19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Osmanlı ikonolojisinin peşinde

Sönmez’in eskiz defterlerindeki çizimleri, Osmanlı düşünce sisteminde mimarinin nasıl ve ne şekilde geliştiğini, çizgilerin nasıl aşamalardan geçtiğini görebilmek açısından hayli önemli. Bu yönüyle eskiz defterleri, mimarların bir arayışıdır; bir yapının niçin yapıldığını; arka planını ortaya çıkaran ikonolojik bir çabanın ürünüdür.

Yunus Emre Tozal13 Temmuz 2017 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Osmanlı ikonolojisinin peşinde

Yaklaşık 600 yıllık birikimi ve tecrübesiyle üzerinde yaşadığımız topraklarda ve komşu coğrafyalarımızda muhteşem eserler bırakan Osmanlı Devleti, tarihin gördüğü son cihanşümul devlettir. Farklı dinlere, kültürlere, medeniyetlere ve ilim geleneklerine yüzyıllarca ev sahipliği yapan, geliştiren, fikir üreten ve üretilen fikirleri hayata geçiren Osmanlı Devleti’nin insanoğlunun düşünsel mirasını nasıl, hangi yönlerden ve ne derecede beslediği akademik ilgiyi fazlasıyla hak eden bir konudur. Bugün bile Osmanlı zamanında yapılan eserler hayatla iç içe yaşamakta, bir medeniyetin ulaştığı zirveyi ve Osmanlı mimarisinin hangi aşamalardan geçerek yükseldiğini göstermektedir.

Osmanlı Mimarisi, daha kuruluşundan itibaren kendine özgü bir üslup ve sürekli bir gelişme göstermiştir. Bu yüzden de Osmanlı mimari kültürü, zamanla Hindistan’da Taç Mahal’den Macaristan’a, Buhara’dan Kudüs ve Mekke’ye, İstanbul ve Bursa’dan Saraybosna’ya kadar uzanmıştır. Osmanlı mimari kültürünün gelişmesinde şüphesiz Mimar Sinan’ın çalışmaları, özellikle camileri kültür ve medeniyet dünyamızda nevi şahsına münhasır yapıtlardır. 16. yüzyılın ortalarında Osmanlı mimarisinin klasik dönemi olarak tanımlanan dönemde, Mimar Sinan Osmanlı mimarlığına çeşitli yenilikler getirmiş, yapılarında estetik kütleyi arttırmış, her yapısında farklı bir mekân ortaya koymuş ve oluşturmuştur.

Bugün İslâm düşünce geleneğinin önemli halkalarından biri olan ve dini ilimlerden felsefeye; tarihten edebiyata ve mimariden güzel sanatlara kadar geniş bir alanı ifade eden ‘Osmanlı düşünce sistemi’, Osmanlı mimari geleneğine dair yapılacak her çalışma ile aslında daha iyi anlaşılacak ve Osmanlı’nın nasıl bir düşünce yapısına sahip olduğunu ortaya çıkaracaktır. Osmanlı düşünce sistemi, insanı temel alan yapısıyla zamansal ve mekânsal genişliğiyle ters orantılı olarak çok az incelenmiş bir alandır. İslamî geometrik desenler çalışması ve eskiz atölyeleriyle tanınan Serap Ekizler Sönmez’in Osmanlı düşünce sisteminin özellikle mimari alanda nasıl gelişmeler kaydettiğini anlatan kitabı bu alandaki önemli boşluğu dolduracak nitelikte. Eskiz Defterlerimden Osmanlı Mimarisi adlı kitap kubbe büyüklüklerinden iç desen çizgilerine, minarelerden geometrik desenlerin dönüşümlerine bu özel mimarinin özelliklerini yansıtıyor. Eserin uzun zamandır bilim, kültür ve sanat konusunda birbirinden güzel kitaplar yayımlayan Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları’ndan yayımlanması ayrıca sevindirici. Özellikle kurumlarımızın böylesine hoş ve kalıcı eserlere imza atması takdire şayan.

İMGENİN GİZLİ TARİHİ

İslam sanatında geometrik desenler uzmanlarından biri olan Sönmez’in 37 Osmanlı camisini tarihleriyle, eskiz defterlerine yaptığı çizimleri ve çizimlerdeki zamansal değişimiyle birlikte kâğıda taşıması, özellikle mimarlar için de bir başvuru kitabı niteliğinde bir esere dönüşmüş. Eskiz defterleri mimarlar için kişisel ve özel çalışmalardır. Bir mimarın tahayyül ettiği yapıyı farklı açılardan ve farklı görme biçimlerinden yola çıkarak çizimler yapması, o yapının niteliğini, fark edilmeyen taraflarını ve kültür medeniyet hazinesindeki yerini konumlandırır. Sönmez’in eskiz defterlerindeki çizimleri, Osmanlı düşünce sisteminde mimarinin nasıl ve ne şekilde geliştiğini, çizgilerin nasıl aşamalardan geçtiğini görebilmek açısından hayli önemli. Bu yönüyle eskiz defterleri, mimarların bir arayışıdır; bir yapının niçin yapıldığını; arka planını ortaya çıkaran ikonolojik bir çabanın ürünüdür. İkonoloji, objelerin anlamını belirginleştirirken, aynı zamanda nesneler arası hareketten doğan ifadeleri biçimlendirir ve ardından metne başvurur. Her ikonolojik arayış sürecinde bir yapının benzer örneklerle arasındaki ilişkiyi açığa çıkarırken, yapıyı da yorumlayarak imgenin gizli tarihini çözmeye çalışır. Yapıtı çözümlerken dönem kaynaklarına, ‘yapıtın döneminin’ sosyo-kültürel yapısına, sanatçının üslubuna/biçemine bakar, baninin isteklerini bir veri olarak değerlendirir. Biçimle değil birçok kaynağın değerlendirilmesi sonrasında anlamla ulaşılan kültürel bir okuma yapar. 90 yıllarda Mimar Sinan’ın eserlerindeki değişimi anlamaya çabalayan Turgut Cansever hocanın da arayışı, İslam şehrinin ikonolojisiydi, bir bakıma İslam şehrinin anotomisini ortaya çıkarmaya çabalıyordu. Bu yüzden Turgut hoca Dücane Cündioğlu, Prof.Dr. İsmail Kara ve Prof.Dr. İhsan Fazlıoğlu ile görüşmeler yapmış, Mimar Sinan’ın Şehzadebaşı Camii, Süleymaniye Camii ve Selimiye Camii’yi inşa etme sürecinde teolojik, felsefi ve dinî tartışmaların Sinan’ın nasıl etkilediğini anlamayı ve görmeyi istediğini söylemişti.

Sönmez de kitabıyla camilerin kubbelerindeki mimari değişim ve dönüşümü, çizgilerini, perspektiflerini, çevreleriyle olan ilişkilerini ortaya çıkarıyor. Birçok önemli tarihî Osmanlı camisinde, özellikle geometrik bezemelerin matematiksel ve geometrik özellikleri hakkında ilginç ve detaylı bilgiler aktarıyor. Elbette Sönmez, Osmanlı camilerine yaptığı içsel yolculuğunu bizlerle paylaşıyor ve bizi zihninde o inşa ettiği mimari dünyasında bir gezintiye çıkararak, camilerin perspektifinden hareketle mekânla bütünleştiriyor. Kitapta yazarın özellikle eskiz çizimlerinden sonra ele aldığı camilerin bezemelerindeki geometrik desenlerin analizlerinin yer alması, okuyucuyu karşılaştırma yapmaya da yönlendiriyor.