Aradığımız hikayeler nerede?

Yarışma çerçevesinde sinema söyleşileri de düzenlendi. Söyleşilerin önceki günkü bölümünde “Hikaye Anlatma Sanatı Olarak Sinema” konuşuldu. Gazetemiz kültür sanat editörü Bedir Acar’ın sunumuyla gerçekleşen oturuma yönetmen Nazif Tunç, ilahiyatçı-müzisyen Mustafa Demirci ve senarist Elif Eda Karagöz konuşmacı olarak katıldı. Nazif Tunç, Türk sinemasının gömlek değiştirdiğini ifade ederek, “Sinemamız eski bildiğimiz basmakalıp, şekilci bir nesli geride bıraktı. Artık daha özgün, sinemanın hem halkla hem sanatla ilişkisini derinliğiyle ele alan senaryolar var” ifadelerini kullandı.  Tunç, Türk sinemasının 1970’li yıllara kadar belli zihniyetlerin tekelinde olduğunu ancak günümüzde çeşitlenmenin giderek arttığını söyledi.        

Senaryonun bir sohbet biçimi olduğunun altını çizen Elif Eda Karagöz ise ‘Bu sohbet esnasında muhatabınızı, yani seyirciyi dikkate almak zorundasınız’ şeklinde konuştu. Mustafa Demirci de sinema ve müzik gibi sanat alanlarında yaşanan “İslami” tartışmalarına değinerek, “Müziğe yeni başladığım dönemlerde bizi tekfir edenler vardı. Git gide bu çatışmalar yumuşadı.’ dedi. Demirci, ‘Yaptığımız işin başına ‘İslami’ kavramını koyma çabası olmadan, fıtrata uygun işler yapmalıyız. Evrensel değerler, İslam’ın fıtratı ile çakışmıyor. İslam fıtrat dini ise o zaman evrensel değerleri önceleyerek, hangi işi yaparsanız yapın, bence İslamidir’ ifadelerini kullandı. 

Bedir Acar da, sinemada etkili öyküler anlatabilmek için, gelenekle olan bağların kuvvetli olması gerektiğini söyledi.