23 Nisan 2024 Salı / 15 Sevval 1445

Necip Fazıl’la tanışmayı çok istedim, kısmet olmadı

Ömrünü Türk müziğine adayan Devlet Sanatçısı Prof. Dr. Nevzad Atlığ: Dostum Ayhan Songar Necip Fazıl hayranıydı ve yakınında bir isimdi. Birkaç defa söyledim “Ne olur götürüver beni de” diye ama bir türlü kısmet olmadı. Ona yanıyorum hala.

BEDİR ACAR5 Ekim 2018 Cuma 07:00 - Güncelleme:
Necip Fazıl’la tanışmayı çok istedim, kısmet olmadı

Ömrünü klasik Türk müziğine adayan, sayısız öğrenci yetiştiren, 1985 yılından itibaren 30 yıl süre ile İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nda öğretim üyeliği yapan Prof. Dr. Nevzad Atlığ’a, Necip Fazıl Saygı Ödülü tevdi edildi. Jüri heyeti gerekçeli kararında şu ifadelere yer verdi: ‘Nevzad Atlığ, Türk musikinin yaşama savaşı verdiği yıllarda, üniversite korosundan başlayarak bütün oluşum ve kurumlarda görev almış, İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu ve İTÜ Türk Müziği Konservatuarı’nın kuruluşunda öncü rol üstlenmiştir. Öte yandan devletin Türk musikisi politikasının belirlenmesine katkı sağlayan, Türk müziğinin gelecek kuşaklara aktarılması için ömrünü adayan kültür ve sanat adamı olarak Nevzad Atlığ, Necip Fazıl Saygı Ödülüne layık görülmüştür.’ Atlığ ile Necip Fazıl’ı ve Türk musikisinin bugünkü durumunu konuştuk. 

DERİN FELSEFESİ VARDI

Necip Fazıl hakkındaki düşünceleriniz nedir? 

“Necip Fazıl’ı takdir etmek haddim değil ama hissiyatım ve düşüncelerimi söylemek istiyorum. Türk şiirinin, en büyük ustalarından bir tanesi Necip Fazıl’dır. Benim de zevkle, severek okuduğum, dinlediğim büyük bir şairimizdir. Milli kültürümüz bakımından büyük bir değer ifade ettiğini bu vesileyle söylemek isterim. Şehir Tiyatrosu’nda “Bir Adam Yaratmak” piyesini seyretme şansım olmuştu. Özellikle tasavvufi ve felsefi yönleri zengin bir piyesti. İzleyeli 40 sene oldu ama çok etkisinde kaldım. Çok derin bir felsefesi vardı oyunun. Çok çile çekip mücadele vermiş biriydi. O tarihteki şairler arasında, benim kendi düşüncem, bir şair tercih etmek zorunda kalsam daima Necip Fazıl’ı seçerim. 

HALA ONA YANARIM

Kendisiyle tanışıklığınız oldu mu? 

1950-54 yılları arasında, Demokrat Parti zamanında İstanbul Radyosu müdürüydüm. Necip Fazıl’ın bir dava insanı olarak Demokrat Partiyle kâh yakınlaşıp kâh uzaklaşmasını hep hatırlıyorum. Ama maalesef bir araya gelmek, tanışmak nasip olmadı. Mesela dostlarımdan Prof. Ayhan Songar Necip Fazıl hayranıydı ve yakınında bir isimdi. Birkaç defa söyledim “Ne olur götürüver beni de” diye ama bir türlü kısmet olmadı. Ona yanıyorum hala. 

Necip Fazıl Ödülleri hakkındaki düşünceleriniz… 

Star Gazetesi’nin gerçekleştirdiği “Necip Fazıl Ödülleri”ni örnek bir davranış olarak görüyorum. Uzun süren sanat hayatımda, gerek yüce devletimden gerek bazı kurumlardan kolay kolay her sanatçıya nasip olmayacak şekilde çok sayıda ve önemli ödüllerle taltif edildim. Ama aldığım bu ödülün Necip Fazıl’ın adını taşıması açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum ve memnun kaldım. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konuya çok önem verip sıkça Necip Fazıl’dan bahsetmesi, sanat konularının gündeme gelmesi açısından çok mühim. 

Aydınlarımızın Türk musikisi bilgisi zayıf 

Klasik Türk müziğinin şu anki durumu için neler söylersiniz? 

Şunu söylemek isterim. Klasik musikimiz kültürümüzle çok yakından ilgilidir. Sadece edebiyat bakımından değil, işin felsefesi hatta mimari yönünden bile klasik Türk musikisi çok önemlidir. Yahya Kemal’in söylediği gibi: “Çok insan anlayamaz eski musikimizden / Ve ondan anlayamayan bir şey anlamaz bizden.” ‘Bir şey anlamaz’ sözünün altında yatan mânâ, bence, Türk kültürü ve sanatıdır. 

İKİ HAZİNE: TÜRKÇE VE MÜZİK

Son zamanlarda benim ölçülerime göre, popüler akımın yozlaştırma etkisi altında kalan iki büyük kıymetimiz var: Güzel Türkçemiz ve Klasik musikimiz. Bunların zaafa uğradığına dair çok çalışmalar var. Bu konuda eksiğimiz var. 

Gençlerin çok dar bir kelime hazineleri var. İstanbul’da Dede Efendi’nin son oturduğu ev müze haline getirildi. Birçok aydına soruyorum, ‘Aa öyle bir şey var mı?’ dediler. Türk aydınlarının bile haberi yok. O evin hangi halde olduğunu, nasıl yapıldığını biliyorum. Benim de katkılarım oldu. Aydınlarımızın özellikle musikimiz hakkında çok az bilgileri var. Bir Dede Efendi’yi, bir Itrî’yi tanımak çok önemli. Güzel Türkçe ve musiki milli kültürün çok çok önemli iki unsuru. Bunun içine edebiyat da giriyor, şiir de giriyor, Türkçe de giriyor. Musikinin de özellikle klasik olan kısmı içine giriyor. İnşallah daha iyi günlere hasıl oluruz. Ben ümitsiz değilim, daha iyi olacağız inşallah. 

PORTRE

Prof. Dr. Nevzad Atlığ, 14 Ekim 1925 yılında süvari albayı ve müzisyen olan babası Nazmi Atlığ’ın görevde bulunduğu Denizli’nin Sarayköy ilçesinde doğdu. Aslen Edirnelidir. İ.Ü Tıp Fakültesini bitirip röntgen teşhis ihtisası yaptı. Üniversite korosunda keman çaldı, sonra bu koronun şefi, İstanbul Radyosu Müdürü (1955-1958) oldu. İstanbul Radyoda Küçük Koro’sunu yönetirken 1963’te Mesut Cemil Bey’in vefatı üzerine Klasik Koro’nun şefliğine getirildi. 1976 yılına kadar bu görevi yürüttü. Bir dönem TRT yönetim kurulu üyeliği yaptı. 1976’da Kültür Bakanlığı Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nu kurunca koronun şefliğine getirildi. 1987 yılında “Devlet Sanatçısı” unvanını aldı. 1999 yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat büyük ödülüne lâyık görüldü.