20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Güfte yerli beste batılı!

İstiklal Marşı’nın milli duyguları dile getirmesi bakımından eşsiz bir eser olmasına karşın, güfte ile müzik arasındaki uyumsuzluk dünden bugüne tartışma konusu. 1930’dan itibaren bugünkü haliyle söylenmeye başlayan İstiklal Marşı üzerine Yalçın Çetinkaya ile konuştuk.

BEDİR ACAR20 Mart 2018 Salı 07:00 - Güncelleme:
Güfte yerli beste batılı!

12 Mart 1921’de Milli Marş olarak kabul edilen İstiklâl Marşımızın bestesi ile güftesi arasındaki uyumsuzluk geçmişten günümüze tartışıla geldi. Gerçekten de bu uyumsuzluk hem marşın söylenişini zorlaştırmakta hem de Mehmed Akif’in şiirindeki güçlü ifadeyi ortadan kaldırdığı gibi, şiiri anlamsızlaştırmaktadır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da bu minvaldeki duygularını dile getirmesiyle birlikte konu bir kez daha hatırlanmış oldu. Erdoğan’ın dediği gibi ‘Güfte var ama maalesef istenilen beste yok’tu.

İstiklal Marşı etrafında dünden bugüne yapılan tartışmaları hem hatırlamak, hem de çözüm önerilerini konuşmak üzere, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Müsikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yalçın Çetinkaya’ya kulak verdik.

- stiklal Marşı’nın bestesini beğeniyor musunuz?

Yüzyıllardır şiir ile mûsikîyi en güzel ve en âhenkli şekilde birleştirebilen bir müzik kültürüne sahip olan milletimizin bestecisi, bestesinde bu âhengi bütün güzelliği ile yansıtabilmeli idi. Maalesef  Zeki Üngör’ün bestelediği İstiklâl marşımızda bu başarılabilmiş değil. 

- Zeki Üngör’ün bestesi 1930’da kabul edildi. Öncesinde hangi beste ile söyleniyordu İstiklal Marşı?

İstiklâl Marşı olarak bestelenmeye uygun şiir, TBMM kararıyla (ve seçimiyle) 12 Mart 1921 yılında belirlenmiştir. Daha sonra Mehmed Akif Ersoy’un bu şiirini bestelemek için bir beste yarışması açılır ve bu yarışma neticesinde Ali Rıfat Çağatay’ın bestesi seçici kurul tarafından 1924 yılında kabul edilir ve Çağatay’ın bu bestesi 1930 yılına kadar her yerde, okullarda ve bütün resmî kurumlarda çalınır. 

- Peki bu besteden neden vazgeçildi?

Çağatay’ın bestesi, daha yerli ve milli mûsikîmizin özelliklerini taşıdığı için olsa gerek, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin müzik devrimiyle birlikte müziğini Batılılaştırması gerektiği amacı sonrasında, bu amaca aykırı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin batılılaşmacı karakterini yansıtmadığı için 1930 yılında kullanımdan kaldırılmış ve Zeki Üngör’ün daha önceleri bir batılı eserden etkilenerek yaptığı bestesi ile değiştirilmiştir. Yani tabir câiz ise, güfte yerli, yeni müzik batılıdır. Bu bakımdan yenilenen ve batı müziği normlarına göre “bestelenmiş olan” “yeni” İstiklâl Marşı, bir “millet-devlet”, “millilik-batılılaşmacılık” uyumsuzluğunun sembolü olarak doğmuştur. 

- O halde bir kere değiştirildiğine göre beste değişmez diye bir şey yok.

Elbette bunu söylemek mümkün. Çünkü bu değişim, 1930 yılında yapılmıştır. Ancak bu konuda yapılacak değişiklikler veya ‘daya iyisi yapılabilir’ önermeleri muhalif kesimler tarafından siyasi malzeme haline getirilebiliyor. Buna mahal vermeyecek bir konsensus oluşturmalı diye düşünüyorum. 

- Bugün güçlü bir beste ortaya çıkabilir mi?

Doğrusu bugün Akif’in bu şiirine beste yapmak daha da zorlaşmıştır. O gün bu bestenin, istiklâl savaşından yeni çıkmış bir milletin istiklâl duygusuyla bestelendiğini unutmamak gerekmektedir. Yeniden yapılacak istiklâl marşı bestesi Türk milletinin istiklâl ruhunu yansıtacak güzellikte ve görkemde olmalıdır. Bu seviyede bir besteyi yapabilecek besteci tanımıyorum. 

 İstiklâl Marşımız, ülkemizin istiklâlinin, milletimizin birlik ve beraberliğinin sembolüdür, önemlidir. Bestesi, yerli nağmeleri ihtivâ etmeli, kolay söylenebilmeli, akılda kalıcı olmalı, uluslararası platformlarda çalındığında bütün dünya tarafından beğenilmelidir. Eğer değiştirilecekse böyle güçlü bir beste ile değiştirilmelidir ki bunu yapabilecek bestecimizin olduğuna pek inanmıyorum. Olsaydı, meselâ 15 Temmuz’da bu besteci kendini gösterirdi.

Başka besteler de mevcut

Yalçın Çetinkaya geçmişte İstiklal Marşı için başka bestelerin de yapıldığını hatırlatarak, “Belki yeni bir beste yapmak gerekmeyebilir, o dönemde yarışmaya katılan ama kabul edilmeyen bestelerden biri de seçilebilir. Çünkü kabul edilmeyen ama çok güzel besteler var” diyor ve ekliyor “Meselâ Kazım Karabekir’in bestesi, sözleri farklı olmasına rağmen çok güzel ve istiklâl duygumuzu çok iyi yansıtıyor. Abdülkâdir Töre, Lem’i Atlı ve Mehmed Zeki Arca’nın besteleri de çok güzel.”