23 Nisan 2024 Salı / 15 Sevval 1445

Yiğit Bulut'tan İlker Başbuğ'a zor soru: O konuşmaları kimler yazdı?

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut, Derin Analiz programında, Genelkurmay Başkanıyken “TSK’yı yok edelim” diye rapor veren NEOCON’larla aynı referansları kullanan şimdi de “Afrin’i iç siyaset malzemesi yapmayalım”çıkışı yapan İlker Başbuğ’la ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.

star.com.tr-özel14 Şubat 2018 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut, TRT Haber TV'de İclal Aydıngöz'ün sunduğu Derin Analiz programında Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’un “Zeytin Dalı Harekatı'nın siyasete alet edilmemesi gerekir” ifadesini sert bir dille eleştirerek “Sayın Başbuğ’a soruyorum: NEOCON’larla aynı referansı Genelkurmay Başkanı olarak yaptığınız konuşmada nasıl kullandınız? Bu bir tesadüf müydü? O konuşmaları kimler yazdı? 1997’de Beyaz Saray’a 'TSK’yı yok edelim' diye rapor veren NEOCON’larla aynı referansları nasıl kullandınız? Ne oldu, oyun bittiğinde piyonlarla şah aynı kutuya kondu. Şimdi bugün herkesin dürüstçe ve açıkça düşünmesi gerekiyor”dedi.

Yiğit Bulut'un konuya ilişkin yaptığı değerlendirmeler şöyle...

İSLAMSIZ DÜNYA HAYALİ

Ezansız İstanbul diye bir proje var ve bu hayale inananlar var. Buna para verenler ver, buna bağış yapanlar var. Yani yeni bir Konstantinopolis’ten bahsediyorlar. Türksüz Türkiye, İslamsız Ortadoğu coğrafyası ,Amerika’da İngiltere’de tartışılıyor fikir bazında. Eski CIA ajanı Graham Fuller İslamsız Dünya diye bir kitap yazdı. Şimdi bütün bunları ortaya koyduğunuz zaman karşınızdakilerin ne kadar gözünün döndüğünü lütfen anlamamız gerekiyor. Çok güçlü olmak zorundayız; Birbirimize daha çok sarılmalıyız, daha çok üretmeliyiz.

TSK VE TÜRKİYE’YE YÖNELİK BÜYÜK SALDIRI

Ben gazeteciyken İlker Başbuğ’la ilgili on tane yazı yazdım. Bu programda da geçen haftalarda gösterdim. Neyine itiraz ediyordum onu bir kere daha hatırlatmak istiyorum. Şunun da altını çizeyim İlker Başbuğ terör örgütü üyesi olarak veya lideri olarak yargılandığında bu ülkede Recep Tayyip Erdoğan çıkıp da itiraz etti “Bu dalgalar bu ülkeyi boğar” dedi, haberlerde Ergenekon’da bilmem kaçıncı dalga denildiği zaman. Bir Genelkurmay Başkanı terör örgütü lideri olarak yargılanamaz. Ama bugünkü konuşmasından da yola çıkarak geriye döneceğim 2006 ile 2014 arasında yazdığım birkaç yazıdan örnek vermek istiyorum.

Bakın ne yazmışım, 2006’dan itibaren yazdığım bazı bölümleri aynen alıntılıyorum;

“...Son yazımda bir genelkurmay başkanı nasıl ve neden terör örgütü lideri olarak yargılanır sorusundan yola çıkmış ve TSK ve Türkiye’ye yönelik BÜYÜK SALDIRI ittifakını ele almıştım... Bugün çok ilginç bir noktadan devam etmek ve özellikle 2006’dan itibaren her genelkurmay başkanı basın toplantısından sonra sorduğum ana soruları hatırlatmak istiyorum... 2006 sonrası TSK adına konuşan Genelkurmay Başkanları, kamuoyu önünde hangi kavram ve isimleri referans olarak kullanmış ve nelere işaret etmişlerdi? Bu detaylar, TSK ve Türkiye’ye saldırı açısından çok önemli ipuçları içeriyor! O zaman sorduklarımı yeniden soruyorum;

1- Kamuoyuna açık yaptığı konuşmalarda Başbuğ’un sıkça referans olarak adını kullandığı Huntington, hâlâ TSK ve Türk Devleti açısından “itibarlı bir adam mıdır”?

2- “Medeniyetler çatışması” tezinin sahibi olan ve “ana fikir” olarak Hıristiyanlarla Müslümanların savaşını ortaya atıp, 1997 sonrası ortaya çıkan fiili işgale gerekçe kurgulayan bu kişi, Türk Devleti’nin Genelkurmay Başkanı’nın devletle ilgili verdiği detaylarda referans olmuştu! Bu referans olma durumu hâlâ geçerli midir?

3- Huntington’un kurgulamaya çalıştığı yeni dünya düzeni için yeni bir diyalektik yapıdır. Bu diyalektik, küresel düzlemde askeri-endüstriyel kompleks tarafından kullanılan ve Obama’nın karşısında-bu yapıya rağmen seçim kazandığı ana tezdir! Türkiye kendi askerine çuval geçiren askeri-endüstriyel yapının fikir babasını referans olarak aldı ve askeri planda en üst düzeyde bunu deklare etti. Bu deklarasyon yenisiyle değiştirilecek mi, yoksa halen kabul görür durumda mı?4- TSK, 2006 ve özellikle Başbuğ sonrası AB tezini değiştirdi mi? TSK, “kurum olarak” Avrupa Birliği projesine nasıl bakıyor?

5- TSK’nın yeni tehdit kavramına göre etnik ayrımcılıktan kaçan bütünleştirici bir Cumhuriyet tezini, Türkiye topraklarında yaşayanlardan bir millet kurma dinamiği üstüne kuran yapı, AB’nin etnik azınlık tanıyacaksınız isteklerini tehdit olarak kabul eder mi? Büyükanıt-Başbuğ çizgisinde tehdit olma durumuna gelen AB ile ilgili çıkarımlar hâlâ güncel midir?

6- Türkiyeli olmak üst kimliği Avrupa Birliği içinde erimek ve ayrışmak ile çelişir mi? TSK, kurumsal olarak bu detaylara nasıl bakar ve algılar? Yoksa bu konular artık bizi ilgilendirmez noktasına mı gelindi?

9- TSK, küresel askeri endüstriyel yapının uluslararası finans kapital dinamiklerle içinde bulunduğumuz bölgeyi yeniden düzenlemesini nasıl algılar ve ne gibi tedbirler almayı düşünür?

10- İran mı yoksa Türkiye topraklarında AB desteğiyle yayılma arzusu olan başka devletler mi daha büyük tehlikedir? TSK, terörü kurgulayan-destekleyen güçleri ve bağlı bulundukları ekolleri tam olarak tespit etmiş midir? Yoksa tehdit tanımlaması artık siyasi otorite yetki sınırları içinde kalan bir DİNAMİK midir? Siyasi irade tanımlar, TSK mücadele eder kurgusu içselleştirilmiş denebilir mi?

11- İrtica kimler tarafından kurgulanan ve gerektiğinde kullanılan bir oyundur? TSK’nın Başbuğ-Büyükanıt dönemindeki bakışı ve şimdiki bakışı farklı mıdır? Sevgili dostlarım, bu soruları Büyükanıt-Başbuğ döneminde Harp Akademilerinde yaptıkları basın toplantılarından başlayarak her zaman AYNEN sordum ve şimdi TSK’ya hangi küresel organizasyonlar ve uzantıları neden, nasıl saldırıyor başlığını sorgularken yeniyi anlama adına bir kez daha paylaşıyorum! VE EN ÖNEMLİ SORUYU SORARAK BİTİRİYORUM; bugün küresel saldırıya karşı TSK’yı kurumsal olarak korumaya çalışan bir SİYASİ OTORİTE var, acaba geçmişte TSK kurumsal olarak küresel güçlerin de etkisiyle HALKIN SEÇTİĞİ ESASTIR prensibine zaman zaman sahip çıkmayarak, küresel güçlerin ve uzantılarının kurumsal ve bireysel olarak kendisini linç etmelerinin yolunu açmadı mı! Daha açık yazayım; Huntington’dan güç alarak içeride SEÇİLMİŞ Hükümetlere gözdağı verdiğinde, aynı ismi referans alan NEOCON’ların taşeronlarının seninle işleri bittiğinde ne yapacaklarını düşünemedin mi! Oyun bitince Şah ve piyon aynı kutuya konmaz mı?

“BU, ERGENEKON OPERASYONU DEĞİLDİR FAZLASIDIR”

Ben bu yazıları İlker Başbuğ Genelkurmay Başkanı’yken yazdım. Huntington’ı konuşmasında referans olarak kullanmaya başlamasından itibaren. Ve her zaman şunu söyledim; bu Ergenekon operasyonu değildir fazlasıdır.  Bunda en başta TSK’nın Genelkurmay başkanı olmak üzere en sert tepki buna verilmelidir. O günkü yazılarda FETÖ terör örgütünü çok net olarak ifade ettim. Sonuçta ne oldu OYAK bana 5 milyon liralık dava açtı.

1997 yılından itibaren bu ülkedeki operasyonun altında CIA–FETÖ ilişkisi olduğunu Sermaye Piyasalarındaki yapılanmaları gerekli bütün makamlara aktardım. Sermaye piyasalarında başladı. Şimdi son yazıyı okuyorum;

Bir subay kaç yılda yetişiyor, biliyor musunuz? Ergenekon soruşturması kapsamında ortaya çıkartılan, daha doğrusu çıkartıldığı iddia edilen darbe planlarından sonra yeni tutuklamalar oldu... TSK istihbarat birimlerinde ve Deniz Kuvvetleri'nde görevli subaylar gözaltına alındı... Darbecilerin, bu zihniyeti taşıyanların ve en önemlisi eyleme dökenlerin ortaya çıkarılmasına ve gereğinin yeterli kanıt eşliğinde yapılmasına sonuna kadar taraftarım. Ancak desteklemediğim, hatta sonuna kadar karşı olduğum bir gerçek daha var: Medyamızın bir bölümü, bu operasyon üzerinden TSK düşmanlığını körükleyip, her muvazzaf subay gözaltına alınıp tutuklandığında oley çekiyorlar! Onlara göre her subay, potansiyel suçlu ve mutlaka bir şekilde enterne edilmeli!

Sonuç: BU YAZILAR SADECE BİRKAÇ ÖRNEK... BENİ ÜZEN NE BİLİYOR MUSUNUZ; BEN BU KADAR BAĞIRIRKEN ŞİMDİ TV’LERDE KONUŞAN BAŞBUĞ BENİM KADAR AÇIK BAĞIRMAMIŞ. NEDENİNİ İNANIN MERAK EDİYORUM, DAHA DERİNE İNMEMİZ İÇİN BU KONUDA KONUŞMALI!

İLKER BAŞBUĞ’A SORULAR

Şimdi bugün kalkıp da “Afrin’i iç siyaset malzemesi yapmayalım” diyen Sayın Başbuğ’a soruyorum: NEOCON’larla aynı referansı Genelkurmay Başkanı olarak yaptığınız konuşmada nasıl kullandınız? Bu bir tesadüf müydü? O konuşmaları kimler yazdı? 1997’de Beyaz Saray’a TSK’yı yok edelim diye rapor veren NEOCON’larla aynı referansları nasıl kullandınız? Ne oldu, oyun bittiğinde piyonlarla şah aynı kutuya kondu. Şimdi bugün herkesin dürüstçe ve açıkça düşünmesi gerekiyor.

Gün, TSK’yı Cumhurbaşkanı’nı Dışişleri’ni eleştirme günü değildir. İlker Başbuğ’un yaptığını bir vatandaş olarak da asla kabul etmiyorum. Umarım hatasını anlar ve ilk önce NEOCON’la aynı referansı nasıl kullandığını bize anlatır ve yoluna öyle devam eder.