19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Hem Beckettyen hem Freudyen

Adalmo Farandola köpeği ile konuşmaktadır, köpeğin sözcüklerini ise yazar bize iletiyor. Köpeğe söyletilen sözcükler ve sözdizimi öyle seçilmiştir ki biz Adalmo’nun bilinç yarılması yaşayan bir şizofren mi olduğunu yoksa yazarın köpek konuşturarak fantastik bir tarza mı yöneldiğini anlayamıyor, çelişkinin tam ortasında kalıyoruz.

AYDIN ŞAHİNOĞLU11 Ocak 2018 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Hem Beckettyen hem Freudyen
Göstergebilimciler sözcükleri birer sembol olarak açıkladıktan sonra bunun üzerine düşünen filozoflar sözcüklerin de aslında birer istiare olduğunu ve dilin bir istiareler bütünü olduğunu iddia etmişti. Lacan, “Bir sözcüğün anlamına sözlükte baktığınızda sizi başka sözcüklerden örülmüş bir tanıma götürür” der. Bu örülü şey sonsuz bir döngü oluşturur. Bu içinden sağ ve sağlıklı çıkılamayan harekete dil diyoruz. Bu canlı metabolizma, kendi canlılığına denk olmayan bir yapı ile karşılaştığında onu reddeder, içindeyse kusar/düşük yapar. Buna estetik deniyor, deneyimleyenlere ise estetikçi. Bizim bir sözcükler yığınına baktığımızda onun güzelliğimizi derhal anlamamızın sebebi elimizdeki neredeyse bu somut verilerdir. Sözcüklerin evvela bir sembol olduğunu hatırlatmamın sebebi içinde muhtelif semboller geçen Kar, Köpek, Ayak romanını okumam esnasında yaşadığım deneyimdir. Eser İtalyancadan tercüme.

KABLOLAR VE OBSESYON

Yeni yılın ilk çevirilerinden neredeyse. Geçen senenin sıkı çevirileri romanlarından olan Doppler’a konu ve mekân bakımından benzeyen Kar, Köpek, Ayak’ın kahramanı Adalmo Farandola psikanalitik bakımdan neredeyse Doppler’daki karakterin tam aksi veçhesinde hususiyetlere sahip. İki romanda da karakterlerin yalnızlaşıp doğaya çekilmesi safhasında bir hayvan ile temasları işlenmiş. Fakat Claudio Morandini, karakteri hem Beckettyen bir fizyolojik maraza hem de Freudyen bir psikoza duçar etmiş. Adalmo Farandola köye uzak bir dağ barakasında yalnız yaşayan yaşlı bir bireyken kışa hazırlık maksadıyla köydeki markete iner ve alışveriş listesindeki malzemeleri bir önceki gün aldığı uyarısı ile karşılaşır. Yazar ilk bölümün başında karakterin bilinci ile ilgili bir bilgi aktararak daha sonra yaşanacak bilinç yarılması ile ilgili ipucunu vermiş olur. Yolda peşine bir köpek takılan kahraman isteksiz olsa da köpeği kabul eder. Bu esnada kış bütün zulmüyle çöker. Aylar sürecek olan yoğun kar ve buzlanma sonucu küçücük bir kulübe içinde açlık ve soğukla boğuşmaya başlar karakterlerimiz. Karakterlerimiz diyorum çünkü artık Adalmo Farandola köpeği ile konuşmaktadır, köpeğin sözcüklerini ise yazar bize iletiyor. Köpeğe söyletilen sözcükler ve sözdizimi öyle seçilmiştir ki biz Adalmo’nun bilinç yarılması yaşayan bir şizofren mi olduğunu yoksa yazarın köpek konuşturarak fantastik bir tarza mı yöneldiğini anlayamıyor, çelişkinin tam ortasında asılı kalıyor. İşte yazının başında söylediğim estetik burada ortaya çıkıyor ve okur haz almaya başlıyor. Bu haz sadece bu kısımda değil aynı zamanda metnin sonlarına doğru -çok ayrıntı veremeyeceğimiz bir bölüm olduğu için üzerini kapatarak geçiyorum- ortaya çıkan cesetle konuşmalarda da ortaya çıkar. Hafıza kaybı, cesetle konuşma, köpekle konuşma, açlıktan ölmemek için tava yalama, pire öldürmek için ateş kullanma ve diğer eylemler. Bütün bu eylemlerin bağlandığı şeyin kablolar olması, metni bir varoluş bunalımı metni olmaktan çıkarıp sembollere olan alakamızı bir daha sorgulatıyor bize: O yaşlarda, köydeki evlerin üzerinden geçerek insanlarla hayvanları deliye çeviren yüksek gerilim hattı. Adelmo Farandola, eğer kafasında bir sorun varsa bunun sebebinin elektrik kablolarının altında geçirdiği yıllar olduğuna inanıyordu. Psikozun sebebi ortadadır. Libido egoya yönelip maraz çıkarırken kendine geçerli bir sebep bulmuştur artık: Kablo. Kablolar her ne kadar başka semboller kadar güçlü olmasa da teknolojiyi, hızı, düzensizliği, devinimin yaydığı marazı temsil eder. Çünkü kablo muhakkak ortamda insan bedeninden çıkan enerjiyi manipüle edecek bir elektromanyetik alan yaratmaktadır. Bu gerçek, kişide sağlam bir obsesyona dönüşebilir ve dönüşmüştür bu romanda. Yazar bunu becerebilmiştir.

KARANLIK VE SICAK

Yazar anlatının arkasına iliştirdiği notta olayın başlangıcının gerçek bir hikâyeden esinlenme olduğunu anlatıyor ve yazdığı metnin şiirselliğinin buradan kaynaklı olduğunu ileri sürüyor. Metin gerçekten de bizi Kafka’nın, Beckett’ın o karanlık dünyasında gezdirir fakat bir yandan da içimizi ışıtır. Esma Fethiye Güçlü tarafından yazıldığı amaca hizmet eden bir üslupla çevrilen metin oldukça iyi bir söz dizimle bize aktarılmış bulunuyor: Neden olduğunu bilmesen de onu cezalandır, o sebebini anlar, demişti. Yazar Claudio Morandini Türkçede daha evvel okumadığımız bir yazar, diğer kitaplarının aynı hassasiyetle çevrilmesi dileği ile son bir alıntı yaparak yazımı sonlandırıyorum: Adelmo Farandola, yıllarca içinde pişirilen yemeklerin tadını, kokusunu ya da en azından kokudan kalan hatırayı alabilmek için tencerenin dibini yalıyordu. Vaktinden önce yatmak zorunda kalıyorlardı, çünkü uyuyunca açlıklarını hissetmiyorlardı.