25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Affetmek özgür kılar tiyatro iyileştirir

Hayatıyla ilgili keşifler noktasında affetmenin getirdiği hafifliği hissettiğini söyleyen ve Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen Geç Kalanlar oyununun yönetmeni Nihat Alpteki, “Affetmeyen, sanattan uzaklaşan insan ağırlaşır. Sanata yaklaşın, tiyatro iyileştirir. Affetmek ise özgürleştirir” dedi.

17 Aralık 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Affetmek özgür kılar tiyatro iyileştirir

Şehir Tiyatroları’nda bu sezon 100. kez perdelerini açan Geç Kalanlar oyununun yönetmeni Nihat Alpteki’nin sanatla ilişkisi çocukluk yıllarına dayanıyor. 12 yaşında bir şiir yarışmasının birincisi olarak kazandığı Antalya seyahati, sanat yolculuğunun ilk ödülüydü. Ardahan’dan gelip İstanbul’daki öğretim hayatı boyunca daima sanatın içinde olmayı seçmişti daha o yıllarda küçük sanatçı adayı Nihat… İlkokul 4. sınıfta ilk piyesini oynarken, Danimarkalı ekibin Kapadokya ve İstanbul’da çekeceği Fiyortlu Küçük Hoca filmine 20 figüran aramak için gelişiyle hayatının dönüm noktasına ulaştığını bilemezdi. Film ekibi, 1984 yılının ağustos ayında Sultanahmet ve Yerebatan Sarnıcı’ndaki çekimlere başlar. Bir masalı anlatan filmden çok etkilenen Nihat Alpteki, bir sinema eserinin içinde kelimenin tam anlamıyla kendi öyküsünün kilometre taşlarını döşemeye başlar. 1986 yılında Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde gösterimi yapılan filmi izlediğinde ise artık yolunu çizmiştir minik figüran Nihat Alpteki… Filmin, 1987 yılında TRT’de dublajlı olarak yayınlanmasının da verdiği şevkle Nihat Alpteki kendi yolunda adımlarını hızlandırır. 15 yaşında yurtta kurdukları tiyatroyla Cevat Fehmi Başkurt’un Buzlar Çözülmeden oyunu, halk oyunları, skeçler, solo çalışmalarla sanatla örülü bir yaşam alanı oluşturur kendisine. 19 yaşında profesyonel olur. Aynı yıl Şehir Tiyatroları’na, yardımcı oyuncu olarak girerek, provalara katılır. Üniversite kaygısıyla Şehir Tiyatroları’ndan ayrılır. Büyükçekmece’de tiyatro çalışmalarının sürekli şekilde içinde yer alır.

2000 yılında girdiği, Yeditepe Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nde daha derinleşir. 2008 yılında Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Film-Drama Programı Yönetmenlik Bölümü’nden mezun olur.   

O ÇOCUK SENSİN!..

Geçen yıllar içinde ise; Yönetmen Brita Wielopolska, Görüntü Yönetmeni Peter Kilittgard ve Yönetmen Seyfettin Tokmak’ın isimlerini unutmaz. 2007 yılında Danimarka’da yaşayan bir arkadaşından bu isimleri araştırmalarını isteyince bir anda kendini o yönetmenle telefonda konuşurken bulur. Çocukluğuna dokunmuş gibidir. Karşı taraftan gelen ilk tepki ise, “Ben senin hangi çocuk olduğunu tahmin edebiliyorum! O gözlerdeki ışıltıyı hiç unutmadım, o gözlerin ne yapacağı belliydi zaten. O çocuğu hiç unutmadı; işte o çocuk, bu çocuk…” olur. 

2010 yılında Kopenhang yolcusu Nihat Alpteki için 26 yıl sonra bambaşka bir heyecan yaşanmaktadır. Brita’nın evinde gerçekleşen dev buluşmada ise başrol çocuk oyuncusundan, Görüntü Yönetmeni Peter Kilittgard’a kadar tüm ekip bir araya gelir. Peter Kilittgard’ın söyledikleriyle yüzleşen Nihat Alpteki‘yi yeni bir sürpriz daha beklemektedir: “Ben şu ana kadar kadere inanmazdım, artık inanıyorum. Seni çok sevmiştim. Evlatlık almak istedik. Fakat senin karar verebilecek durumda olmaman nedeniyle vazgeçtik. Sen kaderin peşinden koştun ve 26 yıl sonra geldin!..” 

YÜZLEŞMEDEN ÖDÜLLÜ BELGESELE

Bu buluşmada İstanbul’da 1984 yılındaki film çekimlerinde ekip tarafından çekilen fotoğraflarıyla karşılaşan Nihat Alpteki yaşanan ilk heyecanın ardından, yeni bir belgesel çalışmasının adımlarını da atmış olur. Bu sinematografik çalışmalarla hazırlanan Yetiştirme Yurdunun Kayıp Masalı belgeseli, 2013 yılında Antalya Altın Portakal TV Ödülleri’nde yarışır. 47 eser arasında ilk 5’e girer. O zamanki güncel bir meseleyi anlatan başka bir belgesel birincilik kürsüsüne çıkar. 

YAŞADIĞIMIZ HER ŞEY KALBİMİZE YAZILIYOR

2008 yılından bu yana Şehir Tiyatroları sanatçısı olarak görev yapan Nihat Alpteki, özel tiyatrolarda yönettiği çocuk oyunlarından sonra, Şehir Tiyatroları’nda yönettiği ilk yetişkin oyunu Geç Kalanlar, geçtiğimiz günlerde ‘Dalya’ dedi. 100. kez seyirciyle buluşan oyunu annesine atfeden yönetmen Nihat Alpteki, bu oyunun hepimiz için mesajlar içerdiğini anlatıyor: ‘Tiyatro iyileştirir’ mottosunu ilk söyleyenlerdenim. Temelde oyunun teması, affetmek, özür dilemek, hoşgörüyle sevmek, ötekini kabullenmek, ötekileştirmemek meselesi üzerine kurulu. Broşür yazısını yazarken, ‘Affetmek İyileştirir’ diyerek yola çıktım. Önce kendimi sonra insanları affettim, hafifledim. Çünkü; affetmek özgürleştirir… Yaşadığımız her şey kalplerimize yazılıyor. Dönüp dolaşıp bize bir şeyi öğretiyor. Yaşadığımız her şeyin tesadüfi olduğunu düşünmüyorum. Hayatıma giren herkese teşekkür ediyorum ve onları affediyorum. Onların da beni affetmesini diliyorum. Çünkü hepsi bana bir şey kattı. Manevi yük olarak gördüğüm şey bana rehberlik yaptı.   

Hayatta hiçbir şey tesadüf değil. Manevi yük olarak gördüğüm her şey bana rehberlik yaptı.   

OYUNCU KARAKTER ÇIKARTIRKEN ZAAFLARIYLA YÜZLEŞMELİ 

“Beni heyecanlandıran şeylerin başkasına geçtiğini görmekten heyecanlanıyorum ve durum daha da anlam kazanıyor. Öğrencilerime de söylediğim gibi; oyunculuğu size anlatamam. Çünkü, kuralları yok. Fakat temel prensip; felsefe, psikoloji, sosyoloji… Kendi hikayemi, yaşamsal tecrübelerimi, hatalarımı, zaaflarımı çekinmeden anlatırım ki, onlar da eksikliklerinin, hatalarının farkına varsınlar. Çünkü; gerçek karakteri yaratmak için kişinin önce kendisiyle yüzleşmesi gerek. ‘Bana nasıl tutunabildin?’ diye sorulduğunda, ‘Hayatı sevdim ve tutkularımın peşimden gittim’ diyorum. En önemlisi de bu…”

EĞİTMENLİKTE NELERİ BİLMEDİĞİMİ FARK EDİYORUM

Kendisini keşfetmenin heyecanını hiç kaybetmeyen Nihat Alpteki, çocukluk yıllarındaki yurt günlerinde özellikle devlet kurumunda olmanın da verdiği imkanla sürekli okuduğunu anlatıyor. 23 yaşından bu yana birçok öğrenciyi tiyatroya kazandıran Alpteki, 10 yıldır profesyonel olarak eğitmenlik, son 5 yıldır da oyuncu koçluğu yapıyor. “Eğitmenlikte yeni şeyler öğreniyorum” diyen Alpteki, “Karşımdaki insanı keşfederken, neleri bilmediğimin de farkına varıyorum” diye ekliyor… 

ÜNLÜ DEĞİL ÜRETİYOR OLMAK ÖNEMLİ 

“POPÜLİZİMDEN daima kaçındım. Ünlü olmak değil, üretiyor olmak benim için daha önemliydi” diyerek ekliyor Nihat Alpteki… “Oyuncu koçluğu yapıyorum. Birçok kişiyi piyasaya kazandırdım. Ama ben tiyatroda üretiyor olmalarından memnunun. Hayatta kendi anlamını ve yaşamsal nedenimi bulmaya çalıştım. Bana yol gösteren en önemli rehber de sanat ve edebiyattı. Genç arkadaşlarıma da bunu tavsiye ediyorum. ‘Sen kimsin?’ birlikte onu keşfedelim. Ben sihirbaz ya da terapist değilim sana yol arkadaşlığı yapabilirim. Belki de bu keyif sayesinde dünyanın en güçlü oyuncusu olursun. Ya da oyunculuktan vazgeçersin, ama kim bilir dünyanın en mutlu insanı olursun, kendinle yüzleştiğin için. Ben de mutluluğu bulma yolculuğundayım.”  

SİZ DE ‘GEÇ KALANLAR’DAN MISINIZ?

İstanbul Şehir Tiyatroları’nda 100 kez seyirciyle buluşan ve daha uzun kereler buluşacağının ipuçlarını veren Geç Kalanlar bir karı-kocanın ayrılık hikayesi üzerinden ikili ilişkileri, bu ilişkilerde aslında bize en yakın olanı nasıl da göremediğimizi Defne Gürman, Elçin Atamgüç, Vildan Güralman ve Zafer Kırşan’ın nefis oyunculuklarıyla anlatıyor. 

Bir ilişkinin nasıl tüketilebileceğini, birbirini yıpratmanın ne menem bir şey olduğunu çoğu kez iş işten geçtikten sonra fark ederiz. Anne-babaların, ilişkilerin eş seçimlerinin temelinde kopyalar taşıdığını görmek için çoğu kez maalesef yanılmak ilk şarttır. Aslında birbirimizi bu kadar çok severken, egomuzdan birbirimize zarar verdiğimizi, hunharca kırdığımızı, birbirimizi dinleyerek anlamaya çalışmak yerine kendimizi duyurmak için sesimizi nasıl yükselttiğimizi Geç Kalanlar’ı izlerken daha iyi göreceksiniz. Değerini anlamak için illa da kaybedip o acıyı çekmemiz gerektiğini, kaybedince ancak kafamızı taşlara vurduğumuzu, kıskançlıklarımızı, çocukluklarımızı tüm çıplaklığıyla bize gösteren bir oyun… Hayata geç kalmadan bir arınma seansı arıyorsanız ‘geç kalmayın’ derim…