24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Bir Bylock polisiyesi

Bir belgesel roman olan Kod Adı Baybay, kamuoyunun 15 Temmuz darbe girişiminden sonra öğrendiği, örgütün gizli yazışma programının deşifre edilişini sürükleyici bir kurgu halinde, tarihi vesika ve hatırlatmalarla okura aktarıyor.

HANDE DEMİRCİ13 Ekim 2017 Cuma 07:00 - Güncelleme:
Bir Bylock polisiyesi

15 Temmuz darbe girişimi fali Fetullahçı Terör Örgütü’nun gizli iletişim ağı Bylock’un nasıl çökertildiğini anlatan bir roman Kod Adı Baybay. Gazeteci Yahya Bostan’ın kaleme aldığı kitabın üst başlığı ‘FETÖ’nün Dijital ‘İni’ Bylock’a Böyle Girildi’. Bir belgesel roman olan Kod Adı Baybay, kamuoyunun 15 Temmuz darbe girişiminden sonra öğrendiği, örgütün gizli yazışma programının deşifre edilişini sürükleyici bir kurgu halinde, tarihi vesika ve hatırlatmalarla okura aktarıyor.

Şubat 2016’da MiT Karargahı’ndaki ekibin, kod adı Tilki olan dijital ağ ve donanım uzmanı örgüt üyesiyle yaptığı yazışma ile açılıyor roman. Operasyonun yani ‘son’un nasıl başladığını anlatan bu bölümün ardından geri dönüşlerle asıl hikaye anlatılmaya başlanıyor. Ocak 2014, Pensilvanya... ‘Fedailerin Sahte Peygamberi’ başlıklı bu bölümde Fetullah Gülen’in Bylock’un kurulması emrinin zamanıda gerçekleşmemesi neticesinde ‘ananaslı’ ses kaydının internete düştüğü güne gidiyoruz: “13 Ocak’ta internete düşen ses kaydı yine kulaklarını tırmaladı. “Efendim?” Boğuk bir sesti. Vaazlarını, konuşmalarını, sohbet toplantılarını tekrar tekrar dinlemiş ve sözüm ona ilahi bir tını taşıyan sesini hep sevmişti. Ama internette dolaşan şey sanki bir yabancıya aitti.” Gülen devletin dinleyip, hazırlayıp sonra da Youtube’a yüklediğini düşündüğü ses kaydından dolayı büyük bir öfke nöbeti geçirmekte. Zihnini ‘Uzun’ diye hitap ettiği Erdoğan’ın bu konuşmayı nasıl kullanacağı kemirmekte. Hele o ananas konuşmaları... Mustafa Koç’un gönderdiği teşekkür mektubu, gazetecilerin çiftliği ziyareti ve diğer meseleler... Örgüt lideri tüm bunları muhtemel senaryoları hesap ederken “En kötüsü bu” diyerek içinden şunları geçiriyor: “O telefon görüşmesini – zihni onu yanıltmıyorsa- 1 Kasım 2013’te yapmıştı. 17 Aralık’tan sonra devletin tüm imkanlarını kullanarak onu dinlemeye alması normal olabilirdi. Ama Kasım’daki konuşması nasıl dinlenebilmişti? Ve bundan nasıl haberi olmamıştı? Can sıkıcıydı. 40 yıldır ilmek ilmek dokuduğu ağ açık vermişti.” Gülen’in bu kadar sinirlenmesinin ardındaki asıl neden yakın bir zaman önce örgüt üyelerine telefonla konuşmamaları talimatını vermiş, bir an evvel aralarında bir yazışma programı hazırlanmasını emretmiş olmasıydı. İki aylık gecikme bir felakete sebep olmak üzereydi.  Yazışma programını örgütün sadık üyelerinden Atalay Candelen yapacaktı, yani Tilki...

Gülen’in 40 yıl önce İzmir Kestanepazarı’ndan başlattığı, süreç içerisinde büyük bir sinsilikle uluslararası ihanet şebekesine dönüşen yapının, önemli bağlantı noktaları, romanın da ana örgüsünü oluşturuyor. Burada özellikle FETÖ’nün en büyük kalelerinden olan Bank Asya, koçbaşları olan Kaynak Holding ve İpek-Koza ve TUSKON’un faaliyeleri, Taraf gazetesinin kuruluşu, Abant toplantıları ve STK’larla hedeflenen komuoyunu domine etme çabası detaylandırılıyor.

215 BİN KULLANICISI VARDI

Kod Adı Baybay’ın yakın zamanda yayınlanan FETÖ romanlarından önemli bir farkı var. Kitaptaki tüm bilgilerin istihbarat raporlarına dayanıyor olması. Yahya Bostan, Bylock’un FETÖ’nün dijital altyapısı olduğuna dair bulguları şu ifadelerle aktarıyor: “Bylock’un Fetullahçıların yazışma programının olduğunun en büyük kanıtı, darbecilerin önemli bir kısmının Bylock kullandığının tespit edilmesiydi. İzmir’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a  suikast düzenleyecek ekibin yuvalandığı Çiğli Üssü’nde gözaltına alınan askerlerin neredeyse tamamı Bylock kullanıyordu. Kamuoyu Bylock’u ilk kez Başbakanlık çalışanı Mustafa Koçyiğit’in ifadesi 27 Temmuz’da basına sızınca öğrenecekti. Koçyiğit, emniyet istihbarat Dairesi’ndeki Fetullahçı mühendislere Bylock üzerinden yazıştıklarını itiraf etmişti. 215 bin kişinin kullandığı bu sır program ilk kez kamuoyuna mal oluyordu.”  Örgüt, ByLock’u 30 Mart seçimlerinden önce kullanmaya başladı.  O tarihten itibaren tüm örgüt telefonla iletişimi bıraktı. Bu dikkat çekici bir gelişmeydi. İstihbarat ve güvenlik birimleri Temmuz 2014›te bu bilmeceyi çözmek için yola koyuluyor. ‘Bay Bay’ operasyonu 2015’te başlatılıyor.

GÜVENLİK ZAAFLARI

2015 Ağustos ve Kasım aylarında, ByLock sunucusunun Litvanya’da korunduğu merkeze iki siber saldırı düzenleniyor. Saldırılar püskürtülse de sunucunun güvenlik zaafları tespit edilmiş oluyor. 2015 Noel Gecesi’nde ise doğrudan Bylock hedef alınarak saldırı gerçekleştiriliyor. 500 GB’lık veri Ankara’ya taşınıyor. Fakat girişimin farkedilmesi üzerine merkez uzmanları sistemi kapatıyor. MİT’in Siber Savunma ve Güvenlik Dairesi ekibi ise yeni bir plan kurguluyor. Merkez çalışanlarından Dairus’un sevgilisi ile yazışmalarını takibe alıp zaafını yakalıyorlar. 17 Şubat 2016’da Dairus’a, sevgilisinin fotoğrafları gönderiliyor. Ama içine virüs yerleştirilmiş halde! Hiç şüphelenmeden fotoğrafa tıklayan Dairus virüsü sisteme bulaştırıyor. 18 milyon mesajlaşmanın ankaraya intikali işte bu yolla sağlanıyor.  Bu operasyonla FETÖ’nün büyük bir gizlilikle kurup yönettiği, tüm kirli talimatların verildiği en değerli iletişim ağları çökertilmiş oluyor.

Kitabın son bölümü 15 Temuz 2016 gecesini anlatıyor. Bölüm başlığı: ‘Toprağa Gömülen Hard Disk’. Darbeciler MİT Karargahına saldırırken çalışanlardan Alaaddin M., Bylock verilerini gizleme telaşına düşüyor. Çünkü eğer darbe başarılı olursa Fetullahçılar o sunucuyu alarak imha eder, daha sonra devlet ülkeyi yeniden kontrol altına alsa bile verilere bir daha ulaşamaz diye düşünüyor. Ve nihayetinde kasada tuttukları Bylock verilerini toprağa gömerek gizlemeyi başarıyorlar...