19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

NSU’ya derin karartma

Alman devleti 8’i Türk 10 ırkçı cinayet işleyen Nazi terör örgütü NSU davasında piyonlara ceza vermekle yetindi. Ucu Alman istihbaratını gösteren şüphelerin üzerine gidilmeden örgütün hayattaki tek üyesi Zschaepe’ye ömür boyu hapis cezası verilerek dava bitirildi.

HABER MERKEZİ12 Temmuz 2018 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
NSU’ya derin karartma

Almanya’da 8’i Türk 10 kişiyi öldürmek, bombalı saldırılar düzenlemek ve banka soygunları gerçekleştirmekten yargılan Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütü üyesi Beate Zschaepe, Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’nde 5 yılı aşkın süredir devam eden dava sonucunda ömür boyu hapse mahkûm edildi. Karar müdahil avukatların ve kurban yakınlarının tepkisini çekerken, NSU’yu yalnızca 5 kişilik bağlantıları olmayan bir hücre olarak lanse eden Alman yargısı sınıfta kaldı. Nazi ölüm listesindeki isimlerden biri olduğu belirlenen Prof. Dr. Faruk Şen, Almanya'da Zcshape gibi 1000 NSU üyesinin bilindiği halde hiç yargılanmadıklarını, daha önce NSU hücrelerinin kullanan Alman devletinin şimdi ekonomik ve sosyal baskılarla Türkleri göçe zorladığını söyledi.

Almanya'da 2000'li yılların başında 8’i Türk 9 göçmen birbiri ardına katledilirken şüphesili olarak aileleri sorgulandı. Alman medyası olayı 'Türk mafyası, Türk töresi, Türk dönerci cinayetleri' manşetleriyle tüm Türk toplumunu hedefe koydu. Ama ortaya çıktı ki katliamlar bir Alman Neo-Nazi örgütü NSU işiydi ve katiller Alman ajanlarından da destek aldı. Ortaya çıkarılmasalardı, aralarında Prof. Dr. Faruk Şen’in de yer aldığı 68'i Türk 88 kişiyi daha öldürecekleri infaz listeleri de vardı.

NAZİLERİN ÖLÜM LİSTESİNDE ADIM ÇIKTI

NSU'nun hedefi olan ve Almanya deyince ilk akla gelen bilim insanlarından olan Prof. Dr. Faruk Şen, dava sürecine ilişkin şunları söyledi: "Bu davada tek sanık hakkında hapis kararı çıksa dahi kamuoyunun vicdını rahatlamaz. Çünkü NSU'nun bütün ekibi bu davanın dışında tutuldu. (NSU'nun) Bin kişilik bir kadrosu var. Deliller karartıldı. Alman derin devleti bunun ortaya çıkmaması için elinden geleni yaptı. 9 cinayetin üçünde Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın bağlantısı ortaya çıktı. Bin NSU üyesi, Almanya'da eli kolu serbest bir şekilde dolaşıyor. Benim adımın da yer aldığı 88 kişilik NSU ölüm listesi bulundu. Her Almanya'ya gidişimde, İçişleri Bakanlığına 'Ben geliyorum. Bana bir şey olursa siz sorumlusunuz' diye uyarıyorum. Açık hedef haline geldik. Bu cinayetler, o üç geri zekalının yaptığı bir iş değil. Bu onları çok aşan, planlı işler. Bu cinayetlerle, yaşları 30-45 yaş arası değişen dönercilik gibi meslekler yapan Türklerin Türkiye7ye göç ettirilmesi hedeflendi. Şimdi ise ekonomik ve sosyal yaşam baskılarıyla Türkler göç ettirilmek isteniyor"

DAVA AÇILACAK

Bölge basınının haberlerine göre müdahil avukatlar da Alman devletinin cinayetleri önlenememesindeki sorumluluğun ve bazı kamu görevlileri hakkındaki iddiaların üzerine gitmek istiyor. 2006 yılında Kassel’de Halit Yozgat’ın öldürüldüğü cinayette olay yerinde olan iç istihbarat çalışanı Andreas T. ile ilgili yeterli soruşturma yapılmaması gibi kimi boşluklar bulunduğunu aktaran avukatlar, iç istihbarat teşkilatında belgelerin imha edilmesi konusunda daha kapsamlı bir soruşturma talep ediyor. DW’ye konuşan avukat Sebastian Scharmer NSU’nun üç kişilik bir hücre olduğu tezinin gerçeği yansıtmadığını ve her taşın altına bakılmadığını belirtti. Karar davası öncesi bir basın toplantısı düzenleyen kurban yakınları, ölen NSU üyelerinin ve ceza alanların yalnızca piyon olduklarını; davanın daha kapsamlı ve kararlı bir şekilde yürütülmesi gerektiği yönünde açıklamalarda bulundular.

Plan devletten tetik Nazilerden

1- Dava sürecinde Neo-Nazilerin öldürdüğü Türkler kurban değil ‘suça karışmış kişiler’ olarak gösterilerek, Türkler göçe zorlandı. Sürecin başında NSU üyesi Alman Naziler sorumlu olarak görülmedi.

2-  Alman iç istihbaratı Anayasayı Koruma Teşkilatı ajanları cinayetlere finansal imkânlar sağlayarak şiddete hazır olan bir Neo-Nazi grubunun oluşmasını destekledi. Olaylarla ilgili dosyaları tahrip etti, kanıtları kasten sunmadı.

3-  NSU sanıkları aleyhine ifade verecek tanıklar ölü bulundu. Alman istihbaratının olaylardaki rolü araştırılmadı. Cinayet silahı (Ceska 83) için gerekli paranın teşkilat tarafından Tino Brandt adında bir muhbire verildiği ve silahın Brandt aracılığıyla NSU’ya verildiği iddia edildi.

4- Tanık Benjamin G., aynı zamanda Hessen’de tanınan bir Nazi ve Anayasayı Koruma Teşkilatı ajanı. Ondan ve ajanlardan sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı personeli ise Andreas Temme, NSU’nun son kurbanı Halit Yozgat öldürüldüğünde olay yerinde. Temme ile ajan Benjamin G.’nin telefon görüşmeleri var ama ne konuştuklarını hatırlamıyorlar. Nazi Benjamin G’nin avukatının ücretini Federal Savcılık ödüyor. 

5-  NSU örgütünün gerçek boyutu cevaplanmadı. Örgüt içinde hem Neo-Nazi ve hem devlete istihbaratçı olanlar var. Örneğin NSU öncesi başka bir Nazi örgütündeki üyelerin önemli bir kısmı Alman muhbiriydi. 

‘Samimiyet testinden geçemediler’

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, NSU terör örgütü davasında verilen kararla ilgili yaptığı yazılı açıklamasında, “Bu tür davalar tüm Avrupa için birer samimiyet testidir. Maalesef Almanya, NSU davasında samimiyet testinden geçememiştir. Bundan sonraki süreçte de konuyu yakından takip etmeye devam edeceğiz. Bu vesileyle Alman makamlarından Almanya’da ve Avrupa’da artan ırkçılıkla tavizsiz bir şekilde mücadele etmelerini, bu kapsamda özellikle siyasetçilerin ve medyanın sağduyu ile davranmasını beklediğimizi de vurgulamak istiyoruz” dedi.   

‘Mahkeme zaafiyet gösterdi’

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, NSU terör örgütü davasında verilen karara ilişkin Brüksel’de basına yaptığı açıklamada “Cinayetlerin arkasında kim var, istihbarat içinde kim var, derin devlette kim var, hangi kurumlar var, ortaya çıkarılması ve cezalandırılması gerekiyor. Baş sanığın ceza alması önemli fakat mahkemenin gerçek anlamda suçluları ortaya çıkarmaması bakımından bir zafiyet gösterdiğini söyleyebiliriz” açıklamasında bulundu