19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Türkiye hala yazma kitap cenneti

Her türlü yok etme ve yurt dışına kaçırma olaylarına rağmen Anadolu’daki yazma eserler, nadir kitaplar tükenmez.

13 Haziran 2018 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:
Türkiye hala yazma kitap cenneti

Halk bilimi araştırmacısı, eğitimci ve yazar Sabri Koz, her şeye rağmen Türkiye’nin hala bir yazma eser cenneti olduğunu söyledi.

Koz, “Kadıköy 1. Sahaf Günleri” kapsamında düzenlenen “Cönkler, Yazmalar, Hikayeler” konulu söyleşiye katıldı. Sahaf ve araştırmacı Emin Nedret İşli’nin moderatörlüğündeki söyleşide konuşan Koz, cönk ve yazma eserlere olan merakını ve sahafların bu araştırmalardaki önemini anlattı.

Sabri Koz, geçmişten bugüne yazma eser almanın zorlaştığına işaret ederek, “Her türlü tüketim kuvveti yok etmeye çalışsa da yani yangın, sel, kötü kullanma, yakma, yok etme, yurt dışına götürme, insanların alması gibi nedenlere rağmen Türkiye hala bir yazma kitap cennetidir. Eski kitaplar, İstanbul’un, büyük Anadolu şehirlerinin yazma kitabı, nadir kitaplar asla tükenmez. Benim ulaşamamamın ya da bulamamamın sebebi, bu işlerin heveslilerinin çoğalması. Çünkü bazen müzayedelere katılıyorum, pey veriyorum ve alamıyorum. Yani almak isteyen çok var” diye konuştu. Eni boyuna göre uzun olan ve uzunlamasına açılan, deri kaplı şiir defterlerine atfedilen “cönk” kelimesini ilk kez Orhan Şaik Gökyay’dan duyduğunu aktaran Koz, hayalinde o an yazma kitap canlandığını dile getirerek, “Cönk bir defterdir. Bunlar genellikle köylerde bulunan kağıtları, uzunlamasına keserek sırtı dar, defter şeklinde dikilerek hazırlanır. Bende böyle yüzlercesi var. Köy işi olduğu, köyde yazıldığı belli.” ifadelerini kullandı. Cönkler üzerine bugüne kadar çok sayıda yazdığı yazı olduğunu aktaran Koz, tüm yazılarını bir kitapta toplayacağını sözlerine ekledi. 

Gazi imamın ‘cönk’ü

Koz, ilk kez 18 yaşındayken öğretmen olarak atandığı Sakarya’nın Akçakaya köyünün imamından yazma eser aldığının altını çizerek, şu bilgileri verdi: “İmamın evine gittik. Akşam namazından sonra evde hazırlanan çorbayı içtik. İmam Efendi bana bir defter getirdi. ‘Bak oğlum ben İstiklal Savaşı gazisiyim. Bu da benim İstiklal Savaşı’nda yazdığım hatıralar. Sen Kur’an okumayı biliyorsun. Bunu da okursun’ dedi.