19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Hızla yayılan popülerliliğe tepki: Kitap yazmakla yazar olunmaz

Prof. Dr. Nurhan Atasoy ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Handan İnci, “Türk Edebiyatı nereye gidiyor?” sorusunu aksam.com.tr'ye değerlendirdi. Yayıncılığın kötüleşmesiyle ilgili konuşan Prof. Dr. Nurhan Atasoy, internetin kötü kullanımının kötü işlerin ortaya çıkmasına sebep olduğunu söyleyerek, “Bu etkileri bilimsel çalışmalarda da görüyoruz. Öyle ki bazı tezlere bakıyorum; fevkalâde kötü ve utanılacak seviyede. Bazı hocalar da bu tezleri imzalamış yahut onaylamış.” dedi. Kitap yazmakla “yazar” olunmadığını belirten Prof. Dr. Handan İnci, 'Edebiyat kütüğüne yazılacak isimler başka olacak' dedi.

22 Şubat 2019 Cuma 07:00 - Güncelleme:
Hızla yayılan popülerliliğe tepki: Kitap yazmakla yazar olunmaz
Türkiye’nin yayıncılık dünyasında yaşanmakta olan entelektüel çöküş, hızla yayılan popülerlik arayışı ve bütün bunların getirdiği vasatlaşma eğiliminin doğurduğu “Türk Edebiyatı nereye gidiyor?” sorusunu, uzmanlarla yapılan röportaj serisinin ikincisiyle masaya yatırıyoruz.
 
İlk olarak “Entelektüel çöküş” konusunu Yalvaç Ural ve Süleyman Seyfi Öğün ile değerlendiren aksam.com.tr, şimdi de “Vasatlaşma Eğilimi” başlığını konunun uzmanları olan Prof. Dr. Nurhan Atasoy ve Prof. Dr. Handan İnci ile konuştu.
 
Kitap yazmanın çok zahmetli bir iş olduğunu ve Türkiye'nin yayıncılığında eleştiri usulünün eksik olduğunu anlatan Prof. Dr. Nurhan Atasoy, "Başka bir ülke, Türkiye’deki birçok rezil kitabı yayımlamış olsa, insanlar acımasız bir şekilde kepaze edilir. Gençlerin iyi yetiştirilmemesinin acısını edebiyat dünyamızda yaşıyoruz. Bu yayıncılık dünyasındaki sığlaşmanın, basitleşmenin ve vasatlaşmanın sonucudur." diye konuştu.
 
Kitap yazmakla "yazar" olunmadığının altını çizen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Handan İnci ise, "Türkiye'de kitap piyasasının güçlü bir sektöre evrilmesiyle maddi kazanç ve şöhret de önemli bir motivasyona dönüştü. Bu piyasa şartlarında vasat olan her zaman niteliklinin önünde duracak ve daha çok okunacaktır." ifadelerini kullandı.
 
 
“KİTAP YAZMAKLA YAZAR OLUNMUYOR”
 
Kitap yazmakla “yazar” olunmadığını belirten Prof. Dr. Handan İnci, bu farkın altının iyice çizilmesi gerektiğini belirterek, “Biz ikisini birbirine karıştırıyoruz. Hayatın her alanına yönelik, popüler temalarda kitaplar dünyanın her yerinde yazılıyor, yazılmalıdır da. Bu çeşitli ihtiyaçlara cevap veren bir olgudur. Sadece bizde son zamanlarda biraz daha fazlalaştı sayıları, bir edebiyat piyasası oluştu. Maddi kazanç ve şöhret elde eden isimler ortaya çıktı.” diye konuştu.
 
Popülerin tanımı gereği bu isimlerin her zaman var olacağını, fakat sadece kalıcı ve nitelikli olanın önünde hızla değişen bir vitrin olarak kalacaklarını anlatan Prof. Dr. Handan İnci, şöyle konuştu:
 
“Popüler ile nitelikli arasındaki fark her zaman ilkinin lehine olacak ama uçurumu daraltmak elimizde. Ben edebiyat eğitimi alan öğrencilerime bir tür ‘edebi kibir’ aşılıyorum, yani öyle her okuduğu kitabı beğenmemeyi, onu ince bir süzgeçten geçirerek değerlendirmelerini öğütlüyorum. Zamanımız da paramız da savurganlık yapacak kadar çok değil.”
 
“KOLAY YOLDAN BİLGİ EDİNME ÇABASI VAR”
 
Yayıncılığın kötüleşmesiyle ilgili konuşan Prof. Dr. Nurhan Atasoy, internetin kötü kullanımının kötü işlerin ortaya çıkmasına sebep olduğunu söyleyerek, “Bu etkileri bilimsel çalışmalarda da görüyoruz. Öyle ki bazı tezlere bakıyorum; fevkalâde kötü ve utanılacak seviyede. Bazı hocalar da bu tezleri imzalamış yahut onaylamış.” dedi.
 
İnsanlarda kolay yoldan bilgi edinme çabası olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nurhan Atasoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“Bilgiye internetten ulaşmaya çalışıyorlar. Türkiye’de okumayı artırmak ve yaygınlaştırmak için epeyce bir gayret sarf edildi. Okurların kitaplara ilgisi arttı ve fuarlar dolup taştı. Okur yeteri kadar iyi tercih yapıyor mu? Bu tartışma konusu olabilir ama ilginin arttığını söyleyebiliriz. Bu bakımdan iyi yayıncılık yapan yayınevleri var. Fakat çok kötü yayıncılık yapanların oranları daha fazla.”
 
 
 
“MADDİ KAZANÇ İLE ŞÖHRET ÖNEMLİ BİR MOTİVASYONA DÖNÜŞTÜ”
 
Asıl meselenin bilinçli okur yaratmaya çaba göstermek olduğunu anlatan Prof. Dr. Handan İnci, “İyi çalışan bir eleştiri kurumu, kitap tanıtımlarında piyasa bağlarından uzaklaşarak okuru nitelikli yayına yönlendirme gayreti bu ayrıştırmaya hizmet edecektir. Okumaya düşkün ama hangi yazarları ne zaman okuyacağını bilmeyen öyle çok genç tanıdım ki, bunların çoğu piyasada adı en sık duyduğu isimlere yöneliyor.” sözlerini kullandı.
 
Türkiye’de kitap piyasasının güçlü bir sektöre dönüştüğünü ve maddi kazanç ile şöhretin önemli bir motivasyona evrildiğini anlatan Prof. Dr. Handan İnci, konuşmasını şöyle sürdürdü:
 
“Çok sayıda kitap basılıyor. Bunun bence hiç sakıncası yok, ülkemizde ‘çok’ diye şikâyet edeceğim en son şeydir kitap. Mesele bilinçli okurlar yetiştirebilmek ve nitelikli kitapları onlara ulaştırabilmektedir. Piyasada ve vitrinde, popüler olanla nitelikli ve kalıcı olan arasında adil bir denge kurabildiğimiz sürece, nihayetinde kâğıt dönüşümüne girecek kitapların basılıyor olmasında da sorun görmüyorum.”
 
“TÜRKİYE’DEKİ REZİL KİTAPLAR BAŞKA YERDE YAYIMLANMIŞ OLSA, İNSANLAR KEPAZE EDİLİR”
Kitap yazmanın çok zahmetli bir iş olduğunu ve bunu kendi tecrübeleriyle destekleyen Prof. Dr. Nurhan Atasoy ise, “Türkiye’de birçok ünlü isimlerin, benim kitaplarımdaki bilgileri kopyala yapıştır yaptığını biliyorum. Yayıncılık uyduruk bir hâle yani kes-yapıştıra döndü. Bu durum beni çok sinirlendiriyor fakat negatif işlerin peşinde koşup vakit harcamak istemiyorum. Yayıncılık dünyasında çok kötü yayınevleri var.” diye konuştu.
 
Türkiye’nin yayıncılığında tenkit (eleştiri) usulünün eksik olduğunu, hatta tenkit usulünün kötünün peşinden gittiğini anlatan Prof. Dr. Nurhan Atasoy, şöyle konuştu:
 
“Bu konuda iyi bilgi sahibi olmalıyız. Başka bir ülke, Türkiye’deki birçok rezil kitabı yayımlamış olsa, insanlar kepaze edilir. Çok acımasız şekilde tenkit edilir. Ayrıca tenkit edeceğimiz konular hakkında da derin bilgilere sahip olmamız gerekir. Tenkit hem yazarı hem de hocayı geliştirir.”
 
 
“POPÜLER İSİMLER KEYFİNİ SÜREBİLİR, AMA EDEBİYAT KÜTÜĞÜNE YAZILACAK İSİMLER BAŞKA OLACAK”
 
Bu piyasa şartlarında vasat olanın her zaman nitelikli olanın önünde duracağını, daha çok okunacağını ve daha geniş kitlelerce tanınacağını söyleyen Prof. Dr. Handan İnci, bunun baştan kabul edilmesi gerektiğini belirterek “Burada yine tekrar edeyim, sorun dengede, yani aradaki mesafede ortaya çıkıyor. İyi bir okur olmak için çabalayan, kendini yetiştirmek için elini kitap raflarında gezdirip duran gençler, ilk seçimlerini kulaklarında kalan isimlerden yana kullanıyorlar. Burada yapılması gereken, nitelikli olanı daha çok dillendirmekte, iyi yazarlar ve kitaplar üzerinde daha çok konuşmakta bence.” dedi.
 
Türk edebiyat ve yayıncılık dünyasının gelecek nesillere ne bırakacağıyla ilgili düşüncelerini paylaşan Prof. Dr. Handan İnci, şöyle konuştu:
 
“Bu konuda hiç ümitsiz değilim, çok çok iyi yazarlarımız var. Sayısı fazla olmasa da iyi bir okur kesimi tarafından da takip ediliyorlar. Popüler isimler bunun keyfini sürebilir ama edebiyatın kütüğüne adını yazdıracak, yıllar sonra hâlâ okunacak, dilini temsil edecek, hakkında tezler yazılacaklar isimler de bu yazarlar olacak. Böyle de bir cilvesi var edebiyatın. Tabii popülerlik ve niteliğin yan yana gelebildiği nadir örneklerimizi de unutmayalım. Onlara da sadece talihli denebilir.”
 
 
 
“HER ŞEY BEDAVAYA GETİRİLİNCE SONUÇ DA BÖYLE OLUYOR”
 
Türkiye’nin en büyük eksikliğinin kaliteli hocaların yeteri kadar olmaması olduğunu belirten ve okullarda artık kompozisyon veya okuma-yazma ödevlerinin verilmediğini söyleyen Prof. Dr. Nurhan Atasoy, “Çocuklar hiçbir şey yazmadan mezun oluyorlar. Çünkü okumak ciddi bir tahlil gerektir. Gençlerin iyi yetiştirilmemesinin acısını edebiyat dünyamızda yaşıyoruz. Bu yayıncılık dünyasındaki sığlaşmanın, basitleşmenin ve vasatlaşmanın sonucudur. Dilekçe bile yazmayı bilmeyen çocuklar var.” diye konuştu.
 
Yayıncıların kitap seçiminde titiz davranmaları gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Nurhan Atasoy, sözlerini şöyle tamamladı:
 
“Yayıncıların kitap seçiminde titiz davranmaları gerekir. Yayın vasatsa, yayıncı da bunu yayımlamakla kötü işe katılıyor demektir. Bu yüzden yayınevlerinin kendilerini korumaları gerekir. Ciddi yayınevlerinin ciddi danışmanları olur. O danışmanlar kitapları alır ve 5 sayfasını okuyarak esere notunu verir. Bu yüzden her yayıncının iyi bir danışmanı olması gerekir. Günümüzde maalesef her şey bedavaya getiriliyor ve uzmanlar kullanılmıyor. Bu yüzden sonuçlar da böyle oluyor.”