24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Carla Bruni: First Lady iken bile metroya binerdim

Kimi dokunulmuş insanlar vardır. Onların her yaptıkları olay olur… Carla Bruni gibi… Dünyaya destan olmuş modelliği, ardından Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile evliliğinin getirisi “First Lady”lik ve şimdi tekrar sahne. Kendisi ve dünya ile o kadar barışık ki Fransa’nın popüler ikonlarından biriyken bile metroya binebiliyor.

HAKAN VAROL10 Aralık 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Carla Bruni: First Lady iken bile metroya binerdim

Türkiye’ye son yıllarda önemli isimler geldi ve gittiklerinde ortalık toz dumandı. 2018’e sayılı günler kala bu yıla damga vuracak bir isim; Carla Bruni ve Piu Entertainment ile 73 Organizasyon işbirliği sayesinde 13 Aralık’ta İstanbul Zorlu PSM’de sahne alacak. 

50 yaşındaki model ilk kez 19 yaşındayken moda sayfalarına kapak oldu. L’Oréal ile Christian Dior gibi dünyanın en önde gelen markalarını temsil etti. Valentino, Yves Saint Laurent ve John Galliano için çalışırken 7,5 milyon dolar yıllık kazanç ile en fazla kazanan süper modeller arasında sayıldı. Mimarlık eğitimi alan Bruni aynı zamanda oyunculukta yaptı. 

Yeni Nesil Diana

2008’de Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile evlendiğinde artık modern dünyanın Lady Diana’sıydı. Kısa süren evliliğin ardından “Artık sahnelerde varım” diyor. Bruni ile yeni albümü French Touch’ın dünya turunun Türkiye ayağı öncesinde keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. 

- Sizi model olarak biliyoruz. Müzisyen kimliğinizi yeni yeni tanıyoruz. Öncesinde bizim için çok başarılı bir modeldiniz. Müziğe ilginiz ne zaman başladı? Nasıl gelişti?

Çocukluğumdan beri müzikle iç içeydim. Müzisyen bir aileden geliyorum. Annem, babam ikisi de müzisyendi. Annem piyano çalardı ve her sabah piyano sesiyle uyanırdım. Biraz büyüyünce piyano dersleri almaya başladım. Daha sonra gitara başladım. Çalıp, şarkı söylemeyi çok sevdim. Daha sonra besteler yapmaya çalıştım. Bu şekilde gelişti...

İNGİLİZCE ALBÜME KARŞI ÇIKTIM

- French Touch albüm turnesi kapsamında, 13 Aralık’ta İstanbu’da da bir konser vereceksiniz. French Touch tamamen cover şarkılardan oluşan bir albüm. Bu proje nasıl oluştu anlatır mısınız?

Aslında daha çok prodüktörüm David Foster’ın fikriydi. Başta benimle İngilizce şarkıların olduğu bir albüm yapmak istediğini söyledi. Ben çok sıcak bakmadığımı söyleyince farklı bir proje geliştirdi. Klasikleşmis hit şarkılara Fransız dokunuşu yapmak istedik. Biraz farklı düzenlemelerle, farklı bir yorumla... Böylece karşınıza French Touch çıktı.

- Albümü ve konserde söyleyeceğiniz şarkıları anlatır mısınız?

Çok keyifli bir albüm oldu. Rolling Stones, Abba, Depeche Mode gibi müzik dünyasının en büyük isimlerinin, en büyük şarkılarını seslendireceğiz. Mutlaka gelip izlemenizi tavsiye ederim.

Politika, beni hiçbir zaman etkilemedi. Şefkat ve nostaljiye çok bağımlıyım. Beni   harekete geçiren şey buydu. 

PODYUMDA ASKISINIZ SAHNEDE KENDİNİZ 

- Şarkı söylemek mi enstrüman çalmak mı? 

Şarkı söylemek bambaşka bir şey. İnsanlara direkt kalbinizden sesleniyorsunuz. Konuştuğunuz dili anlamasalar da, sizinle aynı duyguları paylaşabiliyorlar. O yüzden şarkı söylemeyi daha gerçekçi ve samimi buluyorum.

- Peki podyumu mu müziği mi tercih edersiniz?

Podyumda bir askısınız. Ama müzikte kendiniz. Ben müziği tercih ettim. Podyum da benim için çok keyifliydi, ama müzik her zaman samimi gelmiştir.

Siyasette Zorlandım

- İstanbul’a geliyorsunuz, heyecanlı mısınız?

Türkiye’yi iyi tanımıyorum, bu yüzden bu konser beni çok heyecanlandırıyor. İstanbul bir efsane. Çok fazla tarih ve kültür barındırıyor. Bu gerçek bir büyü.  

- Politika, sanatçı ruhunuzu nasıl etkiledi?

Politika, beni hiçbir zaman etkilemedi. Kocam cumhurbaşkanıyken bile metroya binerdim. Çünkü çok sosyal ya da politik bir yazar değilim. Eski duygu türlerini ve eski şiir türlerini kullanıyorum. Şefkat ve nostaljiye çok bağımlıyım. Beni harekete geçiren şey buydu. Bu yüzden dünya siyasetinde zorlanmaya başladım. Hiç ilgilenmedim.