24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Harari’nin Üç Sorusuna Üç Cevap

Doç.Dr.Ahmet Yıldızhan’ın Ogreti.net’te yayınlanan makalesinden bir bölüm:

17 Nisan 2017 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Harari’nin Üç Sorusuna Üç Cevap

Doç. Dr. Ahmet Yıldızhan Harari'nin üç sorusunu cevapladı

Bazı fikirlerine katılmadığım ve kendisini buradan “Öğreti”yi benimsemeye davet ettiğim değerli tarihçi ve yazar Yuval Noah Harari, yazdığı Homo Deus isimli kitabının sonunda insanlığın geleceğini yakından ilgilendiren çok önemli üç soru soruyor. “Öğretimiz” bu sorulara net bir şekilde şu cevapları veriyor:

Soru 1: Organizmalar birer algoritmadan, yaşam da veri işlemeden mi ibarettir?

Cevap 1: Organizmaların yapısında o organizmaya hizmet eden algoritmalar vardır. Fakat organizmalar yalnızca algoritmadan ibaret değildir.

Mesela insan organizmasında ruh da bulunur. Ruhun; “bilinç”, “zeka”, “akıl”, “irade”, “nefis” gibi fonksiyonları vardır. Beyin, sinir telleri aracılığıyla vücudun her organına ve en uç noktasına kadar uzanır; algoritmaları da kullanarak fonksiyonlarını icra eder. Tam bir patrondur. Ancak muhteşem beyin aslında ruhun elinde bir enstrümandır. Yani patron olan beynin de aslında bir patronu vardır ve o gerçek patron ruhtur. Dolayısıyla “bilinç”, “zeka”, “akıl”, “irade” ve “nefis” sonuçta ruhun fonksiyonlarıdır. “Zihin” ise bunların birlikteliğinden oluşan çoklu bir fonksiyondur.

Ruh, beyin denen şahane enstrümanı kullanarak organizmanın varlığını devam ettirir, rutin işlerini yaptırır. “Akıl” ruhun fonksiyonudur. “Zeka” ise öncelikle beynin fonksiyonudur. Beyin ruhun elinde bir enstrüman olduğuna göre “zeka” da dolaylı olarak ruhun bir fonksiyonudur.

Yaşam boyunca hem organizmanın kendi içinde hem de dışarıda, sürekli veriler işlenir. Ama yaşam da sadece veri işlemeden ibaret değildir.

Soru 2: Zeka mı daha değerlidir yoksa bilinç mi?

Cevap 2: Kesinlikle bilinç daha değerlidir. Bir varlık için en değerli şey bilinçtir. Çünkü bir varlık ancak bilinciyle kendi varlığını ve çevresini, evreni, evrenötesini algılayabilir. Bilinçsiz bir varlık için hem kendisi hem de çevresi adeta yok hükmündedir. “Ben varım” diyebilmek için öncelikle bir bilinç gereklidir. Bir insan veya varlık için en önemli şey öncelikle var olabilmektir.  Var olduğumuzu ise ancak bilincimizle anlıyoruz. Varlığımız bizim için anlam kazanıyor. Öyleyse bilinç bize bahşedilen en önemli, en değerli nimettir.

“Akıl” ve “zeka” farklı şeylerdir. Çeşitli şubeleriyle “zeka” beynin bir fonksiyonudur ve çok zeki bir kişi aynı zamanda akılsızca işler de yapabilir. İleri derecede zeki birisi çok yararlı buluşlar yapabileceği gibi yeterince akıllı değilse maalesef soygun da yapabilir, nükleer bomba da üretebilir. Fakat akıllı insan ortaya koyduğu eylemlerde hem kendisinin hem de diğer varlıkların yararını gözetir. Akıllı kişi beynin bir fonksiyonu olan zekayı kullanarak gezegenimizi tehdit eden silahları üretmez. Çevresindeki varlıkları da korur, onlara zarar vermez. Zeki insan ateist olabilir ama akıllı insan ateist olmaz. Aklını rehber edinmiş kişi er veya geç Allah’ı bulur.

Soru 3: Bilinci olmayan ama yüksek zekalı algoritmalar bizi bizden daha iyi bilecek duruma geldiğinde toplum, siyaset ve gündelik hayat ne olacak, neye benzeyecek?

Cevap 3: İnsana hizmet eden robotlar, yapay zekalar ve algoritmaların yüksek zekalı olmaları insanoğlu için iyidir. Çünkü onların zekaları yükseldikçe hizmet ettikleri alanlar ve hizmet kapasiteleri artar. İnsanın kanındaki ve vücudundaki sağlığıyla ilgili çeşitli değerlerin bilinmesi ve bunların bir sisteme kaydedilmesi sonuçta o kişinin aldığı sağlık hizmetinin kalitesini artırır. Yeter ki insanlar ve robotlar “50 Erdem”e sahip olsunlar. İnsanoğlu “Öğreti”nin ışığı altında yoluna devam ettiği müddetçe, “insanın izin verdiği oranda iradeye sahip” yüksek zekalı algoritmalar, bizi bizden daha iyi bilecek duruma gelseler bile daima programlandıkları şekilde, “Öğreti Ahlakı” ile hizmet edeceklerdir. Sonuçta toplum, siyaset ve gündelik hayat “50 Erdem”e sahip bireylerden oluşan “İdeal Toplum” doğrultusunda şekillenecek, yeryüzü cennete dönecektir. “İdeal Toplum”un ileri aşamalarında orduya, polise ve adliyeye bile gerek kalmayacak; devlet ise sadece hizmet etmek amacıyla varlığını sürdüren “Teknik Devlet” olacaktır. O aşamaya gelindiğinde isteyen insanları milyarlarca, trilyonlarca yıl yaşatacak “Ölümsüzlük Merkezleri” de faaliyetlerine bütün hızıyla devam edeceklerdir.

“Öğretimiz”deki “Düşüncenin Gücü” (The Power of Thought) isimli bölümde düşüncenin çok güçlü bir enerji olduğunu vurgulayarak şöyle demiştik: “Her şey önce düşünce boyutunda başlar. Sonra bir istek ve irade ortaya konur. Nihayet eyleme geçilir ve o düşünce gerçeğe dönüşür. Gelecek bu şekilde inşa edilir. Varlık aleminde en hızlı şey düşüncedir. Düşünerek bir anda evrenin ötesine, “Sonsuz Ötesi”ne bile gidebilirsiniz. Düşünerek problemleri çözebilirsiniz. Düşünerek geleceği inşa edebilirsiniz. Madem ki düşünerek geleceği inşa edebiliyorsunuz, öyleyse nasıl bir gelecek arzu ediyorsanız, önceden o şekilde düşünün.”

“Öğreti”de tüm bilinçli varlıkları pozitif düşünceli olmaya, hep olumlu düşünmeye ve pozitif kurgular yapmaya davet ediyoruz.

Diyoruz ki: “Aklınızı rehber edinin ve daima pozitif düşünün; hayalleriniz, kurgularınız hep pozitif olsun. “Sevin, verin ve erdemli olun” ki evren cennete dönsün.

Her şeyin en iyisini Allah bilir. Allah’ın dediği olur…

Not: “Evrensel Öğreti” (THE TEACHING OF YILDIZHAN)’ ın diğer bölümlerine önümüzdeki zaman diliminde devam edilecektir.