18 Nisan 2024 Perşembe / 10 Sevval 1445

Afrika geleceğin kıtası

Sosyolojik olarak eğer bir ülkeyi ya da bir insanı tanımak istiyorsanız, oradakilere hayallerini sormanız gerekiyor. Hayaller geçmişe ve bugüne ışık tutarak geleceğin nasıl şekillendirileceğini gösteriyor. Bizim günlük hayatta en rahat ulaşabildiğimiz şeyler onların hayaline dönüşmüş. Ama buna rağmen mutsuz değiller. İhtiyaç duymadıkları şeylere bizim kadar maruz kalmıyorlar bu yüzden mutlu olmayı biliyorlar. Azla yetinebiliyorlar. Fakat şehir hayatında yaşayan insanlar mutsuz insanlar. Çünkü şehir hayatı seni bu kapitalist sisteme mutlaka o çarkın içine sokuyor.

GÜLCAN TEZCAN 1 Temmuz 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Afrika geleceğin kıtası

Herkesin hayal ettiği ama yapmaya cesaret edemediği şeyler vardır. Bazıları ise bizim ‘deli cesareti’ dediğimiz bir özgüvenle yola çıkarlar ve hayallerinin peşi sıra giderler. 

2010 yılında Türkiye’nin çevresini sekiz buçuk ayda on bin kilometre pedal çevirerek beş parasız bir şekilde gezen gazeteci ve belgeselci Hasan Söylemez de bu cesur insanlardan biri.

Hayallerinin Türkiye ayağını gerçekleştirdikten sonra rotasını Afrika’ya çeviren Söylemez, Ocak 2017’den bu yana da “Journey To Dreams” adlı belgeseli için bisikletle yol alıyor. Afrika’nın hayal arşivini oluşturmayı hedefleyen Söylemez’in ünü şimdiden dünyanın dört bir yanına yayıldı. Güzergâhındaki ülkelerde konuştuğu Afrikalılara “En büyük hayalin ne?”, “En büyük hayalin için ne yapıyorsun”, “Hiç gerçekleştirdiğin büyük bir hayalin oldu mu”, “Ülken hakkında ve Afrika hakkındaki hayalin ne” sorularını soran Söylemez’in YouTube’da yayınladığı belgeseli dünyaya parmak ısırtıyor. BBC’den, Fransız ve İtalyan ulusal basınına, ABD medyasına kadar pek çok yayına konuşan Hasan Söylemez, yaptığı işin Türk belgeselci olarak dünya medyasında büyük ilgi görmesinden ve böylelikle ülke tanıtımına katkıda bulunmaktan çok memnun. Ülkesinden aynı ilgi ve desteği göremediği için ise biraz buruk. 

Belgeselini satın almak için hemen her gün televizyon kanallarından teklifler aldığını anlatan Söylemez, aşkla yaptığı işe halel gelmemesi ve ekrana yansıyan samimiyetin bozulmaması için bu tekliflerin hepsini geri çeviriyor. 

Seçim dolayısıyla İstanbul’a gelmişken bir buçuk yılı geride bıraktığı yolculuğu hakkında konuşmak için bir araya geldik. Karşımda hayalleri için Afrika’nın çöllerinde yağmur omanlarında, bataklıklarında bir başına seyahat eden bir “deli” ve sorulacak çok fazla sorum vardı. 

Parasız gezilmez derler. Siz nasıl başarıyorsunuz? 

Paranın insana verdiği özgüven ve güç duygusu var. Para tamamen hayatın merkezine alındığı zaman hayallerine ulaşmak çok daha zor oluyor. Çünkü para her zaman bir engel oluyor önünüzde. Duvarın ardına gidemiyorsun. Para düşüncesini kafadan çıkardıktan sonra aslında insan biraz daha rahatlamış oluyor. Türkiye’yi beş parasız gezdim. Yolculuk esnasında insanlara çalışma teklif ediyordum. Siz bana yiyecek verin ben de karşılığında size iş yapayım diyordum. Bana para vermek istiyorlardı almıyordum. Kalacak yer konusunda zaten Anadolu insanı misafirperverdir kapılarını sonuna kadar açtılar. 

Afrika’da da aynı yolu mu izlediniz?

Afrika başka bir dünya. Oraya Türkiye’dekine benzer bir yolculuk yapmaya gitmedim. Uluslararası standartlarda bir belgesel çekiyorum. Yüksek bütçeli bir yolculuk yapıyorum. İngilizce ve Türkçe altyazılı olarak dünyanın bir çok yerine ulaşıyor. Amacım oradaki insanların hayallerini öğrenebilmek. Bu belgesel bütçesinin büyük çoğunluğunu cebimden harcadım. Ondan sonra arkadaş, eş dost, sağdan soldan ufak tefek destekler geldi ama onlar çok cüzi destekler. Elbette sponsorlara ihtiyacım var. Keşke yolculuğu yaparken ve belgeseli çekerken bir taraftan da finansal zorluklarla kafam meşgul olmasa. 

Tek başıma büyük bir prodüksiyon yapıyorum. Bütün çekimleri kendim yapıyorum. İnsanlar kendilerini daha iyi ifade edebilsinler diye sorularımı da onların anadilinde soruyorum. Bunun için her ülkeye gittiğimde ilk olarak sorularımı yerel dillere çeviriyorum. En zor kısımlardan biri de bu. Çünkü Afrika’da iki binden fazla dil konuşuluyor. Çoğu zaman soruyu soruyorum ama yanımda çevirmen olmadığı için verilen cevabı anlamıyorum. Bazen röportajlarımı yapıp çıktığım bir ülkeye çeviriler için tekrar dönmek zorunda kalıyorum. Görüntüler ve röportajları son aşamaya getirdikten sonra hard diske yükleyip Türkiye’ye gönderiyorum. Orada daha önce de birlikte belgesel çekimleri yaptığımız arkadaşım Cem Yaz kurgu yapıyor, Şeyda Odabaş da Türkçe metinleri İngilizce’ye çeviriyor. Bugüne kadar on iki dilde röportaj yaptım. İzleyici de ortaya çıkanları gördükten sonra en çok buna şaşırıyor. Belgeseli ilk defa izleyenler yanımda bir ekiple dolaştığımı sanıyorlar. Hatta bazı yabancı televizyon kanalları bile kaç kişilik bir ekibim olduğunu soruyorlar. Tek başıma olduğumu söylediğimde büyük bir şaşkınlık yaşıyorlar.

Ne zaman başladı bu yolculuk? 

1.5 yıl önce yola çıktım. Yola çıkmadan önce üç yılda bitiririm diye tahmin ediyordum. Ama hiç de tahmin ettiğim gibi çıkmadı çünkü Afrika gerçekten çok büyük bir kıta. Benim en zorlandığım konu bisikletle Afrika’yı dolaşmak değil, Afrika’yı bisikletle dolaşırken belgesel çekmek. Journey To Dreams/Hayallere Yolculuk’u dokuz bölüm yayınladım YouTube kanalımda. Her bir bölümün hazırlanması çekimler hariç bir ay sürüyor. Bu konuda mütevazı olamayacağım Türkiye standartlarının üzerinde, hiçbir TV kanalında göremeyeceğiniz içerik ve görüntülere sahip bir belgesel çıkıyor ortaya. Dünya basınının bu yolculuğa bu kadar önem vermesinin sebebi Hasan bisikletle Afrika’yı dolaşıyor mevzu değil. Bisikletle dünyayı dolaşan binlerce insan var. Bu yolculuğun dünya basınının ilgisini çekmesinin en önemli sebebi Afrika insanının hayallerini soruyor olmam. Ortaya çıkan belgeselin kalitesi ve bu yolculukta hayalini anlatan insanların seslerini dünyaya duyurabilmesi. Sadece o da değil izleyiciye de dolaylı olarak sorulan ‘Senin en büyük hayalin ne’ sorusu. Sosyolojik olarak eğer bir ülkeyi ya da bir insanı tanımak istiyorsanız, oradaki insanların hayallerini sormanız gerekiyor. Hayaller geçmişe ve bugüne ışık tutarak geleceğin nasıl şekillendirileceğini gösteriyor. Hayaller çok önemli. Bizi ayakta tutan, hayata bağlayan hayallerimizdir. Hayallerimize tutunabilirsek yarını değiştirebiliriz. Hayal kurmaktan korkmamak lazım. Her gece bir kucak hayale sarılıp uyumak gerekiyor. 

Afrika için hayalleri çalınan bir coğrafya diyebilir miyiz?

Bu biraz tartışmalı bir konu aslında. Afrika toplumunun bizim gibi bir medeniyeti, geçmişi yok. Bundan 300-500 yıl önce oradaki insanlar ormanlarda yaşıyorlardı. Bu insanları ayakta tutabilecek bir tarihleri, kültürleri, medeniyetleri olmadığı için gelen vurdu, giden vurdu. Şu an Afrika’nın bir çok ülkesinden yoksulluk sınırının çok altında, sefaletin en dibinde yaşayan yüz binlerce insan var. Ama sefalet kısmını çok da fazla dramatize etmek istemiyorum. Oradaki insanların yaşam koşulları üzerinden değerlendirmek gerek. Bir yerde yoksulluğun giderilmesi için Afrika’nın kendi kendine yetebileceğini anlaması gerekiyor. 

Afrika Birliği Başkanı ve Gine Devlet Başkanı Alpha Conde ile görüştüm. O da “Afrika’nın artık kendi potansiyelinin farkına varması gerekiyor” dedi. Geçtiğimiz aylarda serbest ticaret anlaşması yapıldı Afrika ülkeleri arasında. Bu Afrika’nın ve dünyanın geleceği için de önemli bir adım.  

BAKIŞ AÇINIZI DEĞİŞTİRİN

Afrika geleceğin kıtası dediniz. Neden?

Çünkü diğer kıtalarda yer altı ve üstü zenginlikleri tüketildi. Dünyanın gözü Afrika’nın üzerinde. Liberya ormanlarında 1989-2003 yılları arasında 14 yıl süren iki iç savaş yaşandı. Bu iç savaşta 250 bin kişi hayatını kaybetti. O dönemde iç karışıklık çıkaran örgütlerin silahları Liberya ve Siera Lion’daki kanlı elmaslarla finanse ediyorlardı. Şimdi Liberya’da yasadışı olarak çıkarılan altınlar kaçak yollarla Ortadoğu’ya gönderiliyor. Şu an Ortadoğu’da bir savaş yaşanıyor ve Afrika’nın yer altı kaynakları bu savaşı finanse ediyor. Kimse bunun farkında değil. Herkes ‘Avrupa malı götürdü’ diyor. Öyle bir şey yok, biraz yakından bakmak lazım. Orada iki Türk firması yasal yollarla altın çıkarıyor ve gelirin yüzde ellisi ülkeye bırakılıyor. Bu ülkenin ekonomisi ve kendine yetebilmesi açısından çok önemli. Eğer Afrika ülkeleri kendi kaynaklarını devlet kontrolü altında kullandırırlarsa gelişebilir. Bu biraz özgüven eksikliğinden biraz da kolonisi olduğu batılı ülkelere göbeğinden bağlı olmasından kaynaklanıyor. Bağımsızlık hareketine ihtiyaçları var ve kendilerini güçlü hissettikleri zaman hiç kimse onları durduramaz. En önemlisi Afrika’nın eğitim devrimini yapması gerekiyor. Afrika’daki insan bilinçlendiği ve geçmişinde yaşadıklarını bugünle kıyasladığı anda bu coğrafya Batı’nın, Avrupa, Asya ve Amerika’nın kıskanacağı bir yer olabilir.  

Bu da herhalde sizin cevabını aradığınız hayallerle mümkün olabilecek... 

Oradaki insanlar hayallerinin peşinde bizim kadar kolay bir şekilde koşabilirlerse gerçekten Afrika’yı değiştirebiliriz. Afrika’ya acıyarak bakmak hiç doğru değil. Afrika denildiğinde herkesin kafasında yoksul, sefalet içinde yaşayan insanlar, açlık, oradaki vahşi yaşam geliyor. Belgesellerimle ilgili en çok aldığım yorum, ‘Afrika’ya bakış açımızı değiştirdin’ şeklinde. Ben Afrika’yı ve oradaki yaşamı gösteriyorum. Ellerindeki imkanların kısıtlı olmasına rağmen mutlu olan insanları gösteriyorum. Afrika gülen, mutlu olan bir kıta. Yeter ki siz bunu görmeyi bilin.  

Sizde nasıl izler bırakıyor gördükleriniz, yaşadıklarınız? 

Yemek için böcek toplayan bir çocuğa ‘En büyük hayalin ne’ diye sordum. ‘Hayalim yok’ dedi. Bu çok iç burkan bir durum. Gine Bissau’da bir köye gittim, hayallerini sordum. Bir kadın dans ederek ‘Keşke kolayca ekmeğe ulaşabilsem’ dedi. Bizim günlük hayatta en rahat ulaşabildiğimiz şeyler onların hayaline dönüşmüş. Ama buna rağmen mutsuz değiller. 

ANAM, AFRİKA’YI MUŞ KADAR BİR YER SANIYOR

Anneniz ne düşünüyor yolculuğunuz hakkında?

Annem Afrika’nın nasıl bir yer olduğunu bilmiyor. Belgesellerimin bazı bölümlerini seyrediyor. ‘Her görüntüyü izletmeyin’ diyorum arkadaşlara. Sonuçta bana güveniyor yanlış bir şey yapmayacağıma inanıyor. Yola çıkmadan önce ‘Anneciğim Afrika’ya belgesel çekmeye gideceğim’ dedim, ‘Oğlum İstanbul’da çek. Uzak değil mi orası” dedi. Afrika’yı Muş kadar küçük bir yer sanıyor canım anam. 

Son yıllarda Türkiye’de sivil toplum ve devlet Afrika konusunda ciddi çalışmalar yapıyor. Bunun yansımalarına rastladınız mı?  

Herkes bana ‘Türkiye hakkında ne düşünüyorlar’ diye soruyor. Sen Gine Bissau hakkında ne biliyorsun? Adamların hiçbir şeyleri yok, dünyayla iletişimleri kopuk. Fransa’yı, İngiltere’yi bilirler çünkü bunlar koloni devletleri. Türkiye’yi bu şekilde bilmemeleri de bir bakıma iyi bir şey. Türkiye’yi Afrika’da yoksul kesimlerin olduğu, Türkiye’nin elinin ulaştığı yerlerde biliyorlar. Türkiye’nin Afrika’da duyulmasını istiyorsak yardım götürmenin yanı sıra sürdürülebilir çalışmalar yapmak lazım. TİKA, Kızılay ve diğer yardım kuruluşları oralarda ne kadar fazla sürdürülebilir faaliyetlerde bulunurlarsa Türkiye’nin oradaki tanınırlığı artıyor. Oralarda Türk bayrağı dalgalanıyor. Çıkarsız bir kucaklaşma olduğunu hissediyor oradaki insanlar. 

DEAŞ Kuzey Afrika’ya yuvalandı

Yolculuğun bundan sonraki rotası nasıl?

Bamako’dan oy kullanmaya geldim. Bamako’ya, Mali’ye döneceğim. Yolculuğun başından beri en çok görmek istediğim yer Timbuktu’ydu. Maalesef şu an Suriye’den kaçan DEAŞ mensupları oraya geçmişler. Sadece o değil kendini cihadist diye tanımlayan Boko Haram, El Kaide’nin alt örgütleri ve El Kaide orada. Mali’nin kuzeyinden sürekli ölüm haberleri geliyor. Mali hükümeti ve büyükelçilik oraya gitmemem konusunda uyarılarda bulundu. Doğrudan beyaz adamı hedef alıp öldürüyorlar. Geçen gün BM’nin bir açıklaması oldu. BM Barış Gücü’nün dünyada görev yaptığı en tehlikeli yer Mali’nin kuzeyi. Güzergahım Bamako üzerinden kuzeyden 2 bin kilometrelik bir çöl yolculuğu yapıp Timbuktu ve Gao üzerinden Nijer’e varmaktı. En çok üzüldüğüm şey bu. Maalesef Bamako’dan Burkino Faso’ya geçeceğim. Ondan sonra Gana, Togo, Benin ve oradan Nijer’e geçeceğim. Yola çıkmadan önce Afrika’yı üç yılda dolaşırım demiştim ama bir buçuk yıl oldu daha beşte birini bitirebildim. 7500 km yol yaptım. Daha gideceğim 40 bin kilometre yol var.   

Belgesel dışında kitap ve benzeri çalışmalar olacak mı? 

Güney Afrika Cumhuriyeti’ne vardığımda orada belki 7-8 ay kitap için zaman ayırırım diye düşünüyorum. Ama en önemlisi şimdi bir film hazırlığı içindeyim. Youtube’dan yayınlanan belgeselin dışında Hayallere Yolculuk Batı Afrika diye bir belgesel film hazırlıyoruz. Uluslararası Film Festivallerinde gösterilecek. 

İstanbul’a aşkla bakıyorum 

Burada yaşanır, belgesel bitince yerleşeyim dediğiniz bir yer oldu mu?

Afrika’yı çok seviyorum. Ama Türkiye’yi bambaşka seviyorum. Birgün yerleşik hayata geçeceksem Türkiye dışında bir yerde yaşamak istemem. Afrika’da da yaşanabilir dediğim yerler var ama içimde bir İstanbul hasreti kalır. Oradayken bile bazen Kadıköy’de oturup denizi, vapurları izleyerek çay içmeyi çok özlüyorum. İstanbul’un farklı bir ruhu var ve bunu dünyanın hiçbir yerinde göremezsiniz. Dünyanın en güzel şehirlerinden biri İstanbul. İstanbul’a aşkla bakıyorum. Geldiğim zaman da İstanbul’u aşkla yaşıyorum. O aşkın üstün başka bir yerle örtemem. Hep bir yerlerden kendini gösteriyor.