19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Tasavvuf, kâl değil hâl rejimi

Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “Tasavvufun anlatılamaz oluşunu anlatıyoruz” sözünden mülhem, Furkan Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Saadeddin Ustaosmanoğlu da altbaşlığı “Sonsuzluk Ufku” olan Tasavvuf adlı kitabında tasavvufun kâl değil hâl rejimi olduğunu anlatma gayesinde.

ÜMİT KÖSE13 Eylül 2018 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Tasavvuf, kâl değil hâl rejimi
İlâhî tecellîgâha mazhar olan kalbimiz, Peygamber Efendimiz’in teşbihiyle “bir kuş tüyüdür”; “rüzgârlar altını üstünü getirerek çevirip dururlar.”
 
Burada bahsedilen kalp, hemen hemen her canlıda bulunan et parçası değil, o et parçasının içindeki “rabbânî ve rûhânî latîfe”dir ve insana bahşedilmiştir.
 
Allah’ın, bir rivâyete göre günde 40 kere nazar ettiği “bir kuş tüyü” gibi nâzik kalbe sahip çıkmak her Müslüman’a farz. Bu minvalden olmak üzere Kur’an-ı Kerîm’de, “Âgâh olun ki, kalpler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur!” (Ra’d/28) buyrularak kalplerimize sahip çıkmanın yolunun ancak Allah’ı zikretmekle olacağı bildirilmiştir. Lâkin, usûlsüz vusul olamayacağından mütevellit Kur’an-ı Kerîm’de bahsedilen Allah’ın zikrinden dolayı kalpleri kararanların (Zümer/22) zümresine dahil olma tehlikesiyle karşı karşıyayız.
 
İşte bu noktada tasavvuf devreye girer. Kalbi Allah’ın rızasına uygun hâle getirmek ve oradan oraya savrulmasına mâni olmak için gösterilen cehdin bir disiplin altına alınmasının adı olan tasavvuf, Salih Mirzabeyoğlu’nun ifâdesiyle “Kalbin yolu”dur.
 
Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “Tasavvufun anlatılamaz oluşunu anlatıyoruz” sözünden mülhem, Furkan Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Saadeddin Ustaosmanoğlu da altbaşlığı “Sonsuzluk Ufku” olan Tasavvuf adlı kitabında tasavvufun kâl değil hâl rejimi olduğunu anlatma gayesinde.
 
Kökler Yayınları’ndan çıkan kitapta Ustaosmanoğlu, kadim meşâyihten misâllerle bugüne ait soruların cevaplarını arıyor. Birinci cildi yayımlanan eser, kadim çizgiden ayrılmadan yenilenmenin de ipuçlarını veriyor.
 
Kitapta yer alan “Kaba müşahhasla ince mücerred arasındaki çizgi”, “Avamın veliye bakış psikolojisi”, “Mürşidimize hizmet ediyorum derken mürşidi hacir altına almak”, “Hümanistler ve hayvanseverler”, “Nezâket havası içinde donup kalmak” ve “Evliyanın beşerî yönlerini idrâk edememek” gibi onlarca başlık altında Saadeddin Ustaosmanoğlu tasavvufla ilgilenenlere yeni bakış açıları sunuyor.
 
ÖTELERİN ÖTESİNDE
 
İmam-ı Rabbânî Hazretleri’nin, “Ötelerin ötesinde, ötelerin ötesinde ve ötelerin ötesindedir” buyurduğu Allah’a ulaşmada gerekli olan kalbin hazırlanmasında bize yol göstericilik yapacak mürşidlere kurulacak nisbetin ölçüleri hususunda Ustaosmanoğlu şunları yazıyor: “Doğru istikamette nisbet kurabilmek, o velînin bizi sadece Allah rızası istikametinde yönlendirmeye çalıştığına iman etmekle mümkün. Benim şeyhim havada namaz kılıyor, denizi yürüyerek geçiyor, demenin ve insanları buna teşvik etmenin bir mânâsı yok. Velîlik tavrı, şeriatın derinli istikametinde müridan taifesini istikametlendirmekten ibârettir. Zaruret ve maslahat gereği zuhur eden kerametler ise, hiçbir zaman müridan taifesinin istikametini şeriat aleyhine bozmaz. Bununla birlikte dikkatli nazarların yani basar değil basîret zaviyesinden hâdiseleri temâşa edebilenlerin, mercanlar içinde bulunan envaî çeşit incileri de görmeleri de mümkün.”
 
Kitabın önsözünde, “Yazdıklarımızın asıl yazmak istediklerimiz olmadığını ve zaten hakikatiyle buna güç yetiremeyeceğimizi, zira bu işin çoluk çocuk işi olmayıp, kâl değil hâl’e yönelik olduğunu biliriz… Bilmeyiz… Ne bildiğimizi bilir ne de bilmediğimizi biliriz. Yâni; öyle bir mesele ki, sadece aczimizi biliriz… Bildiğimiz aczimize de yakîn getirmiş değiliz; öylesine bir biliş.” diyen Ustaosmanoğlu eserinde okuyucuya, kalplerini yel’e kaptırmadan sonsuzluk ufku yolunda istikamet üzere gitmenin haritasını veriyor.