23 Nisan 2024 Salı / 15 Sevval 1445

Melez, madun, dil ve dilsiz

Bhabha “madun”dan “sınır”a, “melezlik”ten “dil”e, “öteki”nden “kimlik”e kadar birçok (post)modern meseleyi klişeleşen eleştirinin ötesinde kritik ediyor.

Suat Giritli9 Mart 2017 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Melez, madun,  dil ve dilsiz
Hindistan’ın Mumbai şehrinde Farsî kökenli bir ailede doğan, yüksek lisans ve doktora eğitimi için İngiltere’ye (Oxford’a) giden ve şu anda da Harvard Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışan Homi K. Bhabha, post-kolonyal teori üzerine önemli çalışmalar yapmış ve derinlikli metinler kaleme almış bir akademisyen/teorisyen.

E.Said, G. Spivak, F. Fanon, S. Hall vb. isimler gibi kendisi de bir sömürge ülkesi aydını olan Bhabha, çalışmalarında sömürgecilik ve sonrasını, modernliği ve post-modernliği, kültür kuramlarını, emperyalizmi, diasporayı, ırk(çılık) ve kimlik meselelerini, çok-kültürlülüğü (melezlik) vb. konuları irdelemektedir. Anlaşılması ve çevrilmesi zor, mebzul miktarda göndermeler içeren metinlerinden biri olan Kültürel Konumlanış adlı kitabında; “madun”dan “sınır”a, “melezlik”ten “dil ve dilsizlik”e, “öteki”nden “kimlik”e kadar birçok (post)modern meseleyi klişeleşmiş eleştirel söylemlerin ötesine geçerek metinler-arası bir yöntemle imajinatif bir tarzda kritik etmektedir.

Yazarın her paragrafında, tahlil ettiği konuyla ilgili başka temel metinlere göndermede bulunduğu yahut o metinleri esas alarak eleştirel teorisini genişleterek sürdürdüğü Kültürel Konumlanış; dili, içeriği ve üslubu açısından kendisini okuyucuya peyderpey açacak yoğun bir metin. Konularla ilgili, bilimsel ve entelektüel alt-yapıya sahip olmayan okuyucuların kavramakta oldukça zorlanacağı yoğunlukta bir metin.

Kültürel melezlik

Kültürel Konumlanış’ın irdelediği bazı temel meseleler ise şunlar: Kozmopolitanizm vurgusu ve eleştirisiyle birlikte liberal ekonomik politikaların dünya siyasetine etkileri; modernliğin asimile edici teknolojik yayılmacılığı; “kültürel melezlik” olgusu bağlamında ve Heidegger’den mülhem “sınır”ın bir bitiş yeri değil bir başlangıç yeri olmaklığı; “yuvasızlık” ve “evsizlik” alegorileri üzerinden post-kolonyalizmin boyun eğdirdiği halklar; Üçüncü Dünya’nın radikal dövüşken tavrıyla “ben-öteki” (veya Doğu-Batı) olarak formüle ettiği kavganın yapaylığı; “teorik dil”in (dolayısıyla entelijansiya ve akademiyanın) güç bloğu olan Batı’nın hegemonik  rolüyle gizli bir ittifak içinde olmaklığı ve bunu ayrıştırıcı (düşman üretici) bir şekilde kullanması; üretilen evrensel-kamusal alanların (festivaller, törenler, forumlar vb.) kültürel hegemonya sağlamak için kurulmuş politik araçlar oluşu; R. Bathes’ten mülhem bütün kimlik ve kültürel “temsillerin bir oluş ve bozuluş” olmaklığı; sömürgeci oryantalist söylemin yalnızca bir basitleştirme değil “hakikatin yanlış bir temsili” olduğu; bu temsillerin “bölünmüş kimlikler” doğurduğu...