18 Nisan 2024 Perşembe / 10 Sevval 1445

Hovardanın şeytanı bol olur

Türkiye’de ilk kez sahnelenen Hovardanın Sonu adlı opera eseri, sorumsuz bir mirasyedinin Londra tımarhanelerinde biten öyküsünü anlatıyor. “Şeytan hovarda insana daima yaptıracak bir iş bulur” diyerek, insanı ahlaklı ve erdemli olmaya davet eden eserde yerleşik sistem eleştirisi de var.

BEDİR ACAR24 Ocak 2017 Salı 07:00 - Güncelleme:
Hovardanın şeytanı bol olur

Rus müzisyen Igor Stravınsky’nin (1882-1971)  “The Rake’s Progress” (Hovardanın Sonu) adlı eseri, İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB) yapımı olarak hafta sonunda prömiyer yaptı. Kadıköy’deki Süreyya Operası’nda gerçekleşen prömiyerin sonunda, sanatçılar, seyirciden son derece hararetli alkış aldı. Gerçekten de İDOB, heyecan verici bir işe imza atarak, sanatseverlere her şeyiyle dört dörtlük bir gösteri izleme imkanı sundu.

İki saat 45 dakika boyunca akan hikayesiyle Hovardanın Sonu, korosu, koreografileri, ışık ve dekor tasarımıyla, orkestrasıyla sanatseverleri tatmin eden bir yapım oldu. Salonu alkış tufanıyla inleten seyircinin reaksiyonundan da anlaşılacağı üzere…

Çok uzak tarih değil; 1979’da New York’ta ölen Rus müzisyen Stravinsky ilginç bir adam. En iyi bildiği işi yapıp; ustasının kızına düğün hediyesi olarak beste armağan etmiş biri. Aynı şekilde ustasının ölümünün ardından cenaze ağıdı da yazmış… 20 yüzyılın önemli bestecilerinden olan Stravinsky’nin Hovardanın Sonu adlı eseri önemli. Ressam William Hogarth’ın tablolarından ilhamla bestelenen eser, (hem opera hem bale versiyonu var)ilk kez 1951’de Venedik’te Carl Ebert rejisiyle sahnelenmiş. Carl Ebert, aynı zamanda, Ankara ve İstanbul Operası’nın kurucusu Aydın Gün’ün de hocası. İDOB, Aydın Gün Yılı kapsamında, her iki sanat adamına ithafen, eseri (Türkiye’de ilk kez) sahnelemekle çok isabetli bir tercih yapmış.

SONU TIMARHANE

Howardalığı iş edinmiş Tom Rakewell’in çöküşü üzerine kurulu bir gösteri bu. Sonradan Şeytan olduğu ortaya çıkan Nick Shadow’a uyarak, evlenmeyi düşündüğü masum kız Anne’i terk edip, Londra’ya gönül eğlendirmeye giden mirasyedi Tom’un başına gelmedik kalmaz. Para, şan şöhret eridiğinde ise Tom Rakewell’in hikayesi bir tımarhanede son bulur.

Ruhunu Şeytana satan Tom’um macerası bir yönüyle Faust’u da andırıyor. Orada, gençlik hayallerinin peşine düşen Faust’un trajik öyküsü vardı. Ancak, Hovardanın Sonu bundan daha fazlasını yapıyor: “Şeytan, hovarda insana hep yaptıracak bir iş bulur” diyerek çalışmanın erdemine vurgu yapıyor. Bir müzayedecinin müşterilere hitaben söylediği ‘Bizler sistemi kurarken sizler vazgeçilmez enstrümanlarımız oldunuz’ sözü ise, hem toplumsal bir yergi, hem de ‘yerleşik düzen eleştirisi’ olarak okunabilir.

UMUDA YOL VER

Aynı zamanda aşkın halleri ve çıkmazları üzerine sorgulayıcı diyaloglarla dolu olan eser, ‘Umuda yol vermeyen, karamsarlığın esiri olur’ diyerek çıkışı da gösteriyor.

Bir eserin kendi içindeki tutarlılığı kadar sahnelenmesi de mühim. Bu açıdan, İDOB, bana kalırsa, dünyanın neresinde sahnelenecek olsa alkışlanacak bir iş çıkarmış. Sahne yönetmeni olarak Aytaç Manizade imzası taşıyan Rake’s Progress’te, koristlerden başrollere, sahne geçişlerindeki renk seçimlerinden, dekora, ışık yönetiminden, fondaki görsellere kadar eserin ruhuyla bütünlük sağlanmış. Orkestra şefi Can Okan dahil, uzun uzun alkışlanan gösterinin sonunda, seyirciler arasında bulunan bir annenin yanındaki oğluna söylediği şu sözler çalındı kulağıma ‘Bak oğlum, gördün mü hovardalığın sonu bu!’ 

Seyirciyi, alınacak derslerle ve mutmain bir halde salondan uğurlayan bir gösteriydi Hovarda’nın sonu.