24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Necip Fazıl’ı sevmeyenler bile borçludur Üstad’a

Aziz Nesin’in 1980’de Necip Fazıl’a yazdığı bir mektup vardır; “Üstad” hitabıyla başlar. Büyük Doğu dergilerinde Ziya Osman’dan Cahit Sıtkı’ya, İlhan Berk’ten Sabahattin Kudret’e, Sait Faik’ten Oktay Akbal’a sayısız şair ve yazarın imzaları görülür. Türk edebiyatının kalburüstü şair ve yazarları bir bakıma Necip Fazıl’ın rahle-i tedrisinden geçmiştir.

BEDİR ACAR13 Ekim 2017 Cuma 07:00 - Güncelleme:
Necip Fazıl’ı sevmeyenler bile borçludur Üstad’a

Günümüzün kıymetli araştırmacı yazarlarından biri Nuri Ahmet Özalp. Sessizce yol alan bir gemi. Bu sessiz geminin yükü edebiyat ve ilim araştırmaları olageldi. Osmanlı’nın, kültürel köklerin inkar edildiği “deprem yılları”nda, yer altına gömülen kültüre ait eserleri yeniden gün ışığına çıkarmanın çabasını verdi. Bir kültür insanı olarak, “görünmeyen devasa bir inşaatın” tuğlalarını örenlerden oldu. Özalp ile çalışmalarını ve Necip Fazıl etkisini konuştuk.

- Necip Fazıl Kısakürek ismi sizde nasıl bir yere tekabül ediyor?

Üstad Necip Fazıl, “Türk’ü madde plânında kurtardıktan sonra ruh plânında helâk edici öldürücü küfür” biçiminde tanımladığı bir dönemde, (kendi ifadesiyle) devrimbaz kodamanların viski çektiği kamıştan borularla ciğerinden kan çektiği kalemiyle, kıvranarak, zindanlarda çürüyerek yürüttüğü mücadele ve ortaya koyduğu eserlerle Anadolu’nun bütün “saf çocuklarını” derinden etkilemiş, düşünce dünyalarının oluşmasında en önemli etken olmuştur. Otuzlu yıllarda doğanlar –Sezai Karakoç ve Nuri Pakdil gibi- kırklı yıllarda doğanlar –Rasim Özdenören, Cahit zarifoğlu gibi- ve ellili yıllarda doğanlar –bizim kuşak ki şimdi ülkeyi yönetenler de bu kuşaktandır-, hatta altmışlı yıllarda doğanlar kendilerini, kimliklerini bu oluşum içinde bulmuşlar, sonraki kuşaklarsa önceki kuşaklar üzerinden dolaylı olarak etkilenmişlerdir.

Altmışlı yılların sonlarında öğretmen okulu öğrencisiyken bu okulların bildik çarkına kapılmaktan kurtulmayı, ona direnmeyi, ağabeylerimin kütüphanesinden çantama doldurup okula taşıdığım Necip Fazıl kitapları sayesinde başardığımı söyleyebilirim. Sonra Sezai Karakoç ve Nuri Pakdil’in eserleri, dergileri edebiyat zevkimizi, düşünce dünyamızı besleyip geliştirdi, biçimlendirdi. 

- Necip Fazıl Ödüllerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Star gazetesinin Necip Fazıl Ödülleri, bir vefa borcunun kısmen ödenmesi, “varak-ı mihr ü vefayı” okuyup dinleyen birilerinin bulunduğunu göstermesi bakımından önemli ve alkışlanmaya değerdir. Diğer yandan Necip Fazıl’ın mücadelesinin, sanatının, düşüncelerinin yeniden gündeme gelmesi, özellikle genç kuşaklara onun tanıtılması açısından da önemli bir işlevi yerine getireceğine yürekten inanıyoruz. 

Ülkemizde yalnız Necip Fazıl’ın hayatını yeniden inşa etmeye adadığı yerli düşünceyi benimseyenler, izleyenler değil, onu sevmeyenler, ona düşman olanlar bile borçludur Üstad’a. 

- Bu nasıl bir borç?

Aziz Nesin’in 1980’de Necip Fazıl’a yazdığı bir mektup vardır. Osmanlıca yazdığı bu mektuba “Üstad” hitabıyla başlar. Büyük Doğu dergileri karıştırıldığında Ziya Osman’dan Cahit Sıtkı’ya, İlhan Berk’ten Sabahattin Kudret’e, Sait Faik’ten Oktay Akbal’a sayısız şair ve yazarın imzaları görülür. Yani Türk edebiyatının kalburüstü şair ve yazarları bir bakıma Necip Fazıl’ın rahle-i tedrisinden geçmiştir. Dolayısıyla gerçekte onu üstad tanımakta Aziz Nesin yalnız değildir. Bu nedenle belli bir yaşın üstündeki şair ve yazarların tümü doğrudan ya da dolaylı borçludur Necip Fazıl’a. 

DUVARDAKi TUĞLAYIZ 

- Ödülün size tevdi edilmesi hakkında neler söylersiniz?

Merhum Cahit Zarifoğlu’nun söylediği gibi bizler büyük bir yapının inşasına katkıda bulunmaya çalışan işçileriz. Bu yapı somut olmadığı için kimseden somut bir karşılık da bekleyemeyiz. Her çalışmayla bu devasa yapıya bir tuğla daha eklediğimizi bilmek bizim için yeterlidir. Ne ki işin şu boyutu da var: Yıllar önce bir gazetede yazarken bir süre sonra hiçbir geri dönüş alamadığımız için yaptığımız işi sorgulamaya başlamıştık. Yoksa suya yazı mı yazıyorduk? Seçici kurulun çalışmalarımızı değerlendirerek ödüllendirmesi en azından böyle bir umutsuzluğa kapılmamamız gerektiğini göstermesi, bundan sonraki çalışmalar için güç ve güven vermesi bakımından önemli. 

- Necip Fazıl ve davası gerçekten anlaşılabildi mi?

Zaman zaman Necip Fazıl’ın kimi düşünce ve yaklaşımlarının eleştirildiğine tanık oluyoruz. Bu eleştiriler, genellikle günümüzün şartlarıyla yapılan değerlendirmelerin tipik bir sonucudur. Oysa Necip Fazıl’ı gerçekten anlayabilmek için onu kendi dönemi ve şartları içinde değerlendirmek gerekir. 

Onun “küfür ocağı” olarak adlandırdığı bir partinin faşist uygulamalarıyla ülkemizin kan ağladığı dönem bilinmedikçe Necip Fazıl’ın öneminin tam olarak kavranması da mümkün değildir. Bu nedenle yalnız adına ödüller verilmesiyle yetinilmemeli, vakıflar, dernekler kurulmalı, bilimsel toplantılarla, çeşitli etkinliklerle yakın tarihimizin bu zulüm dönemi en gizli noktalarına kadar araştırılmalı, tartışılmalı, açığa çıkarılmalıdır. Belki o zaman Necip Fazıl’a vefa borcumuzu gerçekten ödemiş sayılabiliriz.

ESERLERiNDEN BAZILARI

Toplumsal Çözülme (Sait Halim Paşa, 1983; Bütün Eserleri, 2003), İslâm’da Felsefe Akımları (İzmirli İsmail Hakkı, 1995), Seyahatlerim (Ali Suad, 1996), Çin-Türkistan Hâtıraları (Habibzâde Ahmed Kemâl, 1996), Okları Kırılmış Kirpi: Refik Halid (inceleme, 2011), Aşk Gölünde Yüzen Canlar/Klasik Aşk Hikâyeleri Külliyatı (2016), Bağa Destursuz Girenler (2017), İslam Hukukunun Genel İlkeleri/Kavaid-i Külliye (2017).