25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

İslam ve Batı ben ve öteki

BAŞTA FELSEFE, BİLİM TARİHİ, BİLİM FELSEFESİ, DİNİ LİTERATÜR, TARİH, ETİMOLOJİ, SİYASET BİLİMİ GİBİ ONLARCA DİSİPLİNDE OLDUKÇA DOYURUCU VE YETKİN BİR UFUK TURU OLAN BEN, ÖTEKİ VE ÖTESİ, SİYASETİN ODAĞINDA BOĞULAN BİR DEVLET ADAMININ SIĞINAK ARAYIŞINDAN ÇOK ÖTE, MUAZZAM BİR BİLİMSEL ÇABA.

MUSTAFA EKİCİ8 Eylül 2016 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
İslam ve Batı ben ve öteki

“Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında pek çok müşterek nokta bulunmaktadır: Alemin yaratıcısı olan tek bir Tanrı, imanın zaruri olduğuna dair inanç, ceza ve mükafat alemi (ahiret), ruhun ölümsüzlüğü ve Eski Ahit’in ortak bir temel olarak kabulü. Bütün bu konularda aynı görüşteyiz. Tek ayrıldığımız nokta, Tanrı’nın mahiyetidir.”

Papat ll. Pius.

 

“…Dünyanın kararması, tanrıların dünyayı terk etmesi, yeryüzünün imha edilmesi, insanın standardize edilmesi ve kitle haline getirilmesi, vasat olanın her şeye hakim olması, özgür ve yaratıcı olan her şeye şüphe ve nefretle bakılması…”

Heidegger

Doç. Dr. İbrahim Kalın’nın son kitabı İnsan Yayınları’ndan çıktı. Doğrusu okurken epeyce emek harcadığım bu çaplı kitabı ilk elime aldığımda çokça şaşırdığımı ifade etmeliyim. İki haftaya yayılan okuma süreci boyunca, yer yer hiç ilgi alanıma girmeyen onlarca disipline dair şaşırtıcı yetkinlikte detaylar ve analizler ile karşılaştım. Sık sık televizyon ekranlarından gördüğüm İbrahim Kalın’ın, uluslararası ve iç siyasetin bunaltan yoğunluğu arasında bu kadar çaplı bir çalışmayı ortaya koymuş olması şaşırtıcı ve takdire değer bir çaba.

Türkiye tarihinde devlet adamlarının ve siyasilerin genellikle anı yazdıkları, bazı sıra dışı kişiliklerin şiir ve sanatın bazı dallarında özgün eserler verdikleri vakidir. Bu, devletin bunaltıcı koridorlarından nefes alınabilecek bir tür sığınak arayışı olarak anlaşılabilir. Ancak başta felsefe, bilim tarihi, bilim felsefesi, dini literatür, tarih, etimoloji, siyaset bilimi, felsefesi ve tarihi gibi daha onlarca disiplinde oldukça doyurucu ve yetkin bir ufuk turu olan Ben, Öteki ve Ötesi, siyasetin odağında boğulan bir devlet adamının sığınak arayışından çok öte, muazzam bir bilimsel çaba, zahmetli bir araştırma gerektiren bir aydın sorumluluğu ile yazılmış yetkin bir eser.

ORTAK İYİ

Kaderin şaşırtıcı bir cilvesi olarak Türkiye’nin Batı ile yoğun çelişkiler yaşadığı, hemen her gün bir Batılı başkentten veya liderden Türkiye’ye ve İslam dünyasına dönük akıl dışı suçlama ve iftiraların dile getirildiği bu süreçte yazar, tam da İslam’ın temel düsturlarına uygun biçimde ‘ortak iyiye’ dönük iddialı bir medeniyet perspektifi çiziyor: “Batı ve İslam tarihini bir çatışmalar tarihi olarak okumak eksik bir okumadır, onlarca çatışma örneğine ve buna dair bolca malzemeye rağmen Batı ile İslam tarihinde şaşırtıcı işbirlikleri, yakınlaşmalar, reel politik zorunluluklar sonucu gerçekleşen ittifakların yanı sıra, ortak iyinin inşası, bir arada yaşama kültürü İslam-Batı ilişkilerine anlamlı derinlikler de kazandırmıştır.”

İslam’ın mübarek mesajının içkin olduğu, bütün yerleşik tezlere yönelik ‘büyük özgüven ve büyük meydan okumaya’ karşın Müslüman toplumların yaşamakta olduğu umutsuzluk ve öfke halinin sebeplerini adeta bütün İslam tarihi ve Batı tarihi üzerinde derinlikli bir araştırma, yeter miktarda bilgi, belge ve yetkin bir analiz ile önümüze koyuyor Kalın: “İslam dünyasının ben tasavvuru klasik dönem ile modern zamanlar arasında esaslı farklar içerir. Özgüven ile Yahudi ve Hıristiyan topluluklara hukuki statüler tanıyan bir tasavvurdan, Batılı sömürge sürecine verdiği doğal tepkilerle kırılgan, umutsuz ve öfkeye mahkum bir ben tasavvuruna savruldu.”  

Öte yandan Batı’nın sömürgeciliği meşrulaştırmak için dayattığı sözde medenileştirme, şimdilerde demokrasi götürme projelerinin Batı’yı içine sürüklediği çıkmazları da yine Batılı kaynaklardan doyurucu örneklerle okuyucunun önüne seriyor: “Batı’nın sömürgeci kolonyalist yaklaşımının bıraktığı en önemli ve kalıcı unsur: Medenileştirilmeye muhtaç öteki olarak ‘Doğu ve İslam’ olmuştur. Sadece İslam değil, Hindistan’dan, Afrika’ya, Asya’dan Amerika kıtasındaki onlarca kültüre ve kadim medeniyete, neredeyse kendi dışındaki her şeye çocuksu bir barbarlıkla yönelme ve tanımlama, medenileştirme misyonu, bugün de Batı’nın doğuya dönük siyasetinin temel izleğidir.”

Yazar kitabı boyunca, Müslümanların Batılılarla ilk karşılaşmalarından başlayarak, zirve örnekler olan Endülüs ve Kudüs’ün fethi ile sonuçlanan haçlı seferleri boyunca, iki dünya arasındaki etkileşimi, neredeyse panoramik bir etkileyicilikte ortaya koyar: “Bu iki toplumun kesişen tarihleri, aynı zamanda iki algılama biçiminin de tarihidir, gerçek ile efsanenin, olgu ile algının, kimlik ile imajın, hakikat ile tahayyülün iç içe geçtiği bir tarih.” En fasih ifadesi ile yazar kitap boyunca okuru ‘iki dünyanın tarihini birbirleri ile kesiştiği noktalarda anlamaya çalışmaya’ davet ediyor: “Batı’nın İslam algısı, medyadan sinemaya, akademiden araştırma kuruluşlarına, edebiyatçılardan siyasete, lobi şirketlerinden farklı dallardaki uzmanlara uzanan onlarca farklı disiplin tarafından inşa edilen çok karmaşık bir ağ tarafından üretilmektedir. Aynı şekilde İslam dünyasının da Batı tasavvurunun problemli yönleri var. Öteki algısı, kişi ve toplumun ben tasavvuruna sıkı sıkıya bağlıdır.”

MÜTEMMİM CÜZ AMERİKA

Batı kavramının mütemmim cüzü olan Amerika, kitapta çok ilginç detaylar eşliğinde ayrıca ele alınmış. Özellikle Haci Ali/Hi Jolly öyküsü şayanı dikkattir: “Batı’nın ötekileri olarak kurgulanan bütün mitler, aynı zamanda Batı tasavvurunun temel kaynaklarını oluşturur. Özellikle Amerika tarihi bu konuda zengin kaynaklarla doludur. Buna dair tarih bu güne değin yazılamadıysa nedeni kaynak, bilgi, belge eksikliği değil, Avrupa ve Amerika tarihine hala Avrupa merkezci bir bakışla bakılıyor olmasından kaynaklanıyor.”

Kitabın sonuna da okur için harika sürprizler de hazırlanmış. Endülüs Müslümanlarının Sultan Bayezid’e yazdıkları acı dolu şiir/mektup, Er-Rundi’nin Feryadname adlı Endülüse Ağıt şiiri, Sultan Abdulhamid  ile Ben Hur romanının yazarı Lew Wallace arasındaki dostluğa dair ince bir anı/gözlem, bu çaplı eseri bitirenlere yapılmış bir ikram gibi.

Doç. Dr. İbrahim Kalın yazdığı eserler, müzik konusunda yaptığı çalışmalar ile genç bürokrat ve siyaset adayı gençlere harika bir örneklik sunuyor; sorumlu bir aydın, Anadolu İslam kültürünü sindirmiş bir ozan ve başarılı bir diplomat, bürokrat olarak gündeliğin hayhuyu içinde boğulmadan kalıcı işler de yapabilmenin örnekliğini. Okurlara tavsiyem, bu kısacık yazıya sığdıramadığım çok değerli belge, tespit ve analizler için mutlaka not tutarak okumaları. İyi okumalar dilerim.