20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

İçimizdeki ayna şiir

İlk Eserler dalında Necip Fazıl Ödülü’ne layık görülen genç şair Emel Özkan, iki kitabıyla edebiyat çevrelerinin dikkatini çekmeyi başarmış bir isim. Ona göre şiir, insanın iç dünyasına tutulan bir ayna. Üstelik bir dilin imkanlarını en iyi anlatan bir ifade aracı.

Bedir Acar17 Ekim 2016 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
İçimizdeki ayna şiir

Reklamlar, algı operasyonları ve kapitalist düzenin kuşatması altında ezilen savunmasız bir birey ne yapabilir?

Bu soruya, herkesin kendi dünyasına göre alternatif bir cevabı vardır belki. Lakin şair Emel Özkan’a soracak olursanız bu ‘kuşatmayı’ kıracak en etkili silahlardan biri, şiir olabilir. Zira Özkan’a göre şiir, zihnimize dolaysız yoldan bir idrak imkânı açıyor; dünyaya fıtri bir nazarla bakabilmemizi sağlıyor. 

Bu yıl ‘İlk Eserler’ dalında Necip Fazıl Ödülü’ne layık görülen Emel Özkan genç bir şair. Jüri heyeti ödül gerekçesinde, Özkan’ın, dönemin yaygın eğilimlerinin dışında, kendine has bir şiir evreni kurduğunu belirtiyor; ‘Emel Özkan, özgün şiirsel nitelik ve Türkçe konusundaki süreklilik arz eden titizliği ve dikkatiyle, Necip Fazıl İlk Eserler Ödülüne layık görüldü’ deniliyor.

Lacivert Dergisi’ne verdiği bir röportajda şiirin en cazip tarafının ‘Dünyevi rütbeleri geçersiz kılan bir kuvvete malik olması’ diyor Özkan. Ona göre insan, ‘hiç’ makamına, edebi türler arasında en çok şiirle yaklaşabilir. Mesela bir sultanın duygu dünyasını divanından okumak, tarih kitaplarının perdesini kaldırıp insanı gösterir. Tarihi de okunaklı kılar.

ŞİİRİNİ TANI KENDİNİ BİL

Özkan’a göre şiir, insanın hem yeryüzüne gönderilmiş bir varlık olarak kendini, hem de içine doğduğu millet ve coğrafyayı yakından tanıması için büyük bir imkân sunuyor. Şiire elimizin mahkûm olduğunu ifade eden Özkan, şu örneği vererek düşüncesini delillendiriyor: ‘Belh’ten hicret eden Mevlana hazretleri, Türklerin şiirle anlaştığını müşahede ettiği için, bu yola yöneldiğini söyler. Gerek yazılı, gerek sözlü edebiyatımızda nazmın, salt duyguların ifadesi değil, bir düşünme biçimi olduğunu görüyoruz.’

Özkan şiirlerinde ‘tabiata’ özel bir önem atfediyor. ‘Keşke’ diyor, ‘Coğrafya dersinde yeryüzü şekilleri incelenirken, içinde dağlar, yaylalar, ovalar geçen şiirleri, türküleri de  dinlesek.’

Şiirin insana bir ayna tuttuğunu düşünen şair, hem Türk nazmının birikiminden istifade etmenin, hem de yaşadığı dönemin şahitliğini yapabilmenin gayretinde. Bu noktaya yoğunlaşması, onun dil bahsini örtbas etmesine sebep olmuyor. Aksine, bir dilin imkânlarını en iyi ortaya koyan türün şiir olduğunu düşünen şair, dikkatini ve gayretini bu yöne sarfediyor. 

Necip Fazıl’ın ‘Çile’si hafızamızda saklı

EMEL ÖZKAN: Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in, sanata ve topluma dair taşıdığı endişe neticesinde ortaya koyduğu eserleri, haleflerine bir ufuk açarak sorumluluk yüklemiştir hiç şüphesiz. Onun şiir terkibindeki metafizik ürperiş ise, modern dönemde geleneksel duyuştan güç almasıyla dikkat çekicidir yine. Bir başucu kitabı olarak telakki edilen ve dolayısıyla pek çoğumuzun evinde bulunan Çile’den mısralar saklıdır hafızalarımızda. Türk edebiyatı ve milleti için, müstesna bir yer taşıyan üstadın adına tertip edilen ve saygın jüri üyeleri tarafından takdir edilen ödüle layık görülmek, elbette büyük bir kıvançtır. Bu değerli mükâfatın memnuniyet veren bir diğer yanı ise, Yunus Emre’nin “Gelin canlar tanış olalım” buyurduğu üzere, gönül hanelerine konuk olmaya bir davet olmasıdır.   

PORTRE EMEL ÖZKAN

Şair Emel Özkan, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Edebiyat yolculuğuna Kırklar dergisinde (Mart 2004) başladı. Ardından Dergâh ve İtibar dergilerinde şiirleri yayımlandı. İlk şiir kitabı Dar Zaman 2011’de Profil Yayınları’ndan çıktı. İkinci şiir kitabı ise yine aynı yayınevinden 2016 mayısında yayınlandı. Evli ve iki çocuk annesi.