24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

İbrahim’in çocukları boğuşurken…

İskender Pala, zorlu ve sıra dışı bir konu ile yeniden okuyucu karşısında. Yazar, Hz. İbrahim’in izlerinin farklı medeniyetlerde nasıl yer bulduğunu AbumRabum aracılığıyla aktarıyor.

CİHAN MERT14 Aralık 2017 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
İbrahim’in çocukları boğuşurken…
İskender Pala, Karun ve Anarşist romanından sonra okuyucuyu fazla bekletmedi ve çok güçlü bir romanla yeniden edebiyatın gündemine girdi. Kapı Yayınları’ndan çıkan AbumRabum adlı roman, Hz İbrahim’i merkeze alıyor; ancak dinler ve insanlık tarihine dair de çok şey söylüyor.  
 
Bu romanın türü hakkında rahatlıkla polisiye diyebiliriz. Daha önceki romanlarında da yer alan gizem unsuru bu romanında daha yoğun işleniyor. Hz İbrahim, tevhit inancının ilk peygamberi. Ondan önce, insanlığın inanç konusunda bir birikimi var. Ancak, İslam dinine kadar uzanacak tek Allah mesajının peygamberi Hz İbrahim’dir. İskender Pala, çok zorlu diyebileceğimiz bir konuyu çeşitli kaynaklardan inceleyerek romanda ele alıyor. 
Romanın dayandığı kaynakların zenginliği kadar uzandığı coğrafyanın zenginliği de dikkat çekiyor. Uzak Doğu, Kahire, İstanbul, Kudüs, Roma… Tüm bu coğrafya insanlık ve dinler tarihi açısından hala önemli yerler. Romanımız bir Japon efsanesi ile başlıyor. Kuşimato Feneri’ne dokunan bir el ile başlayan mistik bir efsane... Diyor ki, “Kuşimato’da herkes şimdi inanır ki, ‘Ertuğrul’un Babayanı’ onları kötülüklerden koruyup kollayacak, denizlerde denizcilerin ruhları var oldukça hayatları bereketli, günleri güzel geçecek.” 
 
ŞİFRE ABUMRABUM
 
Bu satırlar ardından Tokyo romanın mekanı oluyor, Uzak Doğu coğrafyası için önemli ipuçları bu bölümde veriliyor. Pala, her bölümün başında yaptığı alıntılarla romanını zenginleştiriyor. Kimi yerde bir ipucu aramamıza kimi yerde de yanı başımıza birden fazla kitap koymamıza neden oluyor. Sadece Pala’nın ördüğü roman evreninde değil, tarihin silik zamanlarında, efsane dilinin hakim olduğu anlatıların içinde geziniyoruz.
 
Yazar, İbrahim’in izlerinin farklı medeniyetlerde nasıl yer bulduğunu da roman aracılığıyla aktarıyor. Bir cinayeti çözmek için çıkılan yolun şifresi Hz İbrahim’dir. Romandaki şu ifadeler bu bağa işaret ediyor: 
 
“O sırada omuzları düşüveren polis amiri kağıda yeniden göz gezdirdi, son paragrafa gelince delil torbasındaki telefonu açtı ve şifreyi girmeyi denedi: ‘AbumRabum’. Bunu içine düştüğü çaresizlikten mi yaptığını, yoksa gelen raporu doğrulayarak zaman mı kazanmak istediğini kendisi de bilmiyordu. Belki de telefonu inceleyen ekibin dikkatini çekmeyen bir ayrıntı yakalardı. Parmakları hızla tuşlamalar yaptıkça ekranda bilgiler akıyordu. Aramalar, mesajlar ve diğer kayıtlar. “Ertuğrul’un Babayanı” dosyasında aile fertleriyle yakın arkadaşlarının, Hem Kur’an-ı Kerim’de hem de Kutsal Kitap’ta geçen İbrahim için Sümerler “AbumRabum” diyorlardı. Zaten İbrahim, İbrahem, Abram, Abraham, İbrahem gibi okuyuşların tamamında heceler neredeyse aynı”
 
Yine roman boyunca kutsal kitaplara yapılan atıflarla Hz İbrahim’le ilgili sözler, okuyucuda Kur’an’ı Kerim başta olmak üzere bütün semavi dinlerin kitaplarına dönüp bakma isteği uyandırıyor. Mezmurlar’da İbrahim’in tanrısından söz edilirken, Kur’an’da “İnsanların İbrahim’e en yakın olanları, ona uyanlar; peygamber (Muhammed) ve müminleridir” ayetiyle yer alır. Pala, İncil’den de alıntılara yer verir. Bütün işaretler ve izler İbrahim’e doğrudur. Hatta romanın kahramanı Selim’in bu mesajlar karşısında durumu şöyle ifade edilir:
 
“Selim, her üç mesaj sahibinin Hz. İbrahim’i sahipleniş biçimine bakınca ürktü. Her üçü de onu tekelleştirmeye hazırdı. Üç peygamberin atası olmak yetmiyordu demek ki.”
 
EVRENSEL MESAJ
 
Romandaki gizem Hz İbrahim’i sahiplenme üzerinden sürdürülüyor. Pala, aslında Hz İbrahim romanı aracılığıyla bir hesaplaşmayı da gündeme taşıyor. İnsanlığa, tevhit inancını armağan eden İbrahim’in çocuklarının hala boğazlaşıyor olması yazara dokunuyor. Bunun nedenlerine iniyor. İslam coğrafyasından yapılan kişiliksizleştirme saldırılarına dikkat çekiyor. Kitaptaki alıntılara bir kez daha dikkat çekmek isteriz. 2003, malum, Irak’ın işgal edildiği yıl. Haberlere yansıyan şu ifadelere yer vermiş romanında: 
 
“Medeniyetler beşiği olarak nitelenen ve dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapan Irak’ta tarihi eser yağması sürüyor. (…) Örgütlü bir şekilde yağmalanan eserler yurtdışına çıkarılarak Amerikan ve Avrupa tarihi eser piyasasına sürülebiliyor(…)”. 
 
Yine romanda Cahit Koytak, Sezai Karakoç gibi şairlerden yapılan alıntılar yazarın işlediği konu ile ilgili vurgulamayı istediği noktaya işaret ediyor. Muazzez İlmiye Çığ’ın kitaptaki konukluğu da çok hoş olmuş doğrusu. Sümerlere uzanacakken Çığ’dan alıntı yapmamak olmazdı. 
 
İskender Pala, çok zor bir işi başarmış. Tüm tek tanrılı dinler için kutsal olan İbrahim peygamberi romanda anlatmak gibi zorlu bir işin üstesinden gelmiş. Bununla birlikte güncel mesajlarla romanı güçlendirmiş. Okuyucular evrensel bir roman okuduklarını da göreceklerdir.