18 Nisan 2024 Perşembe / 10 Sevval 1445

İki saatte oku, bir ömür aklında tut!

Bütün Bir Ömür’ün Almanya’da neden 500 bin sattığını anlamak zor değil. Biri bize anlatmasa kesinlikle özel olmayacak bir hikayeyi Robert Seethaler bir sanat eserine dönüştürüyor.

ELÇİN DEMİR24 Şubat 2017 Cuma 07:00 - Güncelleme:
İki saatte oku, bir ömür aklında tut!
Bütün Bir Ömür, Avusturya Alpleri’nde kendi halinde yaşayan bir adamın hikayesi... Andreas, küçük yaşta ailesini kaybedince uzak bir akrabasının yanına taşınmak zorunda kalıyor. Lakin bu akrabanın Andreas’a alakası, talihsiz çocuğa alabildiğine zalim davranmaktan öteye geçmiyor. Andreas biraz da bu yüzden ruhsal olarak içine kapanık ve kırılgan biri, aynı zamanda çiftçi akrabasının kendisini sürekli işe koşmasından dolayı da fiziksel olarak güçlü ve sağlam… Gün geliyor, köydeki handa çalışan Marie’ye aşık oluyor. Ama kavuşmalarının üzerinden fazla süre geçmeden çığ yüzünden onu kaybediyor. Ve her şeyi bırakıp 2. Dünya Savaşı’na katılıyor. Rusya’da savaşmasının, esir düşmesinin, çalışma kampına gönderilmesinin ardından eve döndüğünde, hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Çünkü dağların arasında bıraktığı yalnız ve kendi halindeki köyü, o savaşa gitmeden önce yapılmaya başlanan ve inşaatında da çalıştığı teleferiğin etkisiyle bambaşka bir dünyaya dönüşüyor.

Herkes kendini özel hissetmek istese de aslında dünya üzerinde yaşanan milyarlarca insandan biriyiz sadece.Kendimizin ve sevdiklerimizin hikayeleri bizim için önemli… Özel olduğuna inandığımız şeyleri yaşıyoruz ama sadece bizim için özel oluyorlar, başka kimse için değil. Biri bizim yaşadıklarımızı anlatmadıkça unutuluyoruz. Belki Robert Seethaler gibi biri o hikayeyi olduğu yerden çıkarıp pek çok insan için özel hale getiriyor, çünkü aslında herkesin hikayesi özel, Andreas’ınki de öyle… Aslında bu açıdan biraz da Kürk Mantolu Madonna’ya benziyor. Raif Efendi ne kadar sıradan görünse de hikayesi olan bir adam… Andreas gibi…

Değişimin farkında olmak

Diğer taraftan kitabı okurken insan şunun ayrımına varabiliyor: Bazen etraftaki her şey o kadar değişmiş oluyor ki sadece sizin hatırladığınız şeyler geriye kalıyor. Bu sizin mahallenizde yaşamış biri, şimdi yıkılmış ama bir zamanlar sokağın köşesinde olan bir bina ya da bir zamanlar boş bir arazi olarak bildiğiniz yere yapılan bir park olabiliyor. Andreas da köyünün nasıl modernizme teslim olduğunu görüyor. Aslında onun gördüğü hızlı bir değişim. İçinde yaşarken yavaş yavaş olan yeniliğe ayak uydurmak kolaydır. Kendiniz de yavaş yavaş değişirsiniz ve bunun farkında olmazsınız. Ama Andreas yıllarca köyünden uzak kalmanın da etkisiyle modernizmi şiddetli bir biçimde hissediyor. Andreas, savaşa gitmeden önce bu değişime sevinse de aslında o kadar da iyi bir şey değil yaşanan… Çünkü yenilik, insanın kişiliğini de etkiliyor. Andreas da bu farklılığa yalnızlığına daha fazla kapanarak ve içindeki gerçekliğe dönerek cevap veriyor. Geçen yıllar boyunca sadece Marie’yi sevdiği, dağların sessizliğinden keyif aldığı bir gerçeklik…Kitabın bitmesi iki saat sürse de etkisi sizi öyle bir kuşatıyor ki günlerce bu etki sürüp gidiyor. Bütün Bir Ömür’ün Almanya’da neden 500 bin sattığını anlamak zor değil. Biri bize anlatmasa kesinlikle özel olmayacak bir hikayeyi Robert Seethaler bir sanat eserine dönüştürüyor.