25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Necip Fazıl ilk eserler ödülü’ne layık görülen Betül Nurata: Hepimizin bir ‘çile’si vardır

Birçok hislerimize Üstad’ın şiirleri karşılık geliyor. Hepimizin evine bir ‘Çile’ düşer; O çileden besleniriz. Yolu gurbete düşen, sırtında çantası, hayatın yükü omuzlarında, arayış içinde olan birçoklarımızın yaslandığı dizelerdir Kaldırımlar…

BEDİR ACAR16 Ekim 2017 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Necip Fazıl ilk eserler ödülü’ne layık görülen Betül Nurata: Hepimizin bir ‘çile’si vardır

Betül Nurata henüz hayatının baharında, genç bir hikaye yazarı. İlk kitabı ‘Yüzümü Tanı’ ile edebiyat çevrelerinin dikkatini çekti. Bazen hakikatin burnumuzun ucunda olmasına rağmen gözlerden saklandığını söylüyor genç yazar ve mümkün olduğunca, öykülerinde, bu hakikati arayıp çıkarmaya çaba gösterdiğini dile getiriyor. Daha büyük değerlere talip olurken, küçük şeyleri ihmal etmeyi bir nevi ‘körleşme’ olarak tarif ediyor. ‘Bozulan ilişkilerimizi, hoyratlığımızı, kırdığımız kalpleri, öylece yanımızdan geçip giden hikâyeleri göstermeye çalışıyorum’ diyen Betül Nurata ile ‘İlk kitaba giden yolun kalp ağrılarını’ konuştuk.

- Şiirleri ve düşünceleriyle kültür ve sanat hayatına damga vuran Necip Fazıl sizin dünyanızda nasıl bir yere tekabül ediyor?

Ortaokul yıllarımda çok kıymetli bir edebiyat hocamız vardı… Yusuf Hoca şiir okuma geceleri düzenlerdi. Bize şiirler ezberletirdi. Sanırım ilk bu yıllara rastlıyor Necip Fazıl’la karşılaşmam, evet. Üstadın şiirlerini sahnede özgüvenle okuyan gençler, hem kendilerine hem dinleyenlere ümit salıyordu o zaman. O ruhu belki de bir daha hiç o kadar hissetmedim.

GEÇİP GİDEN HİKAYELER

Birçok hislerimize üstadın şiirleri karşılık geliyor. Hepimizin evine bir “Çile” düşer. O çileden besleniriz. Yolu gurbete düşen, sırtında çantası, hayatın yükü omuzlarında, arayış içinde olan birçoklarımızın yaslandığı dizelerdir Kaldırımlar… O kaldırımlarda yürürüz. “Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisan...” 

Necip Fazıl, sanatı hakikati aramak olarak görmüştür. Hakikat aşikârdır şüphesiz. Baktığımız her şeyde görebileceğimiz bir aşikârlık bu. Ama insan, bakışını öyle yaralar ki, burnunun ucundakini göremez olur. Hakikat gösterilmez ona, saklanır, o görmekten mahrum bırakılır. Bir çeşit körleşme. İnsanoğlu güya daha büyük değerlere talip olup çevresiyle olan iletişimini, ilişkilerini ıskalayabiliyor.

“Şunlar hakikat, bunlarda oyalanacak şeyler” gibi bir algımız var. Halbuki asıl başlayacağımız yer burası olmalı. Benimde çabam bu. Hakikatin izini sürmek. Bozulan ilişkilerimizi, hoyratlığımızı, kırdığımız kalpleri, öylece yanımızdan geçip giden hikâyeleri göstermeye çalışıyorum elden geldiğince.

- Ödülün size tevdi edilmesi hakkında neler söylersiniz?

Bir yazar için çalıştıklarının, okuduklarının ve sonuç olarak yazdıklarının karşılık bulması, ödüle layık görülmesi -hele ki böyle saygın bir jüri tarafından- hiç şüphesiz büyük bir onur, lütuf. Bu motivasyonun gayretlerimizi perçinlemesini diliyorum öncelikle.

İlk kitaba varan süreç, uzun bir sessizlik, soyutlanma süreciydi benim için. Çoğunlukla tek başına geçen bir zaman. Bir kafede, yolda, insanlarla ama hep bir adım geri çekilerek… Daha az konuştuğumuz, daha çok algılayabildiğimiz bir süreç. Kişinin kendisini de tanıdığı, bir terbiye, olgunlaşma, uzun bir çalışma ve sabır dönemi diyebiliriz. Yine de bu çabayı ve diğer şeyleri rafa kaldırabiliriz, çünkü her şeyin büyük bir lütuf olduğunu düşünüyorum. Öyle gerçekten de…

PORTRE

Betül Nurata 1982 yılında İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi Ekonomi mezunu. Öyküleri İtibar, Post Öykü gibi dergilerde yayınlandı. İlk kitabı “Yüzümü Tanı” Mayıs 2016’ da Profil Kitap’tan çıktı.