20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Ailesinin 150 yıllık kayıp halkasını Suriyeli mülteciler içinde buldu

Çarlık Rusya 150 yıl önce Çerkes aileleri sürgün etti. Rusya’dan trenlere bindirilen ailenin bir bölümü Türkiye’ye diğer bölümü ise Golan Tepeleri’ne gönderildi. İsrail’in işgalinden sonra Şam’a sürülen aileyi burada da bir iç savaş bekliyordu. Suriye’den mülteci olarak Yalova’ya gelen Çerkes aile kaybettiği akrabalarını tesedüfen karşısında buldu.

ZAHİT KAPLAN23 Temmuz 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Ailesinin 150 yıllık kayıp halkasını Suriyeli mülteciler içinde buldu

Bu hikaye Sabahat Kaplan ve onun gibi Türkiyeli Çerkeslerin hikayesi. 150 yıl önce Çarlık Rusya Çerkeslere sürgün ve soykırım uyguladığında bu olacaklar tahmin edilemezdi. Aileler, büyük büyük dedeler ayrılıp trenlere bindirildiğinde nereye gideceklerini bilmiyorlardı. Ayrıldılar. Farklı bölgelere dağıtıldılar. Babaannem Sabahat Kaplan’ın anneannesi Kuzey Kafkasya’dan göç eden aileler içindeydi. Yolları bilmeyen, kimseyi tanımayan o insanlar Türkiye’ye getirildiklerinde farklı bölgelerde kaldılar. Dağıldılar. En son Yalova’ya geldiklerinde şu anki köyümüze yerleştiler. Köyün isminin Soğucak olmasını istediler. En azından Kafkasya’dan, ayrıldıkları öz vatanlarından bir isim kalsın istediler. 

TREN GOLAN’DA DURDU

Diğer tarafta bir başka hikâye vardı. 150 yıl önce o trenler başka yerlerde de durdu. Çocukları aynı kuyudan su içmiş aileler koparıldığında, onlardan bazıları da Suriye’yi vatan edindi. Golan tepeleri, Şam ve Halep, Çerkesler’in yerleştiği yerler oldu. Golan Tepeleri de Filistin’in işgali sonrası 1967’de İsrail’in istilasına uğradı. 11 Çerkes köyü vardı ve Çerkesler bir kez daha sürgün edildi. Alıştıkları köylerinden çıkıp Şam’ın merkezine yerleştiler. Zamanla Şam’ın güney mahalleleri Suriyeli Çerkeslerle doldu. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi Çerkesler aile içinde ve kendi aralarında dillerini korudu. 

Mart 2011, Suriye’de iç savaş başladı. Suriye’den Çerkesler göç etmeye başladı. Ürdün ve Lübnan yakındı, bazı Suriyeli Çerkesler o bölgelere geçti. Fakat 150 yıl önce ayrıldıkları Kafkasya veya Türkiye onları daha çok cezbediyordu. Bir yerde mülteci olmak vardı, diğer tarafta ise misafir olmak. Onlar misafir olmayı tercih ettiler. 2000 Suriyeli Çerkes Kafkasya’ya gitti. Onları orada bekleyenler de vardı. 150 yıl önce ayrıldıkları öz yurtlarına geri dönmüşlerdi.

900 KÖY İÇİNDE KADER YOLUNU ÇİZDİ

Türkiye’de 900 kadar Çerkes köyü vardı. Ancak bu köylerin sayısı azalıp nüfusları küçüldü. ‘Anadolu’daki Kafkasya’ tümüyle Türkiye’ye kaynaştı ve aynılaştı. Bir de ‘Suriye’deki Kafkasya’ vardı. Savaş, işte o Kafkasya’yı dağıttı. 

Türkiye’yi tercih edenler oldu. Bazı sivil toplum kuruluşları ve Çerkes dernekleri devreye girdi. Suriyeli Çerkesleri Türkiye’deki Çerkes köylerine götürmek için mücadele verdi. Uçaklar hazırlandı ve karşılamalar düzenlendi. O ailelerden bazıları da bizim köyümüze geldi. Yalova’ya, Soğucak Köyü’ne. 

TANRI MİSAFİRİ DEDİ KUZEN ÇIKTI

Arapça bilmeyen Türkiyeli Çerkesler, Türkçe bilmeyen Suriyeli Çerkeslere evlerini açtı. Onları kucakladı. Çerkesçe, onlar için büyük bir lütuf oldu. Türkiye’de “Suriyeli” denilince zihinlerde uyanan anlamlara benzemiyordu onların yaşadıkları. Çünkü kendilerini misafir olarak görmeyen insanların arasındalardı. Türkiyeli Çerkesler, Suriyeli akrabalarını aileden gördü. Evlerini Suriyeli Çerkes’lere açanlardan biriydi Sabahat Kaplan. Çerkesçe sohbet tatlı tatlı ilerlerken, hikaye ortaya çıktı. Konuştuğu Nurhan adlı kadın dedesinin akrabasıydı. Uzaktan kuzenler geçen yüzyılı aşkın yaşananlar, büyüklerinden duyulan hikayeler paylaştılar. 

CAMİ AVLUSUNDA HALUJ

Yalova’nın Soğucak Köyü’nde şimdi Suriyeli Çerkes aileler geleneksel Çerkes yemekleri yaparak hayatlarını idame ettiriyorlar. Köy camiinin altında kendilerine verilen bir dükkânda ‘Haluj’ yani Çerkes mantısı üretiyorlar, satıp geçimlerini kazanıyorlar. Eğitimli olanlar iş bulup çalışıyor. Çünkü Türkiyeli Çerkesler artık onlar. Türkçe’yi de yavaş yavaş öğreniyorlar.

Yalova’da geçen 5 yılın ardından artık Suriyeli olduklarını unuttular. Ortak ana dilleri hayatlarını kolaylaştırdı. Çünkü onlara kimse siz bizim misafirimizsiniz demedi. Evini, kucağını açan herkes onları aileden biri olarak gördü. Fakat köyün dışına çıkanların tecrübeleri de oldukça önemli.

Hayat bu! En büyük sürprizini 88’inci yaşına bıraktı

Hayat Sabahat Kaplan’a en büyük sürprizini 88 yaşında yaptı. Evini, mutfağını açtığı Suriyeli Nurhan Hanım uzak akrabası, kuzeninin kızı çıktı. Evli ve iki çocuk annesi Nurhan Hanım, Soğucak Köyü’nde kendisini evinde gibi hissettiğini söylüyor. “İyi ki sizi tanıdım” diyen Nurhan Hanım,  kaybettiğini düşündüğü ailesinin yardımlarıyla kendisine huzurlu bir hayat kurduklarını söylüyor. Suriyeli Çerkes aile, Sabahat Kaplan ve çocuklarının yardımlarıyla yeni evine taşındı.  

Türkiyeli Çerkes ve Suriyeli Çerkes arasındaki fark 

Özellikle iş hayatına girenler, sokakta yürürken, iş arkadaşıyla sohbet ederken, yolculuk yaparken insanların tepkilerini ölçüyor. Suriyeli olduklarını bilen insanların yaklaşımlarına, tepkilerine tanık oluyor. En fazla ‘Suriyeli Çerkes’ ne demek bunu izah etmekte zorlanıyorlar. Mesela ben bir ‘Türkiyeli Çerkes’ olarak bu kimliğe dair olağanüstü bir tepkiyle karşılaşmıyorum. “Çerkesim” demek yetiyor. Fakat bir Suriyeli bunu söylediğinde insanlara ilk başta biraz ilginç geliyor.

Türkiye’yi, kendimizi daha iyi anlamamıza, anlamlandırmamıza yarıyor tecrübeler. 150 yıl önce Türkiye’ye göç eden Çerkeslerin neler yaşadığını canlandırıyor “Suriyeli Çerkesler.” Türkiye’de Suriyelilere karşı olan önyargıların ne kadar anlamsız olduğunu gösteriyor. 

EN HAYIRLI BİRLİKTELİK 

Suriyelilerin Türkiye’de en fazla yüzleştikleri sorun elbette dil sorunu. Fakat Çerkes köylerine yerleştirilen Suriyeli Çerkesler için bu bir sorun değil. Bu sebeple, onların Türkiye’de toplumun kabul görmüş bir kesimi tarafından kucaklanması, sahiplenmesi, onların diğer tüm alanlarda daha rahat hareket etmesini sağlıyor. Bu örnek, Türkiye’ye gelen Suriyelilerin daha kolay nasıl adapte olabileceğini de ortaya koyuyor. Suriye’den ülkemize gelmiş Çerkesler, kendi ana dillerini bilen “Türkiyeli Çerkesler” tarafından kabul edilmeseydi, bu kadar kolay adapte olmaları, mutlu olmaları mümkün değildi. Bu sebeple, diğer tüm Suriyeli misafirlerimizin de toplumda bazı kesimlerle ortaklık kurmaları gerekiyor. Böylece kendi toplumumuz içinde bir kesimin sahiplenmesi, Suriyelilerin, toplumun diğer alanlarında da rahat yer edinmesini kolaylaştırıyor. 150 yıl önce bir savaşın ayırdığı aileler, bir başka savaş sebebiyle yine bir araya geldi. Fakat bu birliktelik, aslında “Çerkes” olmayan diğer Suriyeliler için de bir ümit olabilir. Tıpkı Yalova’nın Soğucak Köyü’nde insanların Suriyelileri bağırlarına bastıkları gibi, Türkiye’nin bir başka yerinde insanlar, farklı bir bahaneyle Suriyelileri bağırlarına basabilir. Yeter ki onları bir araya getirecek bahaneler bulunsun.