Sherlock Holmes emekli olabilir mi?

Okurlar arasında bir anket yapılsa ve edebiyatta en çok bilinen karakter seçilse muhtemelen birinci olacak kadar da ünlü… Muhtemelen ukala oluşu bile Sherlock’a hayranlık sebeplerimizden, çünkü boşuna ukalalık yapan bir karakterden bahsetmiyoruz. Arıcının Çırağı da bu enteresan karakterin yanında eğitim alan enteresan bir öğrencinin hikayesi…

Arıcının Çırağı bizim bildiğimiz hikayeden çok farklı bir yerde başlıyor. Karşımızda münzevi bir hayatı seçmiş bir Sherlock var. Elbette Sherlock gibi birinin, yaptığı işten emekli olup arıcılıkla uğraşması başlangıçta şaşırtıcı geliyor. Ama tabii ki emeklilik hayatının çok da kendisine göre olmadığını karşısına Mary Russell çıkınca anlıyor. Sherlock Holmes, kazara tanıştığı 15 yaşındaki bu zeki kızda, kendi zekasının parıltılarını görüyor ve hikaye başlıyor. Öksüz kaldığı için teyzesinin yanına taşınan, yalnız, Sherlock gibi etrafında insanların olmasından pek hoşlanmayan, hazırcevap ve tıpkı ustası gibi kendini beğenmiş Mary’nin boğucu olduğunu düşündüğü hayatına bir renk getiriyor. Sherlock, emeklik hayatından çıkmaya karar veriyor.

Mary, Sherlock yanında tecrübesiz kalsa da en az onun kadar iyi bir gözlemci… Tanıştıkları daha ilk dakikalarda bu özelliğiyle Sherlock’u etkilemeyi başarıyor. Kendindeki yeteneğin bir benzerini Mary Russell’da gören Sherlock, bildiği her şeyi ona öğretiyor. Kılık değiştirmekten hikayenin tamamını görebilmeye, dedektiflik mesleğinin ince noktalarını gösteriyor. Öğretme sürecinde uzun zamandır unuttuğu, bir maceranın peşine düşüp iz sürme heyecanı geri geliyor. Usta-çırak ilişkisi olarak başlayan hikaye, muhteşem ikilinin nefes kesen macerasına dönüşüyor. Zekaları birbirleriyle yarışan iki dedektif hikayelerin peşinde koşarken, okuru da nefessiz bırakıyor.

Kitabı okurken iki enteresan karakterin birbirleriyle zekalarını yarıştırmalarına da hayran kalıyorsunuz. Orijinal üslubuyla dikkat çeken kitap, Sherlock özleyenleri sevindireceğe benziyor.

Arıcının Çırağı, aynı zamanda New York Times’ın çoksatarlar kitaplar listesine giren bir eser… Aynı zamanda “20. Yüzyılın En İyi Polisiye Romanı” ödülünü almış. Kitabın yazarı Laurie R. King’se bu konuda hayli alçakgönüllü davranarak, Mary Russell’ın kendisinden de güçlü bir karakter olduğunu, onu ortaya çıkaran değil, sadece onunla ilk tanışan kişi olduğunu söylüyor.