19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

İyi ki var edebiyat, ya ‘iyi edebiyat’?

Fuarın bu yılki teması “İyi ki Varsın Edebiyat”. Peki fuarlarda edebiyat gerçekte ne kadar var? Wattpad yazarlarının, youtube fenomenlerinin ve diğer tüm çok satanların uzun selfie kuyrukları kitap fuarları içinde ne anlam ifade ediyor? Bu tür etkinliklerin gayesi sadece fuarı hareketlendirmek mi? 

4 Kasım 2017 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
İyi ki var edebiyat, ya ‘iyi edebiyat’?

Hayriye Ünal (Hece Yayınları)

Edebiyat ve kitap üretimi daha önce editoryal denetime tâbi iken bugün her üretici kendisinin yayımcısıdır. Artık metin üretimi, denetime tâbi değildir. Bu realiteyi yok sayamayız. Metinsellik ve yazınsallık; bir anlayışın, bir zümrenin, birkaç abi’nin hükmünden böylece çıkmıştır da. Vurgulanması gereken şey, geleneksel ve konvansiyonel araçlara böylece elveda derken yeni ortamda neyi üretip başarabileceğimiz olmalı. Fuar her zamanki kadar fırsattır. Bilhassa taşrada bulunan okur için. Wattpad, Youtube ve her türlü denetimsiz içerik yayını sağlayan sosyal medya, edebiyatı geniş kitlelere yayıyor fakat elbette edebiyatı çözerek, maksadını bozarak, yenilir yutulur şekle getirerek yapıyor bunu. Edebiyatı savunacak olan ve ondaki özü koruma gereği duyanların, hünere, yaratıcı sancıya, disiplinli çalışmaya inananların belki çok satmaya değil ama saygı görmeye gereksinimi var. Aynı mecralarda yer almalarında iki taraf için de beis yok, bu bir tür mağaza. Fakat yayınevi sahiplerinden klasik medya sözcülerine, dergilerden gazetelere ve tek tek popüler olma arzusu taşıyan ve kendi bedenini ürüne dönüştüren yazara kadar her unsurun edebiyata karşı oluşan sisli puslu cephede parmağı var. Edebiyat bağımsız, her şeye rağmen direnecek bir canlı değil, onun da ilgiyle hayatta kalabildiği ve ancak ilgiyle niteliğinin yükselebileceği bilinmeli.

Güray Süngü (İz Yayıncılık)

Kimsenin de olmaz herhalde. Zira edebiyat elbette iyi ki var. Ancak ülkemizdeki kitap fuarlarının sorunlu yanını da görmezden gelemeyiz. Önce şunu soralım, fuarlarda iyi edebiyat gerçekten var mı? Evet, gerçekten var, ama arayıp bulabilecek için, kıyıya köşeye bakabilecek için. Zira vitrinde iyi edebiyatı görmek nadiren mümkün. Bu durum edebiyatla değil, sektörle alakalı bir sorun. İstanbul’da da Anadolu’da da yapılan fuarlarda fuarı düzenleyen kurumların beklentisi fuara yığınların gelmesi, kalabalıkların akın etmesi. Tabiri caizse skor. Bu ciddi bir sorun. Edebiyat açısından değil, yanlış anlaşılmasın, sektör açısından sorun. Zira edebiyata bir şey olmaz, uyduruk şeylere uzun kuyruklar oluyor diye edebiyat incinmez. Edebiyat güçlü durur, her durum ve şartta. Ama sektör diyelim, yani yayın camiası ve fuar vesair organizasyonlar, hakiki edebiyata skor üretmediği için burun kıvırıp vitrine uyduruk şeyleri koyduğu müddetçe, bir okur kitlesinin eğitilmesi, yetiştirilmesi, var edilmesi imkânsız hale gelir. Bu meseleye yayınevi penceresinden bakarsak, ülkemizde ciddi yayınevleri vardır ve kendi okurlarını yetiştirmişlerdir. Fuarlar bu anlayışa göre dizayn edilirse bu büyüklü küçüklü organizasyonlar da okur yetiştirmeye katkıda bulunurlar, bu da uzun vadede, edebiyat ve kültür dünyasının olduğu kadar yayın sektörünün de işine yarar. Çünkü bu tür “müşteri” devamlı müşteridir. (okuru müşteri olarak görüyor değilim, bu sebeple tırnak içinde yazdım. Ama edebiyatı değil, sektörü konuşuyorsak işin bu kısmına odaklanmamız gerekiyor.) Ama fuar yığınların gelmesi için dizayn edilen bir pazardan öteye gitmezse, fuara gelecek bir kitle her zaman bulunur, ama o kitlenin ne bir okuma alışkanlığı oluşur, ne de bir devamlılık tesis edilir.

Etkinliklerin gençleri çekmek gibi masum bir bahaneye sığınması ise tuhaf. Fuara bir fenomenle özçekim yapmak için gelmiş gençler, fuarda James Joyce’u görüp hayatları mı değişecek? Bu bahanelere gerek yok, biz kitle seviyoruz desinler, ziyaret sayısını önemsiyoruz desinler. Zaten kimsenin ses ettiği yok. 

Belga Alınak Çavuşoğlu (Alfa Yayın Grubu)

Fuarlar edebiyatın sahneye çıktığı yerler değil, yayıncıların “son ürünleri”ni muhtemel doğru alıcıyla buluşturmaya çalıştığı yerlerdir. Ne fazla anlam atfetmek gerekir, ne de aşırı önemsizleştirmek. Bu meyanda, toplu taşıma araçlarında, yazın plajlarda, okul kantinlerinde gördüğümüz kitapların ortalaması nasıl ki edebiyatın alımlanmasının ortalamasını oluşturmuyorsa, bazı gündelik aşırı ilgiler de o dönemin ortalamasını oluşturmaz. İnternet bunca hayatımızın içindeyken, oradan zuhur etmiş şeyleri sadece birkaç siteyle sınırlayamayız (üstelik oradaki “iyi” gelişmeleri de dışarıda bırakamayız). Onlarca, belki yüzlerce blog var, dergi var internette ve bazıları müthiş işler yapıyor. Toplumun davranış vasatı ile kitap okuyucusunun davranış vasatı kimi yerlerde birbirine benzeyebilir üstelik. “İyi ki varsın edebiyat” bir temennidir. Dünya tarihi isabetli ve isabetsiz milyonlarca temenniyle dolu. “İyi ki varsın edebiyat” güzel temennilerden biri, umulur ki isabetli olsun.