25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

İran ve güç unsurları

İran’ın Bölgesel Faaliyetleri ve Güç Unsurları kitabı Ortadoğu’nun şekillenmesinde maksimum etki ve çıkar çabasında olan bir ülkenin tüm güç unsurlarını aynı anda sonuna kadar kullanmaktan çekinmediğini gözler önüne sermektedir.

Mustafa Saİd İşeri13 Temmuz 2017 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
İran ve güç unsurları

İran Ortadoğu’nun önemli devletlerinden biridir. Geçmişinden miras aldığı köklü medeniyet ve kültürün yanı sıra güçlü ideolojik ve mezhepsel aidiyetleri sayesinde bulunduğu coğrafyada etkin ve güçlü bir devlettir.

İran bugün Suriye’den Yemen’e, Irak’tan Afganistan’a kadar birçok ülkede etkili olabilmek için tüm gücünü kullanmaktadır. Özellikle son yıllarda somut görünürlüğü daha da artan ve farklı güç unsurlarıyla Ortadoğu’da etkin varlık gösteren İran’ın tüm bu yönleriyle analizi önem kazanmıştır. Arap Baharı sonrası özellikle Ortadoğu’da fay hatları gittikçe derinleşmiş, bölgesel ve küresel mücadelenin dozu sürekli artarak sıcak çatışma ve fiili savaşa dönüşmüştür. Sözkonusu mücadele ve savaşın önemli aktörleri arasında başı çeken İran’ın ne türden güç enstrümanlarına sahip olduğu ise tüm dünyada ve de ülkemizde merak edilen konular arasındadır.

İran’ın Bölgesel Faaliyetleri ve Güç Unsurları başlığını taşıyan kitap İran’a dair merak edilen birçok konuyu ele almaktadır. Kitap iki ana bölümden oluşmaktadır:İlk bölümde İran’ın güç unsurları, ikinci bölümde ise bölgesel faaliyetleri incelenmiştir.

Kitabın birinci bölümünde İran’ın güç unsurları uluslararası ilişkiler disiplininin başat kavramlarından olan “yumuşak güç” ve “sert güç” bağlamında ele alınmıştır.Yumuşak güç kültürel, ideolojik, politik ve düşünsel unsurların bir bileşimidir. İran’ın kendine has yönetim biçimi ve bundan kaynaklanan dış politika anlayışı sebebiyle özgün yumuşak güç unsurları vardır. Bunlar arasında özellikle İslami ideoloji, Şiilik ve kadim Fars medeniyeti öne çıkmaktadır. Bunun yanında söylem düzeyinde diktatör rejimlere karşıtlık, seküler sistemin liberal hegemonyası ve küresel kapitalizme karşıtlık, Filistin topraklarının işgalcisi Siyonist İsrail’e karşıtlık gibi bölge halklarına cazip gelen iddialar da İran’ın yumuşak güç unsurları arasında görülebilir. Kitapta yumuşak güç alanları dil, din ve etnisite, kültürel ve siyasi temsilcilikler, dostluk dernekleri, medya ve iletişim kanalları, üniversiteler, İranoloji ve Fars dili müesseseleri alt başlıklarında ele alınmıştır.

İran’ın sert gücünü belirleyen en önemli ve temel unsurlar da eserde detaylı bir şekilde incelenmiştir. Bu kısımda İran’ın jeopolitik önemi, ekonomik gücü, askeri operasyon kabiliyeti ve silah kapasitesi işlenmiştir. Dünya’nın en önemli enerji havzası olan kritik bir coğrafyada yer alan İran’ı diğer devletlerden farklı kılan asimetrik savaş taktikleri ve vekalet savaşı yöntemleri askeri operasyonu kabiliyeti bölümünde incelenmiştir. Ayrıca ülkenin silah kapasitesi ve bunun asimetrik savaş konseptindeki yeri de irdelenmiştir. Tüm bu tespit edilen bilgilere rağmen İran’ın -birçok askeri projesini gizli yürütmesi sebebiyle- gerçekte hangi ölçülerde silah kapasitesine sahip olduğundan emin olmanın zorluğunun da altı çizilmiştir.

DEVRİM İHRACI POLİTİKASI

Kitabın ikinci bölümü İran’ın bölgesel faaliyetlerine odaklanmıştır. Arap Baharı sonrası Ortadoğu’da hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı yaklaşımından hareketle İran’ın varoluş savaşına dönüşen aktif mücadelesi detaylı olarak incelenmiştir. Başta Suriye olmak üzere İran’ın Lübnan, Afganistan ve Irak’taki faaliyetleri üzerinde durulmuştur. Kitabın bu bölümünde İran’ın hem yumuşak hem de sert güç potansiyelinin daha iyi anlaşılması için somut örneklere de yer verilmiştir. Fakat örnekler sunulurken hem tekrara düşmemek hem de söz konusu ülkelerde hangi güç unsurlarına öncelik verildiğini tespit etmek amacıyla her bir ülkede öne çıkan farklı bir güç enstrümanı üzerinde durulmuştur.

İran, devrim ihracı politikasıyla birçok İslam ülkesinde belirli seviyede etkin olmuş ve özellikle de Şiiliği benimseyen dini hareketlerle yakın ilişkiler geliştirmiştir. 11 Eylül saldırılarının ardından ABD’nin önce Afganistan ve ardından Irak’ı işgal etmesi ise İran’ın bu iki ülkedeki nüfuzunun artmasına sebep olmuştur. Ardından Arap Baharı ile başlayan siyasal-sosyal devrimlerin domino etkisi ile kendisine doğru ilerlemekte olduğunu fark eden İran,bu süreci Suriye’de durdurma stratejisini benimseyerek kendine yeni bir rol biçmiştir. Bölgesel ve küresel güçlerin her türlü hamlelerine karşı hamlelerle yanıt verme yoluna gitmiştir. İran bir taraftan parçalanmakta olan siyasi coğrafyaların oluşturduğu tehditleri önlemekdiğer taraftan ise ortaya çıkan Şii Müslüman nüfusun egemenliklerinden kaynaklanan fırsatları değerlendirmek istemektedir.

İran, Ortadoğu’da yeni bir düzen kurulurken süreci aktif olarak yönlendirme kapasitesine sahip ülkeler arasında yer almaktadır. Bu kapasitesini ise uzun süredir bölgede yaptığı yatırımlara ve kullandığı güç enstrümanlarına borçludur. Kitabın son kısmında Irak ve Suriye’de İran adına savaşan on altı savaşçı grup da kısaca incelenmiştir. Afganistan, Lübnan ve Irak gibi ülkelerin vatandaşları olmakla birlikte İran ile ideolojik-mezhebi veya organik bağı olan grupların da yer aldığı bu vekil savaşçıların, kendi ülkelerindeki problemleri bırakıp Suriye’de savaşma kabiliyetleri ve motivasyonlarınada kısaca değinilmiştir.

VAROLUŞ SAVAŞI

İran, Suriye özelindeki aktif mücadelesinin başarısızlığa uğramasını dönüşü olmayan bir yolun başlangıcı olarak görmektedir. Bu sebeple tüm güç unsurlarını Suriye iç savaşı için harekete geçirmekte ve bütün varlığıyla yaşamsal savunma hattını sağlamlaştırmaya çalışmaktadır. İran’ın Bölgesel Faaliyetleri ve Güç Unsurları kitabı Ortadoğu’nun şekillenmesinde maksimum etki ve çıkar çabasında olan bir ülkenin tüm güç unsurlarını aynı anda sonuna kadar kullanmaktan çekinmediğini gözler önüne sermektedir. Son dönemde bölgede yaşananların İran’ın varoluş savaşına nasıl dönüştüğünübu kitap sayesinde daha iyi anlamak mümkün.