24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Ayasofya ibadete açılacak mı? Kudüs kararı sonrası Ayasofya tepkisi

İsrail'in başkentinin Kudüs olarak tanınmasına Türkiye tepki gösteriyor. ABD'nin bu skandal kararının ardından Ayasofya'nın tekrardan ibadete açılması vatandaşlarımız tarafından dile getiriliyor. Sosyal medyada Ayasofya yeniden ibadete açılsın başlıklarıyla ve fotoğraflarıyla kampanyalar yapılıyor. Peki, Ayasofya’nın ibadete açılması mümkün mü?

8 Aralık 2017 Cuma 07:00 - Güncelleme:
Ayasofya ibadete açılacak mı? Kudüs kararı sonrası Ayasofya tepkisi

Ayasofya ibadete açılacak mı? ABD Başkanı Donald Trump’ın aldığı Ayasofya kararı sonrası sosyal medyada Ayasofya ibadete açılsın kampanyaları düzenleniyor. AK Parti’li Şamil Tayyar'ın konuya ilişkin sosyal medya hesabı Twitter üzerinden yaptığı “Ayasofya” çıkışı dikkat çekti. Tayyar, paylaşımında şu ifadeyi kullandı: “Madem öyle. İnceldiği yerden kopsun. Ayasofya ibadete açılsın.

Şiddete bulaşmadıkça ABD'nin Kudüs kararına gösterilen Ayasofya talebi gibi her türlü tepki, karar verici siyaset kurumunun caydırıcılık gücünü besler.

İsrail'le diplomatik ilişkileri askıya almayı düşünürken Ayasofya talebini provokasyon olarak görmek meseleyi kavrayamamaktır.”

AYASOFYA’NIN TARİHİ NEDİR?

İstanbul'da tarihî bir müze. Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından, 532-537 yılları arasında İstanbul'un tarihi yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedrali olup, 1453 yılında İstanbul'un Osmanlılar tarafından alınmasından sonra, Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüştür. 1935 yılından beri ise müze olarak hizmet vermektedir. Ayasofya, mimari bakımdan, bazilika planı ile merkezî planı birleştiren, kubbeli bazilika tipinde bir yapı olup kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır.

Ayasofya adındaki "aya" sözcüğü "kutsal, azize", “sofya” sözcüğü ise herhangi bir kimsenin adı olmayıp, Eski Yunancada “bilgelik” anlamındaki sophos sözcüğünden gelir. Dolayısıyla “aya sofya” adı “kutsal bilgelik” ya da "ilahî bilgelik” anlamına gelmekte olup, Ortodoksluk mezhebinde Tanrı'nın üç niteliğinden biri sayılır 6. yüzyılın ünlü bilim adamları, fizikçi Miletli İsidoros ve Trallesli matematikçi Anthemius'un yönettiği Ayasofya’nın inşaatinde yaklaşık 10.000 işçinin çalıştığı ve Jüstinyen'in bu iş için büyük bir servet harcadığı belirtilir. Bu çok eski binanın bir özelliği yapımında kullanılan bazı sütun, kapı ve taşların binadan daha eski yapı ve tapınaklardan getirilmiş olmasıdır.

Bizans döneminde Ayasofya büyük bir “kutsal emanetler” zenginliğine sahipti. Bu emanetlerden biri de 15 metre yüksekliğindeki gümüş İkonostasisti. Konstantinopolis Patriği'nin patrik kilisesi ve Ortodoks Kilisesi’nin bin yıl boyunca merkezi olan Ayasofya, 1054 yılında Patrik I. Mikhail Kiroularios'un Papa IX. Leo tarafından Aforoz edilmesine şahitlik etmiştir, genel olarak bu olay Schisma'nın yani Doğu ve Batı kiliselerinin ayrılmasının başlangıcı sayılır.

1453’te kilise camiye dönüştürüldükten sonra Osmanlı sultanı Fatih Sultan Mehmet’in gösterdiği hoşgörüyle mozaiklerinden insan figürleri içerenler tahrip edilmemiş (içermeyenler ise olduğu gibi bırakılmıştır), yalnızca ince bir sıvayla kaplanmış ve yüzyıllarca sıva altında kalan mozaikler bu sayede doğal ve yapay tahribattan kurtulabilmiştir. Cami müzeye dönüştürülürken sıvaların bir kısmı çıkarılmış ve mozaikler yine gün ışığına çıkarılmıştır. Günümüzde görülen Ayasofya binası aslında aynı yere üçüncü kez inşa edilen kilise olduğundan Üçüncü Ayasofya olarak da bilinir. İlk iki kilise isyanlar sırasında yıkılmıştır. Döneminin en geniş kubbesi olan Ayasofya’nın merkezî kubbesi, Bizans döneminde birçok kez çökmüş, Mimar Sinan’ın binaya istinat duvarlarını eklemesinden itibaren hiç çökmemiştir.