24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Aşı akciğer kanseri için bir umut mu?

Kübalı doktorların 25 yıllık çalışma sonucu akciğer kanserine karşı geliştirdiği aşı gerçekten işe yarıyor mu? Bilim dünyasına ikiye bölen haberi onkoloji alanında Türkiye’de otorite kabul edilen Prof. Dr. Mustafa Özdoğan’a sorduk. Aşı Özdoğan’dan geçer not alamadı. Nedenini bakın nasıl açıkladı.

25 Eylül 2016 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Aşı akciğer kanseri için bir umut mu?

Kanser, gelişen tıp teknolojileri ve bilimsel çalışmalar ışığında günümüzde kontrol edilebilir hastalıklar arasında hızla yerini almasına rağmen, toplumda hala endişe ve korku ile bakılan bir sağlık sorunu. Böyle olunca da bu alanda söylenen ümit verici her söz ilgi çekiyor ve insanları çare arayışı içine itiyor. “Kanserin çaresi bulundu!” ifadeleri ile başlayan cümlelerin ardı arkasının kesilmediği şu dönemde, geçmişi yıllar öncesine dayanan ve her yıl tazelenen yeni bir bilgi gündemde, Aşı! Peki, aşı gerçekten kanser tedavisinde bir umut mu? Yoksa kanser aşısı ile ilgili bugüne kadar yapılan ve hayal kırıklığının ötesine geçemeyen çalışmaların, daha kat edecek çok yolu var mı?  Bu soruların yanıtları için Memorial Antalya Onkoloji Merkezi Başkanı ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Özdoğan’dan görüş aldık. Prof. Dr. Özdoğan, kanser aşısı ve özellikle akciğer kanserinde kullanılan aşılara yönelik çalışmalar hakkında bilgi verdi.

Küba’da kanser aşısı kavramı, kanser hastaları için bir umut mu?

İnsanlar Küba kanser aşısıyla, 2013’de ‘kanserin aşısı bulundu’ algısı oluşturan haberler sayesinde tanıştı. Aynı yıl Amerika Kanser Kongresi’ne sunulan ve aşı ile ilgili yapılan araştırmada, 176 hasta iki gruba ayrıldı. Çalışmada dördüncü evre ve küçük hücreli dışı akciğer kanserli hastalara, artık kliniklerde bu hasta grubunda tercih edilmeyen kemoterapi ilaçları kullanıldı. Yanıt alınanlar iki gruba ayrılarak bir gruba aşı uygulandı. Aşı alan grubun yaşam süresi, tedavisiz kalan gruba karşı 2 ay üstünlük sağladığı saptandı. Henüz çalışmanın kapsamlı verileri içeren yazılar bilimsel bir dergide yayınlanmadan, basında yer alan haberlerin gücüyle, adeta her kanser türüne etkili olan ve hastalara şifa sunan bir algı oluşturuldu. Küba’nın masumiyet algısının da etkisiyle bu süreçte çok sayıda ve her türden kanser hastası, Küba’ya şifa amacıyla ulaşmaya çalıştı. Bir grup hasta bu yolda tedavilerini aksatarak sağlığını kaybetme noktasına geldi. Aslında işin gerçeği şuydu; aşı yalnızca dördüncü evre akciğer kanserinde kullanılabiliyordu ve henüz bilimsel veriler bu kanser türünde bile yeterliği olmadığına işaret ediyordu.

Aşının bir uygulama alanı var mı?

Aşının, 2014 yılında ClinicalCancerResearch dergisinde yayınlanan makalesinden çıkarılan bilimsel sonuç aşının, dördüncü evre akciğer kanserinin tedavisinden çok klinik araştırmalarda denenebilir oluşudur. Türkiye’de onkoloji kliniklerinde kanser hastalarına hizmet veren doktorların bilimsel çerçevede insani çabaları sonuna kadar zorladıkları bilinen bir gerçek. Bu gerçeğin göz önüne alınmasıyla yanlış anlamaya yol açacak haberlere yer verilmemesi, hastaların da tedavi süreçlerini olumsuz etkileyebilecek bir ruh hali içine girmesini engelleyecektir.  

Peki Küba sağlık araştırmalarında nerede?

1960’larda ülkede başlayan biyoteknoloji yatırımları ile kendi tıbbi ilaç ihtiyacının yüzde 80’ni karşılayabilen Küba, biyoteknoloji ürünlerindeki ihracat rakamını 2005 yılında 300 milyon dolara ulaştırmıştır. Böylece Küba’daki biyoteknoloji endüstrisi yenilikçi aşılar geliştirmeye başlamıştır. Örneğin Hepatit B aşısı FDA tarafından 2001 yılında pre-qualification aldı, şu anda 30’dan fazla ülkede satılıyor. Menenjit aşısı Latin Amerika ülkelerine gönderiliyor. 2000 yılından sonra Küba kanser aşılarıyla ilgili azımsanmayacak oranda patent başvurusunda bulundu. Ancak yararı kanıtlandığı iddia edilen aşıların verileri uluslararası bilim camiasını ikna edememiş ülkemiz dahil olmak üzere hiçbir batılı ülkede onay alamadı. 

Kanser aşısında aynı başarıyı yakalamak neden mümkün değil?

Çünkü kanser tek bir hastalık değildir. Kanser hücresi ile mücadele ederken, aynı anda süreçte aktif rol alan birden çok sorun da yaşanır. Bunlar; kanser hücresinin savunma sistemini aldatma becerisi, tümörün mikroçevresi, kanserli bireyde normal olmayan immünsistem ve özellikle dördüncü evrede kanser hücre sayısının immün hücrelere sayısal üstünlük kuruyor olmasıdır. Akciğer kanseri aşısında güçlüğü sadece Küba yaşamıyor. Bugüne kadar özellikle akciğer kanser hücre yüzeyinde bulunan MAGE-A3, MUC-1,  BLP25, tecemotide isimli proteinlere karşı geliştirilen akciğer kanseri aşıları ile yapılan geniş kapsamlı klinik araştırmalar da başarısızlığa uğramıştır.

Akciğer kanserinde aşı tedavisi tamamen rafa kaldırıldı mı?

Aşı çalışmalarından sonra özellikle immünoterapilerde elde edilen başarı doğrultusunda kanser hücresi ve savunma hücreleri arasındaki ilişki artık daha iyi anlaşıldı. Önceleri basitçe geliştirilen kanser aşısı ile vücuttaki savunma hücrelerinin harekete geçirilmesi hedeflenirken şimdilerde kanserli hastanın savunma hücrelerindeki fren mekanizmaları saptandı. Yeni geliştirilen fren mekanizmasını ortadan kaldıran ilaçlar ile aşı kombinasyonları belki de aranan sonucu hekimlere sunacaktır. Ne var ki hasta tedavisi bilimsel kanıtlar olmadan varsayımlar ile yapılamaz.

Dördüncü evre akciğer kanserli hastalar bu aşıyı olabilir mi?

Yapılan çalışma bilimsel açıdan oldukça zayıf. Güvenilir bir çalışmada güncel kanıtlanmış tedaviler kullanmalı ve yeni denenecek ilaç veya aşı zayıflatılmış, yani tedavisiz bırakılmış bir gruba karşın değil, rutin pratikte kullanılan ve etkinliği kanıtlanmış bir tedavi grubuna karşı yarıştırılmalıdır. Küba aşısı ile yapılan çalışmada elde edilen yaklaşık 8 aylık bir yaşam süresinin modern tedaviler ile elde ettiğimiz tedavi sürelerinin oldukça gerisinde olduğunu, 1980-1990 yıllarına ait tedavi verileri ile örtüştüğünü görüyoruz. Günümüzde dördüncü evre akciğer kanserinde her ne kadar meme kanserindeki başarı yakalanamasa da ciddi düzeyde yol alınmıştır. Son 15 yılda akciğer kanserini çok daha iyi tanınmıştır, alt gruplarıdaha iyi saptanmış ve hassas tıp denilen, kişiye ve tümöre özgü tedaviler ile buluşturabilmiştir. Eskiden hiç görülmeyen 2-5 yıl, hatta daha uzun yaşayan dördüncü evre akciğer kanserli hastaları görür olmak hekimler için de umut verici ve sevindiricidir. Tüm bu gerekçeler doğrultusunda Kübalı meslektaşlarımızın iddia ettiği akciğer kanseri aşılarını hastalarımıza önermiyoruz.

Küba biyoteknolojide başarılı. Hepatit B aşısı FDA’dan onay aldı. Menenjit aşısı Latin Amerika ülkelerine gönderiliyor. 

Yararı kanıtlandığı iddia edilen aşının verileri bilim camiasını ikna edemedi. Ülkemiz dahil batılı ülkelerden onay alamadı.

ABD’nin Küba ile ilişkilerini aşı için  düzelttiği iddia ediliyor. Küba’nın üretim kapasitesi sınırlı. Söylentilere göre ABD Küba’ya ‘aşıyı birlikte dünyaya satalım’ teklifini yapmış.

KÜBA’DAN ABD’YE 1 DOLARLIK REST 

Yengeç Dönencesi’nin yanı başındaki yalnız ve yoksul ülke Küba, geliştirdiği kanser aşısıyla bir anda dünyanın umudu oldu. Yaygın şekilde puro içilen ülkede akciğer kanserinin sık görülmesi nedeniyle araştırmacı Dr. Camilo Rodriguez liderliğindeki bilim adamları, 25 yıl boyunca kansere karşı bir aşı üzerine çalıştı. 2008’deki klinik denemelerin ikinci fazında, aşı olan kanser hastalarının 4 ila 6 ay uzun yaşadığı tespit edildi. Sağlık Bakanlığı Cimavax adlı aşıyı halka ücretsiz vermeye başladı. Aşı Küba’daki bin kişiden sonra Avrupa’da da bin kişi teste tabi tutuldu. Bu aşı doğrudan tümöre saldırmıyor. Tümörün ürettiği ve kanda dolaşan proteini hedef alıyor. Bu protein hücrelere büyümesini ve bölünmesini söylüyor, kanseri yayıyor. Aşı işte bu proteinin kanser hücrelerine yapışmasını engelliyor. Bazı iddialara göre ABD’nin Küba açılımının arkasındaki en önemli faktörlerden biri bu aşı. ABD’deki Roswell Park Kanser Enstitüsü aşıya ilgi gösterdi ve klinik deneyleri başlatmaya karar verdi. Şu anda Gıda ve İlaç Dairesi FDA’dan izin alma sürecindeler. Aşının ABD’de kullanıma girmesi 5-10 yıllık bir süreç.  Uzmanlar, testler olumlu sonuç verirse, bir gün Cimavax’ın insanların çocukken yaptıracağı önleyici bir aşı haline gelebileceğini belirtiyor. Ancak ABD’li dev ilaç firmaları aşı hakkında ‘Yan etkileri insanları öldürecek’ tezini savunuyor. Dr. Rodriguez’e göre bu bir propoganda. Rodriguez, “Bu aşı tüm dünyada ya bedava yapılacak ya da maksimum 1 dolara satılacak’ dedim. Şimdi ayıklasınlar bakalım pirincin taşını” diyor.

UMUT AŞISI OLAN TÜRK HASTA ÖLDÜ

2013’te kansere yakalanınınca Küba’ya giden ve aşı olan Burhanettin Çevik, Küba aşısı olduktan 7 ay sonra hayatını kaybetti. Eşinin aşıyla iyileştiği yönündeki haberlere isyan eden acılı eş Behice Çevik, yaşadıkları süreci şöyle açıkladı: Küba’da doktorlar eşime 6 doz aşı verdi. İkisini orada yaptırdık. Diğer dört aşı ise Türkiye’de yapıldı. Doktorlar kemoterapiye devam etmemizi söylediler. Aşının ardından eşim kansere yakalanmadan önceki halinden bile daha dinç ve sağlıklı gözüküyordu. Fakat aşı kanserin yayılmasını durdurmadı. Sadece ağrılar ve vücudundaki şişlikler azaldı. 5 ay sonrasında ilacın direnci kırıldı. Kanser tüm vücuduna yayıldı. Bir ay yoğun bakımda kaldı. Son arzusu kızını gelinlikle görmekti. Düğünün ertesi günü de Burhanettin’i kaybettik. Ölümünün ardından bir yıl geçmesine rağmen hâlâ ilacın eşimde etkili olduğu yönünde haberler yapılıyor. Aşı kanseri kesinlikle engellemiyor. Sadece biraz daha yaşamak isteyenler için ağrısız süreç imkanı veriyor.

AKCİĞERDE ÖMRÜ20 AY UZATAN TEDAVİ BULUNDU

Akciğer kanseri tedavisinde modern cerrahi teknikler ve radyoterapide yeni teknolojiler, girişimsel radyolojik yöntemler, yeni kemoterapi ilaçları, hedefe yönelik akıllı ilaçlar ve immunoterapiler, onkoloji uzmanlarını hastanın karşısında daha ümitli ve güçlü kılmaya başladı. Dördüncü evre akciğer kanserinde 1970’li yıllarda ortalama yaşam süresi 2-5 ay iken günümüzde neredeyse 20 ay ve üzerini hedefleyen tedavi stratejileri geliştirildi. Bu durum akciğer kanseri için sıra dışı gelişme olarak adlandırılabilir. Tüm bunlara karşın bu verilen rakamlar onkolojide istatistikle elde edilen tahmini yaşam süreleridir. Tedavi edilen hastalarda sürecin olumsuz gittiği ve yaşamını oldukça erken süreçte kaybedenler olabileceği gibi, gerek kemoterapiden gerekse hedefe yönelik tedavilerden çok iyi yanıt alarak bu süreleri çok daha aşan hastalar olacaktır.