25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Müslümanım OHALDE özgürüm

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ SONRASINDA İLAN EDİLEN OLAĞANÜSTÜ HALİ, GEÇMİŞTEKİ OHAL’LERDE NELER ÇEKTİĞİMİZİ HATIRLATARAK ELE ALAN YAZAR VAHDETTİN İNCE KÜRDÜM OHAL’DE TÜRKÜM’ÜN HİKAYESİNİ ANLATTI.

KEMAL GÜMÜŞ12 Ocak 2017 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Müslümanım OHALDE özgürüm

Türkiye’nin yakın tarihinde derin yaralar açan 90’lı yılların Olağanüstü Hal (OHAL) sürecinin izlerini birçoğumuz acı bir şekilde hatırlıyoruz. AK Parti iktidarıyla beraber tarihe gömülen OHAL, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’nün 15 Temmuz darbe girişimiyle tekrar gündemimize girdi. Ancak bu sefer, FETÖ’nün ülkeyi işgal girişiminin halk tarafından bertaraf edilmesiyle başlayan OHAL süreci ile 90’lı yılları kasıp kavuran OHAL sürecinin isim benzerliği dışında ortak bir yanı yok. 90 yıllarda bölgesel olarak uygulana OHAL süreci terörle beraber sivil halkı da ezip geçiyordu. Şimdi ise devlet bizzat kendisine OHAL uyguluyor diyebiliriz. Çünkü bu seferki terör örgütü daha sinsi ve bizzat devleti ele geçirmek için örgütlenmiş ve bunu büyük oranda başarmış derin bir yapı. 90’lı yıllarda derin devletin dayatmasıyla uygulanan OHAL şimdi bizzat halkın desteğiyle uygulanıyor. Gazeteci-yazar Vahdettin İnce yeni yayınlanan Kürdüm OHAL’de Türküm isimli kitabında 90’lı yılların OHAL’inde yaşanan trajikomik olaylar üzerinden OHAL’e farklı bir bakış açısı getiriyor.

- Kürdüm OHAL'de Türküm başlığıyla yayınlanan kitabınızda okuru trajikomik hikayeler üzerinden 90 yılların acımasız günlerine götürürken güncel mesajlarda vermeyi ihmal etmemişsiniz. Şimdi de OHAL’de yaşıyoruz. Dünden bugüne ‘OHAL’ de ne değişti?

Musa (a.s)’nın İsrailoğulları’nı özgürleştirme mücadelesi malum. Korkunç zulümler altında inim inim inleyen kavmini Kur’an’da detaylı olarak anlatılan müthiş bir mücadelenin sonunda o dehşet verici Firavun sisteminden kurtarıp çöle ulaştırıyor. Ama Firavuni sistemi içselleştirmiş bazı önderlerin ifsat edici telkinleri sonucu, geçmişte yaşadıkları korkunç zulümleri unutur gibi oluyor ve içinde bulundukları zor şartları bahane ederek itikadi ve ameli anlamda isyanlar çıkarıyorlar. Mesela yiyeceklerinin kıtlığından bahsediyorlar. Soğan, sarımsak vs. istiyorlar. Hz. Musa bu bağlamda onlara geçmişlerini hatırlatıyor.  Özgürlüğün kıymetini bilmeyen, onu birkaç yiyeceğe değiştirmeye teşne olan kavmine “Bu istedikleriniz Firavun yönetimindeki Mısır’da bolca var, oraya gidin isterseniz, ama unutmayın oğullarınızı kılıçtan geçiriyor, kadınlarınızı da kendilerine hizmet etsinler diye sağ bırakıyorlardı” diyor.  Bu kıssa, özelde İsrailoğulları ile ilgili olsa da hepimize yöneliktir. Hepimizin çıkaracağı dersler vardır. Kürdüm OHAL’de Türküm kitabı bu kıssanın bu güne bakan bir açılımıdır diyebiliriz. Şöyle ki: Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Ak Parti hareketi, en az Firavun dönemi Mısırı kadar zalim ve despot eski Türkiye’ye son verip bazı ekonomik ve siyasal sıkıntılar yaşadığımız, yaşayacağımız özgürleşme sürecini yaşadığımız yeni Türkiye’ye ulaştırmış bulunuyor toplumu. Sözünü ettiğim sıkıntıları bahane edip bu özgürleştirici yeni Türkiye’den şikâyet eden kesimlere, özellikle eski Türkiye’nin mağduru dindarlara, Kürtlere, Alevilere ve diğer ezilen kesimlere geçmişlerini hatırlatmak istedim bu kitapta. “Bugün bazı sıkıntılar çekiyor olabiliriz, ama eski Türkiye’de sahip olmadığımız bir nimete sahibiz: özgürleşiyoruz…” demek istedim. Bizi yeniden eski Türkiye’nin firavuni sistemine döndürme amacıyla gerçekleştirilen 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen olağanüstü hali de bir anlamda bahane ederek geçmişteki OHAL’lerde neler çektiğimiz hatırlatmak istedim. Bugünkü OHAL ile eski OHAL arasında dağlar kadar fark olduğunu vurguladım. Bugünkü OHAL’in bizi tekrar eski OHAL’lere geri götürmek isteyen (Musa’nın kıssasında bu rolü üstlenen Samiri gibi) ifsat odaklarına karşı bir tedbir olduğunu dile getirdim.

- Üzerinde durduğunuz anekdotlardan okurun çıkaracağı pay ne ‘OHAL’de?

Öncelikle bugünkü OHAL ismine aldanıp geçmiştekinin aynısının yaşandığını düşünmemesi gerektiğini anlatıyorum. Birinci önemli nokta budur. Daha önemlisi de özelde Türkiye’de genelde bütün bir İslam âleminde Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra tesis edilen bu düzenin bir kazanımdan çok bir kayıp, bir hezimet, bir yenilgi olduğunu ve bu sistemi öncelikle Türkiye’de bertaraf etmenin ikinci bir kurtuluş savaşı mahiyetinde olduğunu bilmemiz gerekir. Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki bu kazanımı önemsizleştirmenin, küçümsemenin ya da idrak etmemenin yeniden eski OHAL’lere dönmek olacağı unutulmamalı. Yeniden Kürtçe yasakları, yeniden Dersim, Zilan katliamları,  yeniden Alevi kıyımları, yeniden sürgünler, yeniden Takriri Sükunlar ve yeniden Şark Islah Fermanları ve yeniden darağaçlarının yaşanacağı anlamına gelir. Bu kitap yeni vizyona giren Yeni Türkiye filminde bir geçmişe gönderme mahiyetindedir. Birileri OHAL mi dedi? Buyurun size OHAL, nasıl olurmuş görün.

- Kürtlerin, Türküm demek zorunda hissetmediği bir OHAL bu aynı zamanda…

Batı’nın kurduğu dünya sistemi bir matruşka gibidir; bir sistem içinde sistemler gizlidir. Kürt sorunu genel Batılı sistemin bütün Müslümanlara reva gördüğü zulmün eski Türkiye’deki küçük bir versiyonudur. Batılı sistemin içine girdiğiniz zaman katman katman karanlık gibi gittikçe küçük gözeneklere sirayet eden koyu karanlıklara benzer zulümlere maruz kalırsınız. Ümmetten, millete, kavme ve aileye ve bireye doğru iliklerinize kadar zulme, karanlığa duçar olursunuz. Bunlar birbirlerinden bağımsız değildirler. Birbirlerinden kopuk olduklarını sanmak en büyük yanılgıdır. Ümmet ne çekiyorsa küçük ölçekte Kürtler, Aleviler, başka yerde Şiiler, Berberiler, bir yerde Sünniler, Çerkezler, Çeçenler ve Türkler de aynısını çekiyor. Bu sistemin temel özelliği kümeleri, bireyleri başkalaştırmak, kendisine yabancılaştırmaktır. Bu yüzden herkes bir başkası gibi görünmek zorundadır. Alevi isen Sünni, Kürt isen Türk, Sünni isen mesela ılımlı, Müslüman değilsen Müslüman, Müslüman isen laik görünmek zorundasın. Eski Türkiye’de Kürtler her koşulda ve her fırsatta Türk görünmeye zorlandılar. Bugünlerde birileri ilan edilmiş bambaşka mahiyetli yeni OHAL’i göstererek ve isim benzerliğini de büyük bir kurnazlıkla kullanarak değişen bir şey olmadığını anlatmaya çalışıyor. Ben de yine isim benzerliğini bir ironi olarak kullandım ve “İsim benzerliği sizi yanıltmasın, en azından kimse bizi Türk olmaya, diğer bir ifadeyle başkası gibi görünmeye zorlamıyor, daha özgürüz bu yüzden” dedim.

- Kitabınızın bağlığı dikkat çekici bir ironi taşıyor…

Evet! Musa kıssasında bir karakter var. Yukarıda da adını verdim: Samiri. Samiri Firavun sisteminin mağdurlarının içindeki temsilcisidir. Firavunun yapıp ettiklerini gerekçelendirmek, güzelleştirmektir görevi. Malkolm X’in sözünü ettiği “ev zencisi” yani. Samiri, İsrailoğullarının özgürleştikten sonra yaşadıkları ekonomik sıkıntıları adeta kışkırtır tarzda som altından bir buzağı yapıyor ve bunu İsrailoğullarına bir hedef olarak sunuyor. Bugün Kürtlere batılı sistemi, Türklere Avrupa birliğini bir hedef gibi sunan modern “ev zencileri” gibi. Yeni Türkiye sizi açlığa, ekonomik krize mahkum etmiş. Bakın dolar almış başını gidiyor. O halde Avrupa değerlerine sarılalım… diyorlar.  Avrupa birliği modern Samirilerin icat ettikleri altından buzağıdan başka bir şey değil. İşte bu firavuni planın farkında olmayanlar kitabın kapağındaki ironiyi anlayamazlar. Ama Türkiye’nin Türkleri ve Kürtleri firavuni batı sisteminin kendilerine ne zulümler yaptığını unutmuş değildir. Son gelişmeler Samirilerin oyunlarının tutmayacağını gösteriyor. Kürtler ve Türkler “Müslümanım o halde özgürüm” aşamasına gelmiş bulunuyorlar.