25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Ana dilden Türkçeye: El-Medînetü’l Fâzıla

Türkiye’de Arapçasıyla birlikte ilk defa yayınlanan El-Medînetü’l Fâzıla çevirisinde metne sadık olma, anlamı yuvarlamama gayretinin oldukça önemli bir metin ortaya çıkardığını söyleyebiliriz.

HASAN HÜSEYİN ÇAĞIRAN11 Ekim 2018 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Ana dilden Türkçeye: El-Medînetü’l Fâzıla
İslam felsefesinin kurucu filozoflarından Fârâbî’nin Tanrı, evren ve insana dair düşüncelerini içeren El-Medînetü’l Fâzıla vaktiyle İdeal Devlet adıyla, Ahmet Arslan çevirisiyle Türkçeye kazandırılmıştı. Bu çeviride Arslan, Richard Walzer’in İngilizce çevirisini esas aldığını eserin başındaki değerlendirmede dile getirir. Ayrıca eser boyunca Nafiz Danışman’ın “eski Türkçe” çevirisini de göz önünde bulundurduğunu fakat büyük baskı ve okuma yanlışlarıyla dolu ve değişik sorunlarla malul bu çeviriden yararlanamadığını da belirtir. Arslan’ın çevirisi Walzer’in açıklama ve yorumlarını da –fazla filolojik ve analitik olduğunu düşündüğü bölümler haricinde– içeriyor. Bu çevirinin eksileri ve artılarıyla uzun bir süredir literatürdeki ihtiyacı karşıladığını söyleyebiliriz. Fakat çeviri üzerinden yapılan her çevirinin anlamda birtakım kayıplar ortaya çıkarması kuvvetle muhtemeldir. 
 
ORİJİNAL DİLİNDEN TÜRKÇEYE
 
Litera Yayıncılık’ın bu noktada oldukça önemli bir yayın çizgisi takip ettiğini görüyoruz. Litera, kurucu metinleri orijinal dilden alanında yetkin çalışmalara imza atmış isimlerin tercümesiyle Türkçeye kazandırıyor. Bunun son halkası Fârâbî’nin El-Medînetü’l Fâzıla (tam adıyla Kitâbu Mebâdii Arâi Ehli’l-Medineti’l Fâzıla) eseri oldu. Eser, Türkçe metin ile özgün metni birlikte içeriyor. Çevirinin Fârâbî düşüncesi üzerine yaptığı yetkin çalışmalarla bilinen İslam felsefesi profesörü Yaşar Aydınlı tarafından yapılması ayrıca önem arz ediyor.
 
Aydınlı, Önsöz’de El-Medînetü’l Fâzıla’nın neşir tarihine dair değerlendirmeler yapıyor ve mezkûr eser üzerine bugüne kadar yapılmış en itinalı çalışmayı Walzer’a borçlu olduğumuzu ifade ediyor. Aydınlı, Arslan’ın ve onun çevirisine temel teşkil eden Walzer’in çalışmasından istifade ettiğini fakat neşir ve çevirisine esas olan metnin Diyarbakır Kütüphanesi’nde bulunan 14. yüzyıla ait bir yazma nüsha olduğunu vurguluyor. Türkiye’de Arapçasıyla birlikte ilk defa yayınlanan çeviride metne sadık olma, anlamı yuvarlamama gayretinin oldukça önemli bir metin ortaya çıkardığını söyleyebiliriz.