25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Müjdat Gezen ve Metin Akpınar kimdir?

Metin Akpınar ve Müjdat Gezen savcılık sorgularının ardından adli kontrol istemiyle mahkemeye sevk edildi.

24 Aralık 2018 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:

Metin Akpınar ve Müjdat Gezen mahkemeye sevk edildi

Metin Akpınar ve Müjdat Gezen savcılık sorgularının ardından adli kontrol istemiyle mahkemeye sevk edildi.

İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmada, Müjdat Gezen ve Metin Akpınar iç savaş ve darbe çağrısında bulunmasına yönelik sözlerinin inceleneceği öğrenildi.

Savcılıktan yapılan açıklama şu şekilde:

"Bazı basın organları ile sosyal medya hesaplarında Uğur Dündar tarafından sunulan Halk Arenası adlı programın 21.12.2018 tarihli bölümüne katılan Müjdat Gezen ve Metin Akpınar’ın Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanını hedef alarak hakaret içerikli sözler söyleyip darbe ve ölüm tehdidinde bulundukları yönünde haberler yer aldığının tespiti üzerine 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesi uyarınca işin aslını araştırmak ve sorumlular hakkında yasal gereğine tevessül etmek amacıyla 22.12.2018 tarihinde soruşturma başlatılmış ve her iki şüpheli savunmaları alınmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığımıza davet edilmiş olup, keyfiyet tüm basın/yayın kuruluşları ile kamuoyuna saygıyla duyurulur."

 

Metin Akpınar polis eşliğinde adliyeye götürüldü

Küstah sözlerle Başkan Erdoğan'ı tehdit eden Metin Akpınar polis eşliğinde adliyeye götürüldü.

CHP'nin kanalı Halk Tv'de yayınlanan 'Halk Arenası' programında yaptığı küstah açıklamaları nedeniyle Metin Akpınar ve Müjdat Gezen hakkında soruşturma başlatıldı. Metin Akpınar'ın Kadıköy'deki evine sabah saatlerinde polis ekibi geldi. Polislerin içeriye girmesini ardından Akpınar tek başına dışarıya çıktı. Metin Akpınar, "Savcı bey çağırdı. İfade vermeye gidiyoruz" dedi. Metin Akpınar, sivil aracına bindi. Akpınar, polis aracıyla Anadolu Adalet Sarayı'na götürülüyor.

METİN AKPINAR NE DEMİŞTİ?

Halk TV'de Uğur Dündar'ın sunduğu Halk Arenası programına konuk olan ünlü sanatçı Metin Akpınar burada yaptığı konuşmada "Demokrasiye ulaşamazsak belki lideri ayağından asarlar, belki mahzenlerde zehirlenerek ölür, belki de başka liderlerin yaşadığı kötü sonları yaşayabilirler" ifadesini kulanmıştı.

Star Gazetesi yazarı sayın Ahmet KEKEÇ'in 24 Haziran tarihli yazısından alıntı...
[email protected]

METİN AKPINAR DENİLEN HADSİZ!

24 Aralık 2018 Pazartesi

İki gazeteciye, FETÖ’ye yardım ve yataklıktan dava açıldı. 

Kıyamet koptu. 

Neredeyse bütün matbuat, bu iki gazetecinin FETÖ’cü olmadığını kanıtlama yarışına girdi. 

Gerek yok. 

Değiller... 

FETÖ’cü değiller... 

İyi de, FETÖ’cü olmamaları, onları, üzerlerine yapışmış ağır töhmetten kurtarıyor mu? Takıntılı, kavgacı, birilerine hakaret etmeden cümle kuramayan iki gazeteciden söz ediyoruz. Ki, bugüne kadar “utanç”tan başka mesleğe bir katkıları olmamış. 

Sürekli tehdit yazıları yazmışlar. 

Sürekli, aba altından “darbe sopası” göstermişler. 

Sürekli “darağacı” anıştırması yapmışlar. 

Öyle ki, “işkence aklayıcılığına” bile soyunmuşlar... 

Bu gazetecilik anlayışı bitmemeli mi? 

Bu gazeteciler, en azından gönüllerden tart edilmemeli mi? 

FETÖ’cü değiller ama “yardımcı” olmuşlar; 17/25 Aralık’tan sonra bile bu çok tehlikeli örgütü aklayan (operasyonlarını toplum nezdinde sevimli gösteren) yazılar yazmışlar. 

Şimdi de iki sanatçı çıktı başımıza: 

Müjdat Gezen ve Metin Akpınar... 

Hayır, bunlar da FETÖ’cü değiller. 

Değiller ama FETÖ’nün murat ettiği “siyasal sonuç”la ilgili cesur laflar ediyorlar ki, “Hah” diyorsunuz, “Siyasal Fetullahçılık tam da böyle bir şey... İlle de maklubeye kaşık sallamak gerekmiyor.”

Mekân Halk TV stüdyosu... 

Daha doğrusu Uğur Dündar’ın “Halk Arenası” adlı programı... 

Uğur Dündar, “terbiyeli sepet” kıvamında, kafa sallayarak ve gülümseyerek kızıştırıyor; Müjdat Gezen’le Metin Akpınar da lafı kapıp doludizgin gidiyor. 

Müjdat Gezen, “Türkiye'de 16 yıldır kültür ve sanat üretilmediği” kanaatinde. (“Benim sahnelediğim kötü oyunlara halk para vermiyor...” demiyor da, suçu son 16 yıla atıyor... Işık içinde yatasıca Levent Kırca da benzeri şeyler söylerdi. “Baskı var, sanat yapamıyoruz” derdi. Bir televizyon kanalı, “Buyur, sanatını burada icra et” dedi. Artık güldüremediği ve toplumun gerisinde kaldığı için reytingde çakıldı. Ama “Erdoğan engelliyor” ezberinden bir türlü kurtulamadı.) 

Müjdat Gezen sadece kültür- sanat konularında dertlenmiyor. Lafı döndürüp dolaştırıp, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a getirmeyi başarıyor. Bunda, terbiyeli sepet kıvamında oturan Uğur Dündar’ın kızıştırmalarının da payı var elbette. Şöyle diyor: “Recep Tayyip Erdoğan, sen bizim vatanseverliğimizi sınayamazsın, haddini bil, haddini...”

Niye böyle bir terbiyesizliğe tamah ediyor bilmiyoruz ama Müjdat Gezen’in canı hakaret etmek istiyor, ediyor. 

Metin Akpınar daha ateşli... AK Parti’ye oy verenleri “artarak çoğalan bir gergedan virüsü”ne benzetiyor: “Ülkemizdeki gergedanlar yalnızca faşizmin ayak sesleri anlatan postallı gergedanlardan ibaret değil. Kökten dincilik gergedanları, etnik/kimlik gergedanları ve onların bazı kollarıyla müthiş bir gergedan nesli büyüdü.”

Hadi bunları söylesin... 

Daha da ileri gidiyor. “Bir an önce kutuplaşmayı bitirmemiz gerektiğini” söylüyor. (Bunu söylerken de, acayip çirkin ve kutuplaştırıcı bir dil kullanıyor.) 

Kutuplaşma bitmezse ne olur? 

Şu olurmuş: “Lideri (yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı)ayağından asarlarmış, belki mahzenlerde zehirleyerek öldürürlermiş. Başka liderlerin yaşadığı kötü akıbeti yaşatırlarmış.”

O zaman ne yapmak gerekiyor? 

Sandığa gidip bu işi düzeltmek ki? 

Hayır... 

Metin Akpınar sandığa da itiraz ediyor. “Sandık esasında pek demokrat bir şey değil”miş, “her şey sandıkta çözülmez”miş. 

Peki, nasıl çözülecek? 

Darbeyle... 

Metin Akpınar açıkça “darbe” demiyor. İşaret ediyor. Şöyle diyor: “Mustafa Kemal dışında kim Rusya'ya döndüyse iktidardan gitti. Adnan Menderes Ruslardan randevu aldı, ihtilal oldu. Süleyman Demirel aynı şekilde kuzeye döndü, ihtilal oldu. Bakalım darısı kimin başına.”

Şimdi bu arsız, hadsiz, terbiyesiz adama ne yapmak gerekiyor? 

Dava açmak mı? 

Dava açılmasına açılır da, yargı eliyle tecziyenin de caydırıcı olamadığı/olamayacağı bir “durum”la, bir “ruh haleti”yle karşı karşıyayız... 

Bu haletin ismi “siyasal Fetullahçılık...”

Doktor yardımı olmadan, bunu nasıl sağaltacağız? 

Sorun bu!

METİN AKPINAR KİMDİR?

Metin Akpınar, 2 Kasım 1941 yılında, İstanbul’da dünyaya geldi. Annesi Nadide Hanım, babası Mustafa Bey’dir. Pertevniyal Lisesi'nde eğitimi tamamladı. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’yle Edebiyat Fakültesi'nde okudu.

Sahneye ilk kez ortaöğrenimi sırasında çıkan Metin Akpınar, o senelerde çeşitli amatör topluluklarda çalıştı. Yeşil Sahnede İşler Karıştı, On Küçük Yaramaz ve Yağmurcu adlı oyunlarda rol aldı. MTTB Birlik Tiyatrosunu yönetti ve Karaların Memetleri, Kulaktan Kulağa, Antigone adlı oyunlarda oynadı. 1964 yılında Ulvi Uraz Tiyatrosu'nda Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparımla ilk profesyonel oyununa imza atan Akpınar, aynı tiyatroda Ben Devletim ve Hababam Sınıfı oyunlarında da rol aldı. 1966 yılında Zeki Alaysa ile Gen-Ar Tiyatrosunda bir grup oluşturdu. 1967 yılında Haldun Taner’in öncülüğünde Ahmet Gülhan ve Zeki Alaysa ile birlikte, ülkemizin ilk kabare tiyatrosu olan Devekuşu Kabare’yi kurdu. Topluluk, oyunlarında sosyal ve politik taşlamaya ağırlık verdi.

Metin Akpınar, kendine özgü üslubuyla, kabare türünün Türkiye'deki önemli temsilcilerinden biri olarak geniş bir izleyici kitlesini oyunlarına çekmeyi başardı. Devekuşu Kabare’nin tüm oyunlarında oyuncu olarak görev aldı; bazı oyunların yönetmenliğini de yaptı. Aynı zamanda Devekuşu Kabare’nin idari müdürlük görevini de sürdürdü.

1972 Yılında, Tatlı Dillim filmi ile sinema hayatına başladı. Birçok filme de imza atan sanatçı, Zeki Alasya ile ikili oluşturarak, yıllarca birçok oyun, film ve televizyon programında toplumsal içerikli mesajlar veren rollerde seyirci karşısına çıktı. 1999’da, yönetmenliğini Sinan Çetin’in yaptığı Propaganda filminden sonra, farklı rollerde oynayacağını açıklayarak dram aktörlüğünü denedi.