi sorumluluğumuzun ve inancımızın gereği olarak dünyanın dört bir yanındaki kardeşlerimize de kol kanat geriyor, onlar için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz" diye konuştu.

Milletçe ramazanın huzur ve sükunet içinde idrak edilebildiğine işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti: "Ancak yakın komşularımızda, dost ve kardeş coğrafyalarda aynı iklimi teneffüs etmek maalesef mümkün değil. Dört yılı aşkın bir süredir komşumuz Suriye'de terör örgütlerinin ve devlet terörünün altında kardeşlerimiz zulüm görüyor, acı çekiyor, bombalarla katlediyor. Sandığın namusunu korumaktan, kullandıkları oylara sahip çıkmaktan başka bir gayesi olmayan binlerce insan bugün Mısır hapishanelerinde çürüyor. Filistin, Libya, Irak, Yemen, Kırım, Urumçi çok ciddi sıkıntılar içerisinde. En son 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi bu bölgedeki kardeşlerimizin gözü kulağı Türkiye'den gelen haberlere kilitlenmiş durumda. Buradan giden mutlu ve sevinçli haberler onların gözlerine umut, yüreklerine ferahlık veriyor.

Tüm sıkıntıların, çatışmaların, istikrarsızlıkların içerisine bir istikrar ve güven abidesi olarak temerküz eden bir Türkiye var. Türkiye'nin anlamını sadece 780 bin kilometrekare ile sınırlayamayız. Türkiye gariplerin yurdudur, belde-i emindir, mazlumlara umut ışığıdır, hiç kimsenin bu umudu söndürmeye, onu engellemeye, lekelemeye hakkı yoktur. Bu ülkede yaşayan, bu toprağın ekmeğini yiyen, suyunu içen, burayı kendine vatan olarak gören herkesin sosyal dokunun güçlenmesine katkıda bulunması gerekir. Bilhassa siyasetçilerin söylediklerine, beyanlarına, eylemlerine azami derecede dikkat etmesi, üzerlerindeki sorumluluğun bilinciyle hareket etmeleri şarttır."

"SİYASETİN TEMELİ AHLAKTIR, DOĞRULUKTUR, KAMU MENFAATİNİ KİŞİSEL HIRSLARIN ÖNÜNE KOYABİLMEKTİR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hangi siyasi partiye mensup olursa olsun toplumun önündeki siyasetçinin birinci görevinin hakkaniyetten, aklıselimden ve itidal yolundan ayrılmamak olduğunu belirterek, "Siyasetin temeli ahlaktır, doğruluktur, kamu menfaatini kişisel hırsların önüne koyabilmektir. Üzülerek belirtmeliyim ki Türkiye bu noktada bir kıtlık yaşıyor. Ülkemizin geleceğini, toplumun bekasını ilgilendiren birçok kritik hadisede maalesef bunların örneklerini görüyoruz. Önceki gün DEAŞ terör örgütünün Suriye'nin Ayn-El Arap diğer adıyla Kobani bölgesine düzenlediği terör saldırısında bunu acı şekilde tecrübe ettik" değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Kobani'deki terör saldırısının hemen akabinde, geçen yıl aynı bahaneyle 50 insanımızın hayatını kaybetmesine sebep olan bir siyasi partinin temsilcileri Türkiye ve hükümeti itham etmeye başladılar. O kadar ileri gittiler ki Türkiye'yi dünyaya attıkları twitlerle terörist ülke olarak ilan ettiler. Bu nasıl bir adaptır, bu nasıl bir edeptir. Yaşadığı ülkeyi terörist ülke olarak ilan edenler, bunu bu şekilde dünyaya lanse etmeye çalışanların vatanseverlikle bir Türkiye partisi olmak gibi bir iddiası olabilir mi? İşte bütün mesele burada, bunların karışında yekvucüt olmak, bir olmak, beraber olmak, bunlara gereken cevabı demokrasi içerisinde verebilmektir.

Bunların, eli kanlı Esed rejiminin resmi haber ajansıda yaptığı bir yalan habere sarılarak, saldırganların Türkiye üzerinde geçtiğini iddia edecek kadar kendi ülkelerine yabancılaştıklarını görüyoruz. Bu asılsız haberleri gündeme taşıyarak vatandaşlarımızı bir kez daha sokağa çağırdılar, provokasyonlarla kirli tahriklerle şehirlerimizde, mahallelerimizde bir gerilim havası oluşturulmak isteniyor. Bilhassa medya mecraları kullanılarak bu çevreler tarafından çok ciddi karalama kampanyasının yürütüldüğünü gözlemliyoruz. Yalanları dolayısıyla 78 milyondan özür dilemeleri gerekirken, pişkince devletten kendi asılsız iddialarını ispatlamasını bekliyorlar."

DEAŞ TERÖR ÖRGÜTÜYLE TÜRKİYE'Yİ AYNI PARANTEZİN İÇİNE ALMAK, AÇIK SÖYLÜYORUM NAMERTLİKTİR, ALÇAKLIKTIR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, mübarek ramazanda "kan dökenlerin kalleşçe, namertçe, alçakça saldıranların, masum sivilleri hedef alanların İslam ile Müslümanlık ile dinimiz ile hiçbir ortak yanı olamayacağını" belirterek, "DEAŞ terör örgütüyle Türkiye'yi aynı parantezin içine almak, açık söylüyorum namertliktir, alçaklıktır. Türkiye, terörden ve terör örgütlerinden çok çekmiş bir ülkedir. Suriye'deki olaylara hiçbir zaman etnisite penceresinden, mezhep penceresinden bakmadık, bugün de asla ve asla böyle bakmıyoruz" diye konuştu.

Kürt, Türkmen, Arap, Alevi, Sünni, Şii, Ezidi ve Hristiyan hangi din, mezhep ve etnik kökenden gelirse gelsin her mağdura sınırları açtıklarını, onları bağırlarına bastıklarını vurgulayan Erdoğan, "Mazlumun da zalimin de inancını, mezhebini sorgulayanlardan olmadık" dedi.

Erdoğan, "Şimdi bazı siyasetçiler çıkıyor şunu söylüyor, güya şansıma atıfta bulunuyor; 'sadece Araplarla sadece Kobani'deki Tel Abyad'dakilerle uğraşanlar Uygur Türklerini unutuyor' diyor. O zata ben söylüyorum, sen Uygur Türklerinin yaşadığı yere hayatında bir kere gittin mi? Ama Tayyip Erdoğan gitti. Binlerce vatanlarından ayrılan Uygur Türklerini vatandaşlığa kabul eden ülke biz olduk. Sen neredeydin? Sen başbakan yardımcılığı yaptığın zaman acaba kaç kişiyi bu ülkede vatandaşlığa kabul ettin? Biz bunu yapmış, bunun kararını vermiş bir iktidarız. Niye? Mazlumlara kapımızı şu anda 2 milyona nasıl açtıysak onlara da aynı şekilde kapımızı açtık. Biz burada ayrım yapmadık, neden? Ölümden kaçanlara kapımız her zaman açık dedik, açık tuttuk ve bunu da uyguladık" değerlendirmesinde bulundu.

O pusulanın "vicdan" olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Kirli hesap yapanlara, sadece çıkarlarını gözetenlere inat, vicdanı, insanlığı paylaşma ve dayanışmayı kendimize rehber edindik" diye konuştu.

Kapılarına gelen her mazlumun, dini ve etnik kimliğinden önce kendileri için insan olduğunu, kimsenin acısına bigane kalmadıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Soruyorum; 12 yıl evvel sizler iktidardaydınız ve Türkiye'nin garip guraba, fakir fukara ülkelere yaptığı destek 45 milyon dolardı. 2014 sonu itibariyle bu rakam 4,5 milyar dolara çıktı, biz buyuz. 45 milyon dolar nere 4,5 milyar dolar nere. Aradaki fark bu. Birileri soydu soğana çevirdi, biz geldik bereketlendirdik. Çünkü 'veren el, alan elden üstündür' dedik ve bunu gerçekleştirdik. Son 5 ayda, Kobani'ye 2 bin tıra yakın insani yardım malzemesi gönderdik. Hiç mübalağa etmeden söylüyorum; şayet bugün Kobani'de ocaklar tütüyor, kazanlar kaynıyor, oradaki kardeşlerimiz sıkıntıların altında ezilmiyorsa, bu Türkiye'nin yaptığı yardımlar sayesindedir. Biz Bayırbucak Türkmenlerine yardım götürürken, bunun önünü kesen o paralel yapıya siz ses çıkardınız mı? Hiç sesiniz çıkmadı. Bir gün kalkıp da konuştuğunuzu görmedim. Ama şimdi kalktınız twit atıyorsunuz. Bilesiniz ki o twitler hiçbir zaman hedefe ulaşmaz, bumerang gibi döner sizi vurur."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendilerinin sadece ve sadece yaşatmanın, imar etmenin, ayağa kaldırmanın, dostluğu ve kardeşliği büyütmenin gayreti içinde olduklarını aktararak, "Nitekim son saldırının hemen ardından tüm yaralılara sahip çıkarak, onları tedavi altına alarak bu tavrımızı bir kez daha gösterdik" dedi.

-"YENİ 6-7-8 EKİM OLAYLARININ YAŞANMASINA FIRSAT VERMEYECEĞİZ"

Kobani'ye yönelik son saldırılarda ölü sayısının 150'yi geçtiğinin ifade edildiğini belirten Erdoğan, son saldırılarda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diledi.

"Onların Kürt olması benim onlara kardeşim dememi asla bir kenara atmaz, koymaz" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, su ifadeleri kullandı: "Ama siz bu ülkede yıllarca, Kürt ise ona farklı baktınız, Türk ise farklı baktınız. Biz Türk'e de Kürt'e de Arap'a da Laz'a da Çerkez'e de Abaza'ya da Boşnak'a da Roman'a da hepsine aynı baktık, 'bu bizim Müslüman kardeşimizdir' dedik. Türkiye'nin bu samimi tavrına rağmen akan masum kanlar üzerinden etnik ayrımcılık yapmak, siyasi rant peşine düşmek insanlığı da vicdanı da ayaklar altına alıp çiğnemektir. Maalesef boğazına kadar bu çamura batanlar sadece terörün, terör örgütünün değil, Suriye'deki eli kanlı rejimin onlarla birlikte başka ülke ve çevrelerin de dümen suyuna girmiş bulunuyorlar. Biz böyle bir ayrımcılığın içinde olmayacak, yeni 6-7-8 Ekim olaylarının yaşanmasına fırsat vermeyeceğiz. Bölgedeki kardeşlerimin de böyle bir fitne girişimine, yeni provokasyonlara alet olmayacaklarına inanıyorum. Hiç kimsenin Türkiye üzerinden operasyon yapmasına, ameliyat yapmasına müsaade etmeyeceğiz.

Bundan sonra da bu teşebbüslere müsamaha göstermeyeceğiz. Aynı şekilde Suriye'nin toprak bütünlüğünün yok sayılmasına, kirli hesaplarla ülkenin parçalanmasına izin vermeyeceğiz. Suriyeli kardeşlerimizin hak ve özgürlük mücadelelerine sahip çıkmaya devam edeceğiz. Açık ve net söylüyorum; Suriye'nin kuzeyinde ülkemizin güneyinde yeni bir devlet oluşmasına da asla müsaade etmeyeceğiz, bunu da açıkça söylüyorum. Aynı şekilde terör örgütlerinin bölgedeki kaosu fırsata çevirmelerine de göz yummayacağız. Türkiye'nin Kobani başta olmak üzere Suriye ve Irak'ta yaşanan hadiseler karşısında ortaya koyduğu insani tavrı, başka hiç bir ülke gösterememiştir. Buna rağmen hala uluslararası algı operasyonları adına Türkiye'nin aleyhinde konuşanlar, bu yönde beyanda bulunanlar en büyük ahlaksızlığı, en büyük alçaklığı yapıyorlar."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yelin kayadan bir şey götürmeyeceğine işaret ederek, "Ama bu alçaklığa alet olanlar, eninde sonunda hesabını verecekler, bunu böyle bilsinler. Biz yaptığımız hiçbir şeyi bu alçaklar için yapmadık" dedi.

"Amacımız orada yaşayan mağdur, mazlum durumuna düşmüş kişilerin dertlerine derman, yaralarına merhem olmaktır" diyen Erdoğan, şu anda sadece Şanlıurfa, Mardin, Kilis, Hatay ve bütün bu bölgede, 2 milyon mülteciye evsahipliği yaptıklarını dile getirdi.

TÜRKİYE'DEKİ MÜLTECİLERE TÜM DÜNYADAN GELEN YARDIM 365 MİLYON DOLAR

Türkiye'de bulunan mültecilerin 1 milyon 700 binini Suriye, 300 binini ise Iraklıların oluşturduğunu vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şu ana kadar yapmış olduğumuz harcama 6 milyar doları aşmış vaziyette. Tüm dünyadan bize gelen yardım ne biliyor musunuz? 365 milyon dolar. Karşımıza geldikleri zaman 'gerçekten dünyada sizin örneğiniz yok, bu işi hakikaten sizin gibi yapan yok', hep bunu söylüyorlar. 'Hani para, hani destek' dediğimiz zaman, para pul yok. Halbuki dünyada sadece ekonomik durum itibariyle bizim üstümüzde 16 ülke var. Hadi bir destek verin, gönderin bir şeyler... Yok. Hiçbir zaman bunlardan bir şey beklemedik. Bizde şu anda 2 milyon insan varken, Avrupa'nın tamamında 200 bin insan var mülteci olarak. Fark bu kadar ortada. Bunların insana, insan olarak bakmak gibi bir derdi yok. Bunlar Akdeniz'de 'bırakın ölsün', Ege'de 'bırakın ölsün' diyen anlayışın mensupları.

Ama bizim sahil güvenlik botlarımız yakalayıp, çıkarıp, ondan sonra ülkesine onları göndermenin gayreti içerisinde. Farkımız bu. Alevisi ile Sünnisi ile Kürt'ü ile Türk'ü ile yüzyıllardır bu topraklar üzerinde bir ve beraber yaşadık. İnşallah bundan sonrada kardeşçe yaşamaya devam edeceğiz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da şu veya bu terör örgütüne değil, Suriye'de ve Irak'ta yaşayan kardeşlerimize sonuna kadar yardım etmeyi, destek vermeyi sürdüreceğiz."