25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Nostalji olsun diye yazmıyorum

Günümüz Türk edebiyatının önemli kalemlerinden Sevinç Çokum, İskele Gazinosu adlı eserinde 60’lı yılların Türkiye’sinin sosyal panoramasını çizerken, kişisel serüveninden ipuçları da sunuyor. 

21 Ağustos 2018 Salı 07:00 - Güncelleme:
Nostalji olsun diye yazmıyorum

Türkiye’nin yarım yüzyılından fazlasına şahitlik etmiş bir yazar… Anlatacak pek çok anısı, birikimleri, gözlemleri var. Bugüne kadar, aralarında Bizim Diyar, Karanlığa Direnen Yıldız, Deli Zamanlar, Zor, Kayıp İstanbul’un da olduğu pek çok kitaba imza atan usta yazar Sevinç Çokum, yeni eseri ‘İskele Gazinosu’nda, bir taraftan çevresindeki kişilerin hikayelerini anlatırken, diğer yandan dönemin yaşantılarını, değişen sokakları, edebiyatla ilişkisini, arkadaş çevresini ve Türkiye’nin sosyal panoramasını anlatıyor. 

Kapı Yayınları’ndan çıkan kitabın yazarı Çokum, bu ayki Türk Edebiyatı dergisine verdiği röportajda önemli tespitler sıralıyor. Nostalji olsun diye yazmadığını dile getiren Çokum, bir yazarın bulunduğu zamanı kaybetmemesi gerektiğinin altını çiziyor. İşte Çokum’dan altı çizili satırlar: 

-Zamanın takipçisi olunmazsa romancı da olunmaz. Dünler size bir şeyler hatırlatır, onlarla bugünü tartarsınız ama dün başkaydı, bugün başka. Sadece geçmişi düşünen, o günlerle avunan biri değilim. 

-Yaşadıklarımızın hayatımızdan kayıp gitmesini istemediğim için yazıyorum. 

-Bugünkü gelgeç hızlı hayatın daha az hatırası oluyor galiba. Hazır giyimlerin bu kadar gelişmiş ve yaygın olmadığı zamanlarda terzi dikişi diye bir şey vardı ve bir elbisenin oluşmasında çekilen zahmetler, provalar, kumaş seçimleri, o heyecan ve telaş sonunda bir şey ortaya çıkarmanın, gelgitlerin kattığı zenginlikler vardı hayatımızda. 

-Bana göre yazarlık, bir ömrü ona verirseniz yazarlıktır. Yazarlık bir ömürdür, bir fantezi değildir. Hem para kazanayım hem şu işi yapayım hem de romanlar öyküler yazayım derseniz, yok öyle kolaylık. 

‘Yazar olmak istiyorum ne yapmam lazım?’

Yazarlık bir birikim sonucu oluşur, bir şeyi tarif etmeniz için onu yaşamanız gerek. Bazen ‘Yazar olmak istiyorum, ne yapmam lazım?’ diye mektup yazıp mesaj gönderen genç insanlar oluyor. İstemekle olmuyor, oysa ki, birçok hevesli vardır; fakat yazacak nesneler, mekan ve kişiler, roller, olaylar nerede. Üzüm bağlarından bahsedeceksen, ve şayet hayatında üzüm bağı görmemişsen olmaz.