19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Kutsal kitaplar kadına dair ne söyler?

Tevrat, Zebur, İncil ve Kuran-ı Kerim’de kadının yerini karşılaştırmalı olarak ortaya koyan Kutsal Kitaplarda Kadın, yaratılış, ibadet, hukuk ve toplumsal rollerde doğru bilinen yanlışlara dikkat çekiyor.

12 Mayıs 2017 Cuma 07:00 - Güncelleme:
Kutsal kitaplar kadına dair ne söyler?

Psikolog, avukat Mehtap Altıntaş ve Kuran kursu öğreticisi İlahiyatçı Rabia Gürer, kutsal kitapları bir araya getirip hiçbir ön kabul olmadan bu kitaplarda kadın konusunda ne söylendiğini ortaya koydu. Kutsal Kitaplarda Kadın isimli çalışma, karşılaştırmalı bir başucu kitabı.

l Nasıl bir araya geldiniz? Kutsal Kitaplarda Kadın çalışması neyi hedefliyor?

Mehtap Altıntaş: Altı yıldır akademik düzeyde, kadın sorunları üzerine çalışıyoruz. Rabia Hanım Kuran kursu öğreticisi. Çok sayıda öğrencisi var ve karşılaştığı sorunlar hep aynı. Kadınların ciddi bir trajedisi var. Herkes bir problem olduğunun farkında ama kimse bu problemi tanımlayamıyor. Herkes sorunu tekrarlıyor, çözümden bahsetmiyor. Kutsal kitapları bir araya getirip hiçbir ön kabul olmadan, tamamen bilimsel bir dille, bu kitaplarda kadın konusunda ne söylendiğini ortaya koymaya karar verdik. Taraf olmadık. Sadece kitabın sonunda Müslüman kimliğimizle bir değerlendirme yaptık. Serinin devamı da gelecek. On kitaplık bir seri düşünüyoruz.

l Sonraki kitaplarda ne olacak? Çözüm önerilerine mi yoğunlaşacaksınız?

M. A: Kutsal kitaplarda ibadet, kişilik, suç ve ceza, iletişim diye devam edecek seri. Sorunu doğru tanımlamanın önemine dikkat çekiyoruz. Birçok meselenin İslam’a mal ediliyor olması asıl sorun çünkü.

Rabia Gürer: Kuran kurslarında 15 senedir kadınlara yönelik çalışmalar yapılıyor. Eş ve çocuklarıyla olan ilişkileriyle ilgili çok fazla soruyla geliyorlar bana. Bir nevi aile danışmanlığı yapıyoruz orada. Toplumda Kuran’da var olduğu düşünülen pek çok yanlış bilgi var. Önyargılarla İslam adına kadınları ikincileştiren bir yaklaşım söz konusu. Kadın, eşinden izin almasının şart olduğunu sanıyor. Evin tüm yükünü alıyor, bu yükü İslam’ın verdiğini sanıyor. Dolayısıyla büyük bir sıkıntı yaşıyorlar ama kabul var. Peygamberimizin aile hayatından örnekler vererek doğrusunu göstermeye çabalıyoruz. Mehtap’ın psikolog tarafı var benim dini alanda çalışmalarım. Bu ikisini birleştirmeyi istedik.

l Kitabın kapağında kullandığınız elma sembolü de Kuran’da olmayan bir sembol olduğundan, benzer bir teslimiyeti çağrıştırdı.

M.A: Elmanın kullanılma sebebi yaratılış. Yaradılış kıssasını tüm dinlerdeki haliyle ele aldık. Tek temsil ettiği yer orası. Yaratılış kıssalarını okuduğunuzda kadına olan bakışın başlangıcını anlıyorsunuz. Sokakta çevirip sorsanız hala kadının, erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığını söylerler.

l Bunun bir sebebi de bazı tefsirlerde kaburga kemiği ifadesinin yer almasıdır öyle değil mi?

R.G: Ayette kaburga kemiği olarak tercüme edilebilecek bir kelime yok. Bazı müfessirler hadislerle tefsir etme yolunu seçmiş. Kaburga kemiği meselesi bir hadiste geçiyor. Kuran’da böyle bir ifade yok. Ama var sanıyor insanlar.

M.A: Kadının elinde çok önemli bir rolü var: Annelik. Anne tamamen çocuğun hayatını yönlendiriyor. Anneleri güçlendirirsek 30 yıl sonra başka bir nesil ortaya çıkacak. Annelerin çocuklarını yetiştirirken bazı kullandıkları geleneksel kodları vardır. Bunları kırmak için ne zaman adım atmasam karşıma şu çıkıyordu: Evet söyledikleriniz psikolojik açıdan doğru olabilir ama benim kitabıma, Müslüman kimliğime uymuyor. Yani tüm sorunların kaynağında Kuran’ın yanlış yorumlanışı var. Bizim hazırladığımız karşılaştırmalı bir başucu kitabıdır.

l Sınırlar kalın, direnç güçlü..

M.A: Çalışmaya başlarken bir literatür taraması yaptık. Konunun gereği gibi araştırılmadığını gördük. Bu konu edilen bir mesele sadece. Çok dar kalıplara sıkışmış durumda aynı zamanda. Mesela ‘darabe’ konusunu seminerlerde anlatırken hocalarımızdan da bir direnç görüyoruz.

R. G: İlk müfessirlerin söylediğinin dışına çıkmaya çok fazla cesaret edilememiş. ‘Darabe’ kelimesi dövmek olarak ifadelendirildiği için aynen alınmış. Sadece çağdaş birkaç müfessir “Böyle olamaz mı?” diye farklı tercümeler getiriyor. O kelimenin 52 farklı anlamı var. Neden illa bu kelime ile yorumlansın? 51 anlamdan biri olamaz mı? Kuran’da Allah zina ve iftira konusunda miktar belirterek müeyyideyi koyuyor. Zina edene 100 değnek, iftira edip ispat edemeyene 80 değnek diyor… Biz de diyoruz ki eğer Allah erkeğe eşini dövmeyi emretseydi miktar belirtmeli değil miydi? Kulların takdirine bırakır mıydı? Bunu düşünelim. Yani “Böyle olamaz mı?”yı koyduk ortaya.

l Eğitimli, çalışan, eşinden izin almayan, geleneksel kalıpları kırmış kadınlar… Onlar mutlu mu? 

M.A: ikinci kadın profili. Yeni nesil bilinçli Müslüman. Ondan geleneksel rollerini bekleyen bir eş var ama... Bu kadının bir mücadele vermesi gerekiyor. Kaynağını Kuran’dan aldığı bir duruş ortaya koyması gerekiyor. Hiçbir şeyi ezbere yaşamıyorum tavrıdır bu. Bu tutum herkes tarafından onaylanmaz. Mutlaka eleştiri gelecek. Eşlerden de tepki gelecek. Çünkü onlar hem evde onu bekleyen hem davetlerde takdim edebileceği bir eşi olsun istiyor. Yani onların da kafası karışık. Onu da anlayıp ona zaman tanımak gerekiyor. Duruşu sürdürürseniz erkek buna uyum sağlıyor. Fıtratın formülü gibi. Fıtrat doğruya meyletme eğilimidir. Kadın bunu sürdürdüğünde ve erkek karşısında gerçek bir duruş gördüğünde yanlışın kendinden kaynaklandığını görüp doğruya meyletmek zorunda kalıyor.