25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Ümmetin yapı taşı sahâbîler

Salih Mirzabeyoğlu, Sahâbîlerin Rolü ve Mânâsı adlı kitabıyla Peygamber Efendimiz’e ve O’nun güzîde kadrosuna bakışımızı tashih ediyor.

Ümit Elönü13 Temmuz 2017 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Ümmetin yapı taşı sahâbîler

“Her şeyi tartışalım” denilen çağda, “Tartışalım da nasıl; neye nisbetle, hangi usûlle tartışalım?” suâline, “Mühim değil, yeter ki tartışalım; aklımız yetmiyor mu!” cevabı verilen günlerdeyiz! Tartıştığı mevzunun künhünden bîhaber, kibir çukurunda debelenen aklın sebep olduğu hercümerçte insanlar ağızlarından birtakım sesler çıkartıyorlar. Çıkan sesin bir mâna ifâde etmesi mühim değil. Yeter ki, Allah’ın vermiş olduğu ‘konuşma aksamı’ hareket etsin; dostlar her mevzuda ağzımızı oynatırken görüp, “Ne akıllı adam, her konuda ağzını oynatabiliyor” desin!.

İnsanoğlunun, Allah’ın vermiş olduğu ‘konuşma aksamını’ en çok hareket ettirdiği mevzuların başında din gelir. Hele de bu din İslâm ise, ‘fikir’ zannedilen serseri mayınlar, kibrin boyunduruğundaki aklın içinde patlar durur, hem kendisine hem de çevresine zarar verir. İlim, amel ve ihlâs üçgeninde zaptedilip edeple boyunduruk altına alınması gereken aklı kendi hâline bırakmanın sancısını, belâsını yaşıyoruz. Kılavuzsuz kaptan misâli o kayadan öbür kayaya çarpıp duruyor, batarken de okyanuslar fethettiğimizi sanıyoruz. Oysaki, “Edep bir tâc imiş nûr-ı Hüdâdan / Giy ol tâcı emin ol her belâdan.” buyurmuş büyükler. Allah Resûlü’nün, “İnsana günah olarak her duyduğunu söylemesi yeterli” hadîs-i şerifinden mülhem “İnsana, aklına her geleni söylemesi bela olarak yeterli” desek sürç-i lisan etmiş olmayız.

ASHABLA BOY ÖLÇÜŞMEK

İçinde bulunduğumuz en büyük bela da dinimizle ilgili aklımıza her geleni söylemek. Had hudut tanımadan, edebi gözetmeden dinî meselelerde çene yarıştırıyoruz. Hâlimize bakmadan Peygamber Efendimizle ve O’nun ashabıyla boy ölçüşmeye kalkışıyoruz. Öyle belaya dûçar kaldık ki, Peygamber Efendimiz’den bahsederken salâvat getirmeyi, ashab-ı güzînden bahsederken de “Radıyallahu anh” demeyi zül addeder hâle geldik; bilimsel bulmuyor ilâhiyatçılarımız. Neticede onlar da bizim gibi insan değil miydi, ne gerek vardı ‘protokole’, ‘yağcılığa’!

Peygamber Efendimiz’i ve ashab-ı güzîni kendi çukur seviyesine indirmeye çalışan “indirmeci anlayışa” karşılık Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu, Sahâbîlerin Rolü ve Mânâsı adlı kıtabıyla Peygamber Efendimiz’e ve O’nun güzîde kadrosuna bakışımızı tashih ediyor. İbda yayınevi tarafından neşredilen eserin altbaşlığı, Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in Peygamber Halkası adlı eserinin adı. Böylece Mütefekkir Mirzabeyoğlu, hâdiselere ve eşyaya el atarken nisbet noktasını da bir kez daha gösteriyor! Eserin önsözünde Salih Mirzabeyoğlu, sahabe efendilerimiz hakkında bizlere şu ikâzda bulunuyor: “Sahâbî, ümmetin temel taşı ve temel yapısı… Sonsuz kere uyarılması ve yakîn derecesinde -şeksiz, şüphesiz- idraki şart olan bir dava!..”