25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Aile birliğini korumak için özümüzü unutmadan yenilenmeliyiz

KADEM’in gerçekleştirdiği IV. Toplumsal Cinsiyet Adaleti Kongresi’nde bu yıl ‘Boşanma’ konusu işlendi. Toplantıda sağlıklı ailelerin inşası ile güçlü bir toplum oluşturulabileceğine vurgu yapıldı. Sağlıklı aileyi kurmak ise adaletli görev dağılımı, sadakat ve kadim değerlerin ışığında modern yaşama ayak uydurabilmek ile mümkün.

BÜŞRA UĞRAŞ18 Mart 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Aile birliğini korumak için özümüzü unutmadan yenilenmeliyiz

Toplumun en küçük yapıtaşı olan ailenin toplumsal ilişkilerin sağlam bir şekilde oluşturulmasında yadsınamaz bir rolü var. Kültürel kodlarımız ve davranış kalıplarımızın genç nesillere aktarılması ve toplumsal devamlılığı sağlamak adına sağlıklı aileler inşa etmek hayati önem taşıyor. Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) tarafından ailenin önemine vurgu yapmak amacıyla düzenlenen IV. Toplumsal Cinsiyet Adaleti Kongresi’nde bu yıl ‘Boşanma’ temasını işlendi. 

EVLİLİĞİ BİTİREN SADAKATSİZLİK

Aile birliğinin bozulması sonucunda ortaya çıkan boşanma bireyi ilgilendirdiği kadar toplumu da ilgilendiriyor. Aile, bireyi toplumsal hayata hazırlaması ve aynı zamanda toplumun devamını sağlaması açısından hemen her toplumda son derece önem verilen bir kurum. Bu nedenle yüzyıllardır evlilik kurumu din, hukuk ve ahlak kuralları tarafından da desteklenerek boşanma olgusunun önüne geçilmeye çalışılıyor. Ancak çiftler arasında kültürel farkların olması, çiftlerin evlilik kurumundan beklentileri karşılayamaması, fiziksel, sözlü, cinsel veya psikolojik aile içi şiddetin yaşanması, şiddetli geçimsizlik, sadakatsizlik gibi nedenlerle bu birlik sarsılabiliyor. Boşanma konusunun işlendiği IV. Toplumsal Cinsiyet Adaleti Kongresi’nde konuşan KADEM Başkanı Doç. Dr. E. Sare Aydın Yılmaz “Aile birliği ile aile fertleri için sağlıklı, rahat ve huzurlu bir hayat amaçlanır. Aile birliğini tehlikeye atan riskleri; bedeni, akli, sosyal, manevi, mesleki sorunları, çiftleri boşanmaya iten nedenleri bilmeden sağlıklı bir aile inşa etmemiz mümkün gözükmüyor. Bu nedenle boşanmanın nedenlerini araştırdık; boşanmış kişilerle, hukukçularla, sosyologlarla, psikologlarla adli tıp uzmanlarıyla görüştük. Buna göre en sık karşılaşılan neden sadakatsizlik. Aile için şiddet, kıskançlık, çocuğun yetiştirilmesi konusundaki anlaşmazlıklar da aşina olduğumuz nedenler. Fakat günümüzde sosyal medya aile birliğini sarsan bu olgulara yeni bir boyut katmış durumda. Aşırı maddiyat beklentisi çiftleri boşanmaya götüren yeni bir olgu. Bu yeni durumlara karşı nasıl önlemler almamız gerektiğine kafa yormamız gerekiyor” şeklinde konuştu.

AİLE İÇİ ŞİDDET SIR OLARAK KALMASIN

“Aile içi şiddet ile boşanma sürecini ayrı düşünmek mümkün değil” diyen Doç. E. Sare Aydın Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti: 

“Toplumsal olarak aile içindeki şiddet bir sır olarak kalması gereken bir sorun olarak algılanıyor. Aslında en büyük sorun bu! Çünkü şiddet gördüğü için boşanan kadınlardan dinlediğimiz hikayeler sessiz kalındıkça bu şiddetin arttığı ve cana kastedildiği noktada boşanma kararının alındığını gösteriyor. Şiddetin varlığı kolluk kuvvetlerine intikal ettiğinde polis bunu ailenin iç meselesi olarak gördüğü için şiddet uygulayanı cezalandırmak yerine eşleri barıştırmaya ya da kadını olayı sineye çekmeye teşvik ediyor.” 

KADEM Başkanı Doç. Dr. E. Sare Aydın Yılmaz

ARABULUCULAR KAVGAYI BİTİREBİLİR

Son zamanlarda tartışmalara konu olan ‘Arabuluculuk’ meselesini gündeme getiren Ayşe Keşir bu kurumun önemini “Boşanmaların yüzde 50’si çekişme, kavga ile geçiyor. Kan davalı gibi boşanıyoruz! Velayet, mal paylaşımı ve nafaka en büyük problemler. Bunlar hem tarafları hem  de arada kalan çocukları olumsuz etkiliyor. Bizim komisyon olarak bu konuda önerilerimiz var. İş dünyasında ve diğer alanlarda arabuluculuğu getirdik ancak aile arabuluculuğu konusunu yeni tartışmaya başladık. Bu anlamda bir direnç var; boşanmalardan vazgeçireceğimize dair eleştiriler yapılıyor. Biz raporumuzda aile arabuluculuğu ile ilgili ‘Şiddet şikayeti olmayan boşanmalarda velayet, mal paylaşımı ve nafaka konusunda kişileri eğitim almış uzman arabulucular buluştursun’ diyoruz” sözleriyle anlattı. 

AVRUPALI İNTERNETTEN BOŞANIYOR 

Toplantıda gündeme getirilen konulardan biri de dijital boşanma konusuydu. Ülkemizde henüz böyle bir uygulama yürürlüğe girmese de Avrupa’nın pek çok yerinde eşler birbirleriyle anlaştıklarında, internet ortamında hiçbir hukuki sürece tabi tutulmadan boşanabiliyorlar. Toplantıda konuyu gündeme getiren KADEM Başkanı Doç. Dr. E. Sare Aydın Yılmaz önümüzdeki on yıl içinde bu tür boşanmalara çok sık rastlanabileceğini kaydetti. Dijital boşanma konusu Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir fetvası ile gündeme gelmişti. Din İşleri Yüksek Kurulu, “Telefon, mesaj ve internet yoluyla boşanma geçerli midir?” sorusuna “Bir kişi boşanmayı ifade eden sözleri telefon, mektup, mesaj, faks ve internet yoluyla bildirerek de boşanabilir” şeklinde cevap vermişti.

TBMM AİLE BÜTÜNLÜĞÜNÜN KORUNMASI ARAŞTIRMA KOMİSYONU BAŞKANI VE AK PARTİ DÜZCE MİLLETVEKİLİ AYŞE KEŞİR:

AİLE ÇÖZÜMÜN MERKEZİDİR

IV. Toplumsal Cinsiyet Adaleti Kongresi’nde konuşan TBMM Aile Bütünlüğünün Korunması Araştırma Komisyonu Başkanı ve AK Parti Düzce Milletvekili Ayşe Keşir, komisyon olarak yaptıkları çalışmaları ve araştırma sonuçlarını paylaştı. Keşir, sözlerine şöyle devam etti: “Modern dünya aileyi sorunun merkezi olarak görüyor. Bugün kadına yönelik şiddet ve benzeri konuları konuştuğumuzda Marksist feminizmin ailenin kendisini sorun olarak gören bir yaklaşımı olduğunu gözlemliyoruz. Oysa kültürümüzde aile çözümün merkezidir. Asıl sorulması gereken sorular şunlar: Değişim karşısında ne yapacağız? Aşırı korumacılıkla onu red mi edeceğiz? Yoksa liberalizm ve benzer reflekslerle ona teslim mi olacağız? Biz kadim doğrulara sarılarak ve yeni gerçekleri göz ardı etmeden bir perspektif çizmemiz gerektiğini düşünüyoruz.” 

GÜÇLÜ KADIN GÜÇLÜ AİLE

“Aile ve kadının güçlenmesi gerekiyor” diyen Milletvekili Keşir, “Aile ile ilgili ideolojiler şekillenirken hep kadınlar seçim yapmak zorunda bırakıyor. Buna göre ya kadın güçlenecek ya da aile. Kadının güçlenmesi ile ailenin güçlenmesi birbirinin hasmı, rakibi, alternatifi değildir! Kadının güçlenmesi aileyi zayıflatmaz. Biz sağlıklı bir ailede kadın erkek, çocuk, yaşlı herkesin hak ve görevleri olduğunu savunuyoruz. O nedenle kadına tamamen ev dışında rol biçenlerin kendilerini sorgulamaları gerektiğini düşünüyorum. Bir başka görüş de kadını sadece ev içi görevlerle tanımlıyor. Kadının ev dışındaki üretimini, becerisini konuşmayacaksak biz ne Hz. Hatice’yi ne Hz. Ayşe’yi ne de Nene Hatun’ları konuşabiliriz. Her iki kutbun da bizi doğru yere götürmediği kanaatindeyim. Aile bir görev cetvelinden oluşmaz; bulaşığı kim yıkayacak, yemeği kim yapacak gibi sorularla kurulmaz. Kadim doğruları ve yeni gerçekleri göz önünde bulundurarak bir aile profili çizmeliyiz. Her aile özeldir ve kendine uygun hak ve görev dengesi kurmalıdır. O nedenle evliliği kadın kendine bakacak bir erkek, erkeğin de evini çekip çevirecek bir kadına ihtiyacı olması olarak tanımlarsak hata yapmış oluruz. İhtiyaç mekanizması ortadan kalktığında ne olacak? Bana sorsanız aileyi tek bir cümle ile özetlerim: Baş dayayacak omuz. Bugün kapitalizm ‘ben’i kutsayarak ‘biz’i hor görerek kendine alan açmaya çalışıyor. Aslında aile ‘biz’i tanımlayan en önemli yapı” diye konuştu. 

Eğitimin önemli bir fırsat eşitli aracı olduğuna dikkat çeken Keşir, kadın eğitimi ve istihdamı konusunda gelinen aşamaya da şu sözlerle dikkat çekti: “Üniversiteden mezun olan kadınların yüzde 70’i istihdama katılıyor. AK Parti iktidara geldiğinde kız çocuklarının üniversiteye erişim oranı yüzde 13,5 idi. Bugün bu oran yüzde 49. Eğer biz kadın istihdamı ile ilgili verileri eleştiriyorsak geçmiş dönemlerde kız çocuklarını eğitimden bu denli uzaklaştıran zihniyeti ve uygulamaları sorgulamalıyız.”