Güç tutkusu dünya çapında
Özkan, Gülen’in güç ve otorite tutkusunun sadece Türkiye özelinde değil dünya çapında patolojik bir hal almış durumda olduğunu söylüyor. 165’e ulaşan ülkede eğitim çalışmalarını devam ettiren Gülen’in bölgesel siyasetle de yakından ilgilendiğine dikkat çekiyor. “Bazı Balkan ülkelerinde Din İşleri Başkanlığına seçilecek isimlerin bile Pensilvanya’ya danışılarak tespit ediliyor olması, Gülen’in Balkanlar’da gördüğü bu teveccühün din adamı kimliğinden kaynaklandığı düşünülebilir. Ancak, ‘hedefe ulaşmada her yolu meşru’ gören Gülen’in dini sapmalar yaşadığı da başka bir gerçek” diyen Özkan, örgütün tüm mukaddesatı emelleri doğrultusunda nasıl araçsallaştırdığını örneklendirerek anlatıyor. Gülen’in söylemlerindeki paradoks, hastalıklı kişilik yapısını ele veren en önemli verilerden biri. Kitapta, bu kişilik yapısı, özel sohbetler ve gazete röportajlarını mukayeseli olarak sunarak ortaya koyuluyor. İşte bir örnek: 1990’ların başında kendisine bağlı olanlara “kıvama erip, dünyayı taşıyacak güce ulaşacakları ana kadar büyük bir gizlilik içinde çalışmaların yürütülmesi” talimatını veren Gülen, 6 Kasım 2001 tarihinde New Jersey’de Birleşik Devletler Savcılığı’nın talimatıyla noter huzurunda alınan ifadesinde, sorulan sorulara bu emelinden çok uzak cevaplar veriyor: “Türkiye devletinin Anayasasını değiştirmek asla aklımdan bile geçmedi…” 90’lı yıllarda Yahudilere yönelik “nefret” boyutuna varan söylemlerinin 2013 yılında nasıl ani bir dönüşüme uğradığı ve Aleviler ile ilgili çelişkili yorumları da bu konudaki örneklerden.
İstihbarat merakı
“Gülen’in Antisemitist Söylemi”, “Fuller’in Gülen Hayranlığı” , “Gülen’in İade Dosyasında Neler Var?” kitabın mutlaka okunması gereken başlıklarından. Ve tabii “İstihbarat Merakı” başlığı... Devlet ve otorite kavramlarına epeyce kafa yoran, istihbarata ise aşırı merak duyan Gülen’in bağlılarına ‘haber alma, bilgi aktarma’ gibi konulardaki telkinleri örgüt yapılanması hakkında önemli veriler sunuyor. Gülen, bir kitabında bağlılarına bilgi alma konusunda şu tavsiyede bulunuyor: Bir yandan hasım cepheyi mükemmel işleyen haber alma teşkilatıyla içinden tanırken, öte yandan da hasım cephenin aynı faaliyetlerine kendi içimizde sürdürmesine müsaade edilmemelidir. Evet, devlet ve milletin bekası ve hayatiyeti adına önem arz eden her dinamiğin üzerinde etraflıca durmalı, bu dinamikleri sistematik hale getirmeli günümüz teknolojik imkanlarında da faydalanarak bu faaliyetleri gerçekleştirmeli ve bilhassa haber alma hususunda her zaman hasım cephenin çok önünde olunmalıdır”.
Kadınlar konusundaki çıkmazları
Abdülkadir Özkan, Gülen’in kadın konusundaki yorumlarını da mercek altına alıyor. “Gülen’in kadına bakışı da ciddi sorunlar barındırıyor” diyen Özkan şöyle devam ediyor: “Hizmetlerin kesintiye uğramasından duyduğu endişe ve görülen bir rüya nedeniyle evlenme fırsatı bulamadığını” çeşitli sohbetlerde anlatan Gülen’in kadın konusundaki kanaati sorunlu olduğu kadar ciddiyetten de uzak. Batı’da çeşitli kadın gazeteci, akademisyen ve siyasetçi ile iyi diyaloglar kuran Gülen’in sohbet ve vaazlarında kadınlarla ilgili dile getirdiği tespitlerin geleneksel İslami kaynaklardan elde edilmiş “zorlama” yorumlar olduğu söylenebilir. Pensilvanya’da yaptığı bir sohbetin deşifresini okuyalım: “Şeytan, Allah’ın huzuruna çıkmış, ‘Beni rezil rüsva eyledin, her şeyi elimden aldın. Bana bir yetenek ver ki kullarını yoldan çıkarayım’ demiş. Allah, ‘Sana büyük bir servet vereyim’ demiş. Şeytan istememiş. ‘sana şöhret vereyim’ demiş, yine olmaz demiş. ‘Şunu vereyim, bunu vereyim’ demiş, çocuk gibi omzunu silkmiş, istemem demiş şeytan. ‘sana kadınları kullanma imkanı vereyim’ , demiş Allah. Şeytan sevinçten yerinden fırlamış, zil takıp oynamış. Bunlar cehennemin etrafını çeviren şeylerdir.”