26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Kim ne okuyor?

13 Temmuz 2017 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Kim ne okuyor?

Cevdet Karal (Şair):

Edip Cansever okuyorum şu günlerde. Raflardan kitaplığımın çok eski bir kitabını bulup çıkardım önce, Yerçekimli Karanfil. Kitabın ikinci yaprağı kayıp. Sonra da bir diğerini, Şairin Seyir Defteri (1982). Bunlar Cansever’in vaktiyle Adam Yayınları’ndan çıkan toplu şiirlerinin iki cildidir. Böylece okumaya‘Umutsuzlar Parkı’, ‘Bedevi’, ‘Acı Bahriyeli’, ‘Şairin Kanı’ şiirleriyle karşılaştığımız günleri hatırlayarak başlamış oldum.

Şimdi elimde iki ciltlik şiir toplamı Sonrası Kalır var. Benim için İkinci Yeni’nin öne çıkan, ürpertici şairi Cansever’dir. Memet Fuat antolojisinde Turgut Uyar’ın baştan beri okuyucuda bir yücelik hissi uyandırdığını söyler, büyük yeri de ona verir. Uyar’a verilen yer, bütün antoloji boyunca gözetilen toplumculuk fikriyle yakından ilgilidir. ‘Tragedyalar’ şiirinde göreceğimiz gibi toplumsal duyarlık Edip Cansever’de yok değildir. Ama Cansever her şeyi tekil insanın, bireyliğiyle ne yapacağını bilemeyen insanın içinden görür. Uyar’sa insanın içgüdülerinden kurulmuş boyutunu utanılası bir şey olmaktan çıkarma girişimde bulunur, içgüdülerinde insanı yücelten bir şey arar. O enerji dönüşebilir bir şey olarak karşımıza çıkar. Çıktı da. Genç bir kite Turgut Uyar durağında toplandı. Şiirini ise okumamış, maalesef sokakta duymuşlardı.

Cansever’in yeri bende ayrıdır. İkinci Yeni içinde başka şiirlere onun şiiri gibi kaynaklık edecek, insanın kendilik duyuşunu geliştirecek bir şiir de yoktur. Şiirin kendini şiirle açtığı çok dişi bir şiirdir yazdığı. Hem bir şiirin içindeki gelişmede karşımıza çıkar bu hem de şiirler arasındaki ilişkide. Dikkat ederseniz, ‘Limonluktaki Yangın’ şiirinin aslında çok önceleri “yazılmış” olduğunu görürsünüz.

Dedim ya, Cansever okuyorum. Öncesinde Uyar okudum. Şiir okuyorum bugünlerde sadece. Tekrar, güncel. Ömer Şişman’ın Dikenli Zıplak kitabı ilginçti. Özdemir İnce’nin ‘Yabanlar’ adlı bir şiirine rastladığım Kargı adlı kitabını okudum, 50. yıl baskısı. Araya girecekler ayrı, sırada yine şiir kitapları var. Ama niçin okumalıyız Cansever’i, bunu anlatmak isterdim asıl. Kolay mı? Vuruş sayımızı da aştık.

Celal Tahir (Araştırmacı-Yazar):

Masamın üzerinde şu anda çok zaman döne döne müracaat ettiğim, okuduğum Rene Guenon’un Niceliğin  Egemenliği ve Çağın Alametleri ile Maddi İktidar ve Manevi Otorite adlı iki eseri mevcut. Modern dünyanın farklı bir evreye geçiş sürecini yaşadığımız bu zamanda Guenon’un muhakkak yeniden okunması gereklidir. 20. yüzyılın bu büyük düşünürü, metafizikçisi modern dünyanın niteliğini teşhis etmede ciddi ustalık göstermiş bir kişidir. Guenon modernliğin geleceğini de isabetle sergilemiş, teşhis etmiştir. Sağlığın, hastalığın, genetik biliminin, doğadaki bozulmanın, sanal dünyanın konuşulduğu, insanlığın geleceğine dair ütopyaların distopyalara karıştığı bu dönemde modern dünyayı idrak etmek açısından Guenon’un muhakkak okunması gerekmektedir. Bu arada Joseph Campbell’ın Kahramanın Sonsuz Yolculuğu kitabını, edebiyat okurlarının, sinema izleyicilerinin ve bu alanda eğitim görenlerin bir temel eser kabul ederek okumaları gerektiğini belirtirim.

Merve Seren (Araştırmacı-Yazar):

Eş zamanlı farklı kitaplar okumaktan hoşlandığım için hâlihazırda başucumda Türkçe dilinde yayınlanmış üç eser bulunuyor. Bunlardan ilki, Murat Yeşiltaş’ın kaleme aldığı Türkiye’de Ordu ve Jeopolitik Zihniyet isimli kitaptır. Kitabı 15 Temmuz sonrasında “TSK’nın reformasyona ihtiyacı var mıdır? Şayet var ise, en ideal reformasyon hangi bağlamda ve nasıl tasarlanmalıdır?” sorularına cevap arama saikıyla aldım. Zira kurumsal yapıyı çözümlemeden önce, tarihsel süreçteki deneyimlerin yaratıp dönüştürdüğü ‘zihniyeti’; bu bağlamda jeopolitik mantığın oynadığı rolün derinlemesine idrak edilip tartışılmasını son derece mühim görüyorum. Bu minvalde Yeşiltaş’ın kitabı TSK’nın jeopolitik zihniyetine ve tarihsel seyrindeki dönüşümüne ışık tutuyor. İkinci eser ise, İbrahim Kalın’a ait olan Ben, Öteki ve Ötesi’dir. Prof. Kalın’ın kitap söyleşine katıldıktan sonra ilgimi çekti ve aldım. Kitabı benim açımdan çekici kılan; Batı tarihine karşı gösterdiğim ilgiyi, ne yazık ki aynı düzeyde İslam’a karşı göstermememden kaynaklanan bilgi eksikliğimi fark etmemdir. Öyle ki, kitabı okudukça ‘ben’i keşfetmekle kalmıyor; ‘öteki’ni daha iyi kavrıyor, böylece geleceğe dair tasavvurlarınızı tarihsel kök nedenlere dayandırabilme ve sentez-analiz yapabilme yetinizi ‘ötesi’yle güçlendiriyorsunuz. Bu anlamda günümüzdeki Batı-Doğu ilişkisindeki felsefeyi; tarihsel öğretinin, yıkıcı ve yapıcı unsur ve süreçleri üzerinden okuyorsunuz. Üçüncü eser ise, akademik ilgi alanıma hitap eden ve bir arkadaşımın tavsiyesiyle aldığım Jivago Vakası isimli kitaptır. Peter Finn ve Petra Couvee ortaklaşa yazdığı bu eser Yeşim Seber tarafından Türkçeye kazandırılmış. Kitap aslında dünya sinemasının en meşhur aşk filmlerinden birisi olarak bildiğimiz Boris Pasternak’ın Doktor Jivago isimli eserinin arkasındaki istihbarat savaşını konu alıyor. Özetle Pasternak’ın Jivago’su sadece bir aşkı barındırmıyor; kültürel propaganda boyutu ağır basmak suretiyle, CIA ve KGB arasında yaşanan istihbarat savaşını gün yüzüne çıkarıyor.