25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Zikrim ağustos şeyhim karınca

GARİPLERİN KİTABI’NIN YAZARI EBUBEKİR KURBAN: “Karıncadaki aşk kimsede yok vallahi. Sadakat onda, bağlanma onda, zarafet onda. Karıncayı karınca yapan şey ne bilmiyorum ama onunla zikre katılmak çok tatlı.”

9 Haziran 2016 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Zikrim ağustos şeyhim karınca

HALE KAPLAN ÖZ

İçinde bulunduğumuz ayda okuyup de en keyif aldığım kitap budur: Gariplerin Kitabı. Ebubekir Kurban’ın kaleme aldığı kitap, sözün, yolun, dostun, yolcunun, hikmetin ve tabii karıncanın künhüne vakıf olmak için bir rehber kitap...

- Garip kime denir? Neden önemli ve vazgeçilmezdir?

Yüzüne baktığın vakit “Allah’ım çok güzelsin” diyeceğimiz insanlardır garipler. Tatlı tatlı tebessüm ederler. Gönlüne sarılmış, gönlünde tutulup kalmış insanlar vardır. Onlar söylediklerini ve yaptıklarını orada tartarlar; muhabbet ve şefkat terazisinde. Tebessümleri de hüzünleri de tertemizdir. Maddi olan şeylerin kazanılmışlığının sevincini yahut kaybetmişliğinin üzüntüsünü taşımazlar. Güzel işler yapmak için uzun uzadıya hesaplar yapmazlar, yılları aylara bölmezler. Yola o sabah her ne ile çıkmışlarsa hepsini vermeye hazırlardır çünkü.

Evet, garipler vazgeçilmezimiz. Onların gönlü ile tüm dünyanın gönlünü alabilirmişiz gibi. Asık suratları yeniden hayrete düşürebilir ve heyecansız elleri yeniden hayranlıkla güzelleştirebiliriz. Rabbim gariplerimizi ve garipliğimizi artırsın.

- Gureba seviyesine çıkma kabiliyeti olanlara ufuk açmak mı bu kitabı yazmadaki esas gaye?

Söylediklerim insanlara ufuk mu açar, türkü mü söylettirir, yola mı düşürür okuru?  Bilmiyorum. Ben kendime söylüyorum aslında, kendimle konuşur gibi yazıyorum. İnsan tek başına yola çıkar, sözü kendine söyler. “Haydi birlikte yürüyelim” demez bir başkasına. Yanı başına gelen birisi varsa tebessüm edebilir ona, ayrı. Bir de ulaşılacak yerden çok yolun kendisi daha güzel. Yolda çocuklar, çiçekler, dünyanın garipleri var. Kara elleri var çocukların. Yolda gördüklerimiz büyütür garipliğimizi. Yola düşmek isteyene, yolda büyümek isteyene iyi gelsin isterim yazdıklarım.

ALEMİN ŞAMPİYONU SÖZ

- Söz, Gönül, Kalp, Aşk- İman, Hüzün, Dost... Bu sıralamanın kendi içinde bir anlamı var mı? Size kendini ilk yazdıran hangisi oldu?

Evet kendi içinde bir anlamı var. Alemin şampiyonu söz bana göre. En başta söz var. Gökten inmiş kıymetli hazinelerin başında o var. İnsanın Rabbiyle ilk tanışıklığı onunla başlıyor. Söz bir gönle düşer. Allah o gönül sahiplerini bir kalbe yöneltir. Hüzünle dostlukla devam eder insanın yeryüzü macerası. İlk yazı gariplerin bağından. Bir garipleştim son yıllarda zaten. Bir günde üç-beş ayrı ruh haline bürünebiliyorum. Bir mendil taşısam yanımda, iyi olacak galiba. Ağlayacakken işe yarar. Düğünde halaybaşı olabilirim.

- Karınca önemli bir sembol olarak karşımıza çıkıyor kitapta hem de sık sık. “Zikrim ağustos, şeyhim karınca” diyorsunuz. Nedir bu karınca meselesi?

Karıncalarla büyüdüm diyebilirim. Çocukluğum karıncaların dünyasıyla hemhal olarak geçti. En kıymetli, en zarif dost onlar. Onlarla geçirdiğim vakti dünyanın hazinelerine değişmem. Şimdi çok özlüyorum. Karınca görmüyorum. Ölümü hayatı onlardan daha zarif ve iç içe yaşayan başka bir canlı görmedim. Karıncadaki aşk kimsede yok vallahi. Sadakat onda, bağlanma onda, zarafet onda. Karıncayı karınca yapan şey ne bilmiyorum ama onunla zikre katılmak çok tatlı.

- Eşya ile aramızdaki sahiplik bağı üzerinde önemli durduğunuz konulardan... Gönlümüzü tehlikeye sokan en temel şey bu mu?

Eşya, maddenin-geçiciliğin süsü ve aldatmacası olduğu gibi ona duyulan sahiplik duygusu süslü bir aldatmacadan başka bir şey değil. Ancak kaybettiğimiz zaman öğreniyoruz aslında onun bize sahip olduğunu. Gönlümüzü ve samimiyetimizi unutuveriyoruz. Mesela, hava nasıl diye gökyüzüne bakıp “nasılsın?” diyebiliyor muyuz? Güneşin doğuşunu saatlerimizde değil penceremizde görebiliyor muyuz?

Eşya köleliğe davetiye çıkarır. Garipler özgürlüğü Allah’tan alan insanlardır. Eşyaya sahip olma iştiyakı garipliği de ortadan kaldırır. Adım adım adım kaybolur o özgürlük. Garip bir sahiplik bağı kuramaz ki maddeyle, eşya ile. Başaramaz. Gönlümüzü tehlikeye sokan şey o sahiplik duygusu evet.

- Çobanın kuzuları sevmesi de dostluğa dahil size göre. Bu ifadenin hemen ardından dostluk tanımını genişletiyor “ibadet” diyorsunuz. Yoldaşı, yolun önüne geçiren nedir?

Aslında kıymetli yola çıkılması. Yoldaş biricik elbette. El ele tutuştuğunda ve türküsü türküne karıştığında tüm olumsuzluklar aşılır. Ihlamur ağaçlarının baş döndüren kokusu gibi bir cesaret dolar içinize, orada dağ dağa kavuşur. Yoldaş, yolda bir iken iki olmak derdi değildir. Birbirine karışmaktır, hemhal olmaktır. Yol boyunca merhamette, şefkatte ve sevgide daha güçlü olmaktır.

- Pırıltılı olandan sade ve sahici olan dünyaya yönelimden bahsediyorsunuz. Bunları anlatırken kullandığınız ifadeler öyle yalın ve vurucu ki... “Merhamet ertelenmez” diyorsunuz mesela. Sanatta da sade ve sahici olmak hakkında neler söylemek istersiniz?

Kalpten çıkan kalbe gider, işin özü bu galiba. Sade ve sahici olana kalple, kalpten çıkanla ulaşırız.