20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

‘Kendi olmak’ meselesi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, Henrik Ibsen’in yazıp Ali Gökmen Altuğ’un yönettiği Nora-Bir Bebek Evi adlı oyunu seyirciyle buluşturuyor. Oyun, 27-31 Mart 2018 tarihleri arasında Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde izlenebilir.

ŞULE KURT10 Mart 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
‘Kendi  olmak’ meselesi

Modernizmin tiyatrodaki kurucusu Henrik Ibsen doğumunun 190. yılında çağdaş insanın dramını anlatmaya devam ediyor. Oyun, maddi baskı altında rekabete sürüklenen bireylerin yıkımını ve yok olan değerleri ele alırken, insan onuru ve kişiliğinin eşsiz yanına vurgu yapıyor. Konusunu gerçek yaşamdan alan başyapıtında gerçek sevgi üzerine kurulmayan birlikteliğin ve birey olarak kadının varolamadığı bir yuvanın nereye savrulacağını gösteriyor. Nora (Bir Bebek Evi), yazımının üzerinden 140 geçmiş olmasına rağmen bugün de tartışılmaya ve güncelliğini korumaya devam ediyor.

REKABET VE YIKIM

Oyunun yönetmeni Ali Gökmen Altuğ,Nora-Bir Bebek Evi’n işöyle anlatıyor: “Yasaları yalnızca erkeklerin hazırladığı; ekonomik, siyasi, sosyal yaşamı yine erkeklerin yönettiği bir dönem… Yükselen kapitalizmin insanları rekabetle yıkıma sürüklediği; para ve mevkii hırsıyla insanî değerlerin çürüdüğü bir dönem… Kadının eğitim hakkının sınırlı, siyasi temsil hakkının olmadığı; evde veya dışarıda sözün tek sahibinin yine erkek olduğu bir dönem… Henrik Ibsen’in 1879’da yazdığı Nora - Bir Bebek Evi, dünya tiyatrolarında defalarca oynanmıştır.  Şehir Tiyatroları’nda 34 sene önce oynanan Nora - Bir Bebek Evi’ni bugün sahnelerken, metnin “klasik” yapısına sadık kalarak sahnelemeyi seçtim. Eşitlikçi, ahlaklı ve özgür düşünceden yana bir dünya özlemini eserlerinde işleyen Ibsen, Nora – Bir Bebek Evi’nde yalnızca “kadın sorunları”nı değil genel anlamda bir insanlık problemini ele aldığını özellikle belirtmiştir. Bu yüzden farklı sınıflardan gelen erkeklerin ve kadınların yaşam mücadelelerine yer vermiştir. Ve onun asıl meselesi bireyin “kendi” olma zorunluluğudur.

Klasik oyunların “modern” yorumlarına hiç itirazım olmamakla beraber belki daha konservatif bir yerden baktığım için bu metinlerin özellikle ödenekli tiyatrolarda özgün haliyle seyirciyle buluşması gerektiğine inanıyorum. Sahneleme biçimim ve yorumum üstüne yolumu belirleyen temel etkenlerden biri bu yaklaşımım oldu.”
Jale Karabekir ve Feride Eralp’in çevirdiği, müziğini Tolga Çebi’nin, dramaturgisini Gökhan Aktemur’un,sahne tasarımını Eylül Gürcan’ın, kostüm tasarımını Gamze Kuş’un,  görsel-ışık tasarımını Kemal Yiğitcan’ın,efekt-ses tasarımını Hamza Değirmenci’nin yaptığı, fotoğraflarını Ahmet Çelikbaş’ın çektiği oyunda; Berna Adıgüzel, Canan Kübra Birinci, Cengiz Tangör, Hakan Arlı, Mert Tanık, Nurdan Gür, Yeşim Koçakrol alıyor.