20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Edebiyat dergilerine kuşak farkı yorumlar

Edebiyat dergiciliğinde yeni trend popüler dergiler edebiyatı yağmalıyor mu yoksa yeni bir dil mi müjdeliyor?

YUSUF ÇOPUR14 Temmuz 2016 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Edebiyat dergilerine kuşak farkı yorumlar

Kimilerine göre “tuhaf dergiler topluluğu” kimine göre popüler edebiyat dergileri, bazılarına göreyse bildiğimiz edebiyat dergileri. Ot, Kafa, Kafkaokur, Bavul, Cins ve daha birçoğu… Edebiyat dergiciliğinde yeni bir “trend” olan bu dergilerde ünlü yazarlardan öyküler, şiirler, gündeme dair dokunaklı yazılar, yeni genç yazarlardan anlatılar, mektuplar, sokağın her halini ve elbette mizahı bulmak mümkün. Tabi dikkat çeken kapakları da unutmamak gerekir. Bu yeni nesil dergilerin popüleritesi, “kaynağını edebiyattan alan eğlenceli ve kıvrak dili” bazı edebiyat insanlarınca “kaygıyla” karşılandı. Bu dergilerin edebiyatı yozlaştırdığı, kısırlaştırdığı söylendi, yazıldı. Gerçek edebiyatın, has edebi metinlerin ne olduğuna ve buna kimin karar verdiğine veya verebileceğine bir soru işareti koyup dosyamızda görüşüne yer verdiğimiz yazarların, şairlerin konu hakkında söyledikleriyle bitirelim sözü.

Aptallaştırmaya götürüyor

Adnan Özer (Şair): Bu dergiler yaygınlaşmadan önce edebiyat adına vasat korunmaya çalışıldı. Kamusal sıkışma da vardı. Arkasından bir "özgürleşme" hareketi gelmesi kaçınılmazdı. Bir çevre hareketi geldi ve bunları aştı. Nitelik arıyoruz ya, şayet o "has edebiyat"tan mebzul miktarda olsaydı, bu çevre hareketi nitelikli olacaktı. Ne yapalım şimdi, yasaklayalım mı?!

Okura ve edebiyatımıza (bu arada edebiyat çoğul bir ifadedir!) bir katkılarının olmasından ziyade toplu aptallaştırmaya götürüyor. Tamam da, bu "okur" dediğimiz şey tertemiz önlüğüyle mama bekleyen bir beyzade midir..? Edebiyatımız "şirin" bir varlığımız mıdır..?

Böyle bir denklemde düşünmek gerek. Şiir alanından bir espriyle bitireyim (bu soruşturma düşman başına denilecek türden); 'İkinci Yeni akımı bin yıl sürecek' anlayışına dikkat!

Başımıza taş       yağacak sendromu

Tuna Kiremitçi (Müzisyen-Yazar): Edebiyat sevdalısı bir müzisyen olarak bu dergileri yararlı buluyorum çünkü yeni kuşağın pek çok yetenekli yazarını gençlerle buluşturuyorlar: Hakan Bıçakçı'dan Nermin Yıldırım'a, Seray Şahiner'den Murat Menteş'e, Irmak Zileli'den Ece Temelkuran'a, Aslı Tohumcu'dan Hakan Günday'a... Gençler dergilerde tanıştıkları yazarların daha sonra kitaplarını merak edip alıyorlar ki dergilerin edebiyatımızdaki geleneksel işlevi de zaten sanırım budur. Açıkçası, düne kadar "Gençler edebiyatla ilgilenmiyor" diye şikayet edenlerin edebiyatı gençlere ulaştıran dergilere burun kıvırmasının altında kuşak çatışmasının yattığını düşünüyorum. Bir nevi "başımıza taş yağacak" sendromu. Eh bu da, eşyanın tabiatına uygun aslında! 

Ciddi edebiyat tavrı yok

Baki Ayhan T. (Akademisyen-Şair): Son 5-6 yıldır hemen her ay yeni bir örneğine rastladığımız ve isimlerinde bile yaratıcılık görülmeyip birbirini taklit eden popüler edebiyat dergilerini ilk çıktıklarında 1-2 sayı mutlaka alıp okurum, tanımak açısından. Sonra okumaya devam etmemi gerektirecek bir şey görmeyince aramaz olurum o dergileri. Sayıları şu an 20 civarında zannederim… Hiçbirinde de şimdiye dek ciddi bir edebiyat tavrına, yeni bir söze, dünyaya ve insana ilişkin yeni bir bakış açısına rastlamadım. Rastlasam şaşardım demem lazım çünkü bu tip yayınlardan insana, hayata, dünyaya dair yeni ve düzeyli bir söz duymak, eşyanın tabiatına aykırıdır. Amaç, “edebiyat eğlenceli bir şeydir” imajı uyandırmak ve buradan yürüyerek de lise-üniversite öğrencilerinin harçlıklarına el koymaktır. Hayır, edebiyat hiç de eğlenceli bir şey değildir çünkü insan eğlenceli değil, trajik bir varlıktır. Büyük edebiyatın “eğlenceli” görünen Don Kişot, Tarasconlu Tartarin, Cimri, Yanlışlıklar Komedyası, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Sevgili Arsız Ölüm gibi yapıtları aslında son derecede trajiktirler; insan trajedisinde bir noktaya ayna tutarlar çünkü. Yeni zamanlarda ironi ve/veya humora dönüşemeyen mizah, Nasrettin Hoca fıkraları kadar bile bir şey söylemez insana!

Güzel ve umut verici değilse nedir?

Buket Uzuner (Yazar): Hayatlarımızın hemen her alanda görsel imgeler çemberine alındığı ve hemen her iletişimin elektronik medyadan aktığı günümüzde yazıyı öne çıkartan içerikle geleneksel kağıt dergilerin ortaya çıkması, hatta neredeyse bir "popüler edebiyat dergi" patlaması yaşıyor olmamız güzel ve umut verici değilse nedir? Evet, has edebiyat okuruna dar ve sığ gelen bu dergiler, daha önce çeşitli nedenlerle edebiyata uzak kalmış veya durmuş -özellikle gençleri cezbediyor ve sadece bu nedenle bile önemliler.

Popüler sanat ve edebiyatın çoğunlukla ucuz, kolay ve ticarî olduğu doğrudur, ancak bazen popüler sanatın içinden geleceğin klasikleri de çıkar. Beatles müziği, George Orwell, Jane Austin, Margaret Atwood, Harper Lee, Agatha Christie romanları gibi.

Bence bu dergiler işlevsel olarak önemliler ve içinde bulunduğumuz zaman sanat ve edebiyatla kazanacağımız her gencin önemli olduğu zaman...

Nitelikli edebiyata giden yol olabilir

Emrah Polat (Yazar): Geçen yıl Kafa Dergisi’nde yazıyordum, bu yıl da Bavul Dergisi’nde yazıyorum. İyi yazılar olduğu gibi, bana hitap etmeyen yazılar da yer alabiliyor bu dergilerde. Bu süre içinde, bu dergilerin okurlarından edindiğim izlenim şu: Her okur kendine birkaç yazar belirliyor ve sürekli onları takip ediyor; bu da işin doğasında olan bir seçim sanırım.

Geçenlerde ODTÜ Koleji Edebiyat Günleri’ne katıldım. Şunu gördüm ki Emrah Polat adından bu dergiler sayesinde haberi olan ve sonrasında romanlarımı okuyanlar var. Yeni kuşağa erişebilmek için, çok ciddi satış rakamları olan bu dergileri önemli bir araç olarak görüyorum. Ayrıca hiç de fena olmayan bir telif ödeniyor. Bu nokta çok önemli bence; zira entelektüel emek -diğer emek türleri gibi- çok değerli ve karşılığını bulmalı.

Ayrıca, popüler edebiyat dergilerinin okura ve edebiyatımıza katkısının olduğunu düşünüyorum. Okur sayısı artıyor ve nitelikli edebiyata ilerlemek isteyenler bu dergiler üzerinden ilerleyebiliyor. Lise yıllarını hatırlıyorum: Şimdikilerle benzeri kulvarda yer alan bir dergi, Sokak Dergisi bende hayli iz bırakmıştı. O dergi sayesinde edebiyatla ve genel olarak yazıyla kurduğum ilişki dönüşüme uğradı diyebilirim. 

Büyük isimler yağmalanıyor

Haydar Ergülen (Şair): Ot, Bavul ve Masa dergisinde yazıyorum. Ot'ta "Öğrenci Evlerinde Okunacak Şiirler" yazıyorum, Bavul'da her sayı bir şairi yazıyorum, Masa'da ise yine deneme ve şiir. Arkakapak dergisinde ise daha çok portreler kaleme alıyorum.

Bu dergileri seviyorum, yazmadıklarım da dâhil, Kafa, İzdiham, Karakarga, zaman zaman baktığım dergiler. Ve hemen hepsinde günümüz edebiyatının önde gelen yazarları ve şairlerinin yer aldığını görüyorum, çoğu da hiçbir dergide yazmaya gereksinimi olmayan edebiyatçılar. Doğrusunu isterseniz elbette uzun incelemeler, has edebiyat ürünleri değil ama okurun edebiyatla, kitapla tanışması açısından bir 'hazırlık okulu' gibi görüyorum bu dergileri. Aynı şey internetteki siteler, bloglar için de geçerli ve orada yayımlanan ürünlerin de okuru sonradan kitaba yönelttiğini görüyorum, özellikle de gençleri.

Semih Gümüş'ün söylediklerine karşı değil bu görüşlerim. Aksine belli yazarlar ve şairlerin putlaştırılması, ki hiç hak etmedikleri halde, bu dergilerin en büyük zaafı. Tezer Özlü, Nilgün Marmara, Didem Madak, Birhan Keskin, Cemil Meriç, Cahit Zarifoğlu, Gülten Akın, Tomris Uyar, Turgut Uyar, Cemal Süreya, Edip Cansever, Sezai Karakoç gibi Türk edebiyatının ve şiirlerinin büyük adlarının yağmalandığını görmek çok üzücü. Bunlar kuşkusuz satış kaygısıyla yapılan şeyler. Ama öte yandan genç yazarların ya da yazar adaylarının da buralarda yetiştiğini görmek iyi bir şey.

Slogan ve aforizma... 

Suavi Kemal Yazgıç: Sosyal medya ne kadar sosyalse popüler edebiyat dergileri de o kadar edebi. “Popüler edebiyat dergisi” olarak tanımlanan dergilerde; edebi değerden ziyade slogan değeri taşıyan aforizmaları, ait olduğu bütünden koparıldığı için “buharlaştırılmış” edebi metin parçalarını saymazsak edebiyata fazla rastlayamıyoruz. Bunları edebiyatla tanışmak için bir vesile sayabilir miyiz peki? Bunları vesile sayarak asıl metinlere ulaşan insanların sayısının bu dergilerde gördükleriyle yetinip “ben zaten biliyorum” diyenlerden çok daha az olacağı kanaatindeyim.