20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Batı’da İsrail’e boykot büyüyebilir

Yahudi Ulusunun Devleti yasasının kabulü ile liberal, laik çevrelerin İsrail’de yaşamasını anlamlandıracak bir gerekçe kalmadı artık. İsrail toplumu giderek tamamen Eski Ahit’i referans alan, ırkçı ve başka inanca yaşama hakkı tanımayan politikaları benimsiyor. Türkiye için konuşuyoruz ama aslında çok derin bir kutuplaşma İsrail’de var. Dindar, ultra Ortodoks dindar ve laikler arasında çatışma potansiyeli de bulunuyor. Ama fanatik dindar Yahudilerin sayısı giderek artıyor İsrail’de.

ZEYNEP TÜRKOĞLU29 Temmuz 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Batı’da İsrail’e boykot büyüyebilir

“Yahudi Ulusunun Devleti” yasası İsrail Parlamentosu’ndan geçti. İsrail’in hukuk tanımazlığı, ırkçı ve saldırgan tutumu artık yasalarında kayda geçmiş oldu. Bir yönüyle durum uygulamanın resmiyete dökülmesinden başka bir şey değil. Öte yandan Batı normlarının böylesi bir metinle alaşağı ediliyor olması İsrail’in Batı kanadındaki pozisyonunu zora sokabilir. Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Berdal Aral ile süreci ve dünyadan yükselen tepkileri konuştuk. 

Yasa ne diyor?

‘İsrail bir Yahudi devletidir’ deniliyor. Araplar yok sayılıyor. Arapça resmi dil olmaktan çıkarılıyor. Nüfusun yüzde 20’sini oluşturduğu öne sürülen sürgündeki Filistinlilerin geri dönme hakları reddediliyor. Dünyadaki tüm Yahudilerin İsrail’e dönme hakları vardır denilerek İsrail Devleti dünyadaki tüm Yahudilerin anavatanı ilan ediliyor. Ülkede kendi kaderini tayin hakkının sadece Yahudilerde olduğu ifade ediliyor. Kudüs’ün tamamının İsrail’in başkenti olduğu vurgusu tekrarlanıyor. 

“Bugüne kadar iyiydi de bugün bozuldu diyenlerden değilim. Bu konuda Edward Said ile aynı görüşteyim. İsrail başından beri Yahudi olmayanları dışlamaya yönelmişti. Fakat bugünkü kadar net yasal çerçeve içinde kendini göstermiyordu.”

“Mutlaka uluslararası toplumun yaptırım eksenli olarak devreye girmesi gerekir. Yaptırım düşünmeden kınayanların gerçekten Filistin Devleti’ni istediklerini düşünmüyorum.” 

Aylar evvel bir panelde sizden şöyle bir cümle duymuştum: Belki gelecekte tartışacağımız bir Kudüs veya Filistin meselesi kalmayacak. Uyarı ciddiye alınsın diye özellikle mi sert kurduğunuz bir cümle bu? 

Açıkçası Batı’nın İsrail’e karşı harekete geçme konusunda istekli olmadığını biliyoruz. Bunun pek çok nedeni var. Birincisi ABD’nin İsrail’i kendi güvenliğinin bir parçası olarak görmesi ve yayılmacı politikalarını desteklemesidir. Avrupa da ABD’nin bu iradesinin karşısında olmayı kendi menfaati açısından anlamlı görmüyor. İkincisi Avrupa’da zaten çok da birleşik bir irade mevcut değil. Dolayısıyla bu da zemin kaybettiriyor onlara. Üçüncüsü Avrupa ciddi bir askeri güç de değil. Ve bir de tabii Avrupa’nın genel olarak İsrail’e karşı bir mahcubiyeti var. Soykırım meselesinden dolayı. Siyonist lobi inanılmaz derecede güçlü. İngiltere’de epey bulundum. Orada bildiğim kadarıyla Yahudi sayısı üç yüz bin civarındadır. Buna rağmen medyada, üniversitelerde, mecliste ve hükümetlerde bu oranın çok üzerinde bir temsilleri var ve bunların önemli bir kısmı Siyonizmi destekliyor. Bunun yanı sıra Batı’nın gözünde fanatik olmaya müsait, kökten dinciliğin yaygın olduğu, geri kalmış, modern dünyaya entegre olamayan baskıcı rejimler ve halklar var. Dolayısıyla bunların içinde İsrail gibi batılı değerleri benimsemiş olan –kendilerine göre- bir devletin mevcudiyeti, modernlik düşmanı barbarlara karşı İsrail’in varlığı Batı’nın kendi güvenliği açısından tercih sebebi.

Bu son yasaya rağmen batılı değerlerden söz edilebilir mi?

İşte şimdi başka bir yere dönüyor mesele. Özellikle Avrupa açısından bu yasa sanırım İsrail’le ipin kopabileceği noktadır. Çünkü demokratik, çoğulcu, ayrımcılık yapmayan bir model olarak kurgulanan İsrail’in bu yasa ile birlikte ırkçı, dini hoşgörüsü düşük, tamamen tahakkümcü ve dışlayıcı, hatta bir tür apartheid (ırk ayrımcısı) yapı kurmaya başlaması Batı’daki demokratik İsrail söylemini alt üst etmiştir. Bu durumda Batı’da İsrail’e ilişkin güzelleme yapmak gittikçe zorlaşacaktır. İsrail içindeki pek çok akademisyen, hukukçu, entelektüel de artık İsrail’in eski İsrail olmadığını söylemektedir. Ama ben zaten eski İsrail’in de öyle hakkaniyetli olduğunu düşünmüyorum. Bu durum kendileri açısından da kırılma noktası. 

Paradigma değişebilir…

Ne de olsa demokratiktir, pürüzler giderilir demek artık pek mümkün değil Batı açısından. Özellikle üniversitelerde, sendikalarda, hatta bazı medyada İsrail’in söylemlerini satın almak artık pek kolay olmayacak. Muhtemelen boykot uygulaması söz konusu olabilir. Bu sivil toplum inisiyatifi olarak da gerçekleşebilir. Zaten kısmi olarak var ama daha güçlenebileceğini düşünüyorum. Siyasi partilerin de İsrail’e karşı daha eleştirel olmaları beklenebilir. Hatta İslâm dünyası daha fazla inisiyatif alarak BM Genel Kurulu bünyesinde kınamanın ötesinde yaptırıma yönelik karar tasarısı sunabilir. Bu sürecin İsrail ile Avrupa açısından çok sancılı olacağını söyleyebiliriz. Avrupa’nın ABD’den tamamen ayrışarak tavır almasını beklemek gerçekçi değil. Ama eskiye oranla Avrupalılar Filistinlilere daha yakın, İsrail’e daha mesafeli ve eleştirel bir yerde duruyor. Türkiye Filistin konusunda İslâm dünyası içinde en fazla tepki veren ülkelerden biri. Son süreçte Suudi Arabistan ve Mısır’ın bile Müslüman Arap halkları olan devletler olduğu için tepkileri oldu. Hem Batı hem İslâm dünyası ile yakın ilişkileri olan bir ülke olarak Türkiye’nin konumu burada çok özel ve önemli. Batılı ülkeleri eleştirel tavır almaya davet edebilir. Ayrıca karar verme özerkliği bakımından da az sayıda Müslüman ülkeden biri. Eskisi gibi başkalarının yönlendirmesiyle karar almıyor. Sonuçta özgür seçimlerle, siyasi partilerle, çoğulculukla işleyen bir demokrasi var. Daha önce yaptığı gibi İİT’de kararlar aldırabilir. BM’nin yapısına ilişkin eleştirel tutum ve söylemi ile Türkiye Latin Amerika’ya kadar mazlumların sözcülüğünü üstlenmiş durumda. “Dünya beşten büyüktür” çıkışının bir karşılığı var. Bunlar tarihi arka planının derinliği ile siyasi olarak Türkiye’nin küresel aktör olduğunu gösteriyor bize. Kaçınılmaz olarak bunlar Türkiye’yi Filistin konusunda da öncü konuma getiriyor. 

Bu değişiklik İsrail içinde nasıl sonuçlar doğurabilir?

Daha liberal, laik çevreler açısından bu bütün hayallerinin yıkılması anlamına geliyor. Bugün İsrail’de onların yaşamasını anlamlandıracak bir gerekçe de kalmadı artık. İsrail toplumu giderek Eski Ahit’i referans alan, ırkçı ve başka inanca yaşama hakkı tanımayan politikaları benimsiyor. Tevrat’ta adı geçen hangi coğrafya varsa artık bundan sonra bunların İsrail tarafından ele geçirilmesi gerektiğine inananların sayısı giderek artıyor. Türkiye için konuşuyoruz ama aslında çok derin bir kutuplaşma İsrail’de var. Dindar, ultra Ortodoks dindar ve laikler arasında çatışma potansiyeli de bulunuyor. Ama fanatik dindar Yahudilerin sayısı giderek artıyor İsrail’de. 

“Bazı Körfez ülkeleri samimiyetsiz”

Gerçek anlamıyla bir Filistin Devleti kurulsa çok daha demokratik ve çoğulcu olacak. Muhtemelen modern dünyanın ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir yapı ortaya koyacak. Çünkü eğitim düzeyi yüksek, bilinçli, politik bir halktan bahsediyoruz. Dolayısıyla bütün bunlar o bölgedeki demokrasi ile ilişkisi olmayan otoriter ve totaliter devletlerin inandırıcılığını iyice azaltacak bir şey. Bunun bölge halkının demokratik taleplerine ivme kazandıracağını düşünüyorlar. Bir bakıma gençlik aşısı yapacak Filistin orada. Bazı körfez ülkelerinin her ne kadar İsrail’i eleştirseler de, Filistin’i destekleyecek pozisyonu olmadığını da görüyoruz. 

ABD için öncelik Amerikalılar değil İsrail…

İster sağcı ister solcu İsrail’in toplum olarak militarizmde nerede durduğunu gösteren bir örnek vereyim. ABD’nin Irak’ı işgalinin ardından aslında iddiaların gerçek olmadığı, kitle imha silahlarının bulunmadığı açığa çıktı. ABD’de yapılan anketlerde halkın büyük çoğunluğu Irak savaşını yanlış bulduğunu söylüyor. Aynı anket İsrail’de de yapılıyor. İsrailliler bunun doğru bir savaş olduğunu söylüyor. Irak mahvedildi ve kelimenin her anlamıyla her türlü barbarlık yapıldı. Irak’a saldırı ve işgalin gerekçesi bu anketin cevabında olabilir. Herkes kendi açısından meseleyi doğru anlamış yani.