25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Çocukların ‘kanka’sı TRT Çocuk

Dijital çağ çocukları ekran başında tehlikelerle tanıştırdı. Evlatlarımızı risklerden koruma işinde aileler yalnız değil. TRT Çocuk masum beyinleri eğitiyor, ruh sağlığının gelişimine destek oluyor, onlar için en iyi yayını vermek için özel medya oluşturuyor. Kanalın Koordinatör Yardımcısı İsmihan Yılmaz son gelişmeleri aktardı.

ZEYNEP TÜRKOĞLU25 Haziran 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Çocukların ‘kanka’sı TRT Çocuk

Gözümüzden sakındığımız çocuklarımız dijital çağın bir parçası. Zor soru şu ki, böyle bir dünyanın esiri miyiz, hakimi mi? Özellikle çocuklar için bu dünyanın riskleri ile kazanımlarını hesap etmek, titiz bir bakışı gerektiriyor. TRT Çocuk Kanal Koordinatör Yardımcısı İsmihan Yılmaz ile buluştuk. İşin dengelerini, hassas noktalarını konuştuk.  uTRT Çocuk en çok izlenen çocuk kanalı. Nasıl bu kadar iddialı ve başarılı olabiliyorsunuz? 

TRT Çocuk, içerik üretirken çocuklara ne katabileceğini titizlikle hesap ederek yola çıkmış bir kanal ve bir marka. TRT Çocuk minikleri ekran başında oyalamayı, eğlenceli vakit geçirtmeyi ve izleme süreleri üzerinden ticari kazanç elde etmeyi hedeflemiyor. Bilakis çocukların duygusal, bilişsel, fiziksel, davranışsal ve kültürel gelişimlerine katkıda bulunacak içerikleri üretiyor ve temin ediyor. Kamu yayıncılığının getirdiği bir görev bu aslında.

Görev kelimesi geçince, sıkıcı olmaya başlar mı diye korkuyor insan. Bundan nasıl koruyorsunuz programları?

Bu içeriklerimizin eğlenceden yoksun olduğu anlamına gelmemeli. Çocuğa vereceğimiz değerlerin taşıyıcı bir unsura ihtiyacı var. O taşıyıcı unsur da hiç şüphesiz eğlencedir. TRT Çocuk’un temel felsefesi ‘çocukla çocuklaşmak’tır. TRT Çocuk’un felsefesini, pedagojik yaklaşımını belirleyen anlayış budur. Anlayışımızın varlık temeli bilindik bir öğretiye, Peygamberimizin “Çocuğu olan onunla çocuklaşsın” öğüdüne dayanıyor.

Ne anlama geliyor bu söz?  

Çocuğa, onun ya da yetişkinin bakış açısından da değil, çocuklaşarak bakmak demek. Çocuklaşmayı ancak yetişkinler becerebilir; çünkü onlar da çocuktu bir zamanlar. Çocuklaşabilmek başka bir duygu ve bilinç düzeyinde hareket edebilme becerisine ve imtiyazına sahip olmaktır. TRT Çocuk’un çocukları yakalamadaki başarısı belki de buradan kaynaklanıyor.  

Hem öz hem şekil olarak hassasiyetleriniz var. Derdinizi nasıl anlatıyorsunuz içerik üretenlere?

TRT Çocuk’a içerik üretenlerin tamamı dışarıdan değil. Yayınlanan içeriklerimizin bir kısmı iç yapım, yani kurum içinde üretiliyor ve bu yapımcı arkadaşların hepsi zaten kurumla aynı hassasiyeti taşıyor. İkincisi, TRT Çocuk’la TRT Çocuk’a içerik üreten aktörlerin tarihi hem başlangıç hem de süreç itibariyle aynı tarih. Burada ortak, tamamlayıcı bir ilişki var. Sektörün TRT Çocuk’la birlikte başladığını söyleyebiliriz. TRT Çocuk tıpkı hedef kitlesiyle olduğu gibi içerik üreticileriyle de organik ilişkiye sahip. Dolayısıyla bu aktörleri de kendi gittiği yere taşıyor. 

PROFESYONEL DESTEK

Dış yapımcılarla birbirinizden hep haberdar mısınız?

Aslında şu anda tam da bu tamamlayıcı ortak ilişkinin kurumsallaşmasının kendini dayattığı bir süreçteyiz. Onun için de TRT Çocuk öncülüğünde, ‘Çocuk Medyası Akademisi’ oluşumunu başlattık. Motor gücü TRT Çocuk olan ve bütün Türkiye’de çocuk için üretilen içeriklerde hem pedagojik hem estetik ve hem de teknolojik bir anlayış birlikteliğini sağlayacak, bu alanın profesyonellerini geliştirecek, daha kaliteli içerikler üretilmesini sağlayacak aktörler eğitmek üzere tasarlanmış bir yapıdan söz ediyorum. Bu yıl altıncısını gerçekleştireceğimiz ‘TRT Uluslararası Çocuk Medyası Konferansı’ da bu kurumsallaşma çabasının somut bir örneği. Konferans, sektörün profesyonelleri ve alanının uzmanları ile buluşarak kendimizi yenilemek adına gerçekleştirdiğimiz bir organizasyon. Her sene başka bir konuyu ele alıp derinlemesine inceliyoruz. Bu yıl gerçekleşecek Çocuk Medyası Konferansı’nın teması ise ‘Çocuk Medyasında Entegrasyon, Uyum ve Göç’ olacak. Bu konferansların bize öğrettiği önemli şeylerden birisi yüz yüze olduğumuz sorunların aslında uluslararası çocuk yayıncılarıyla ortak sorunlar olduğu. Onlar da değişen pedagojik anlayışlara ayak uydururken sancılar yaşıyor. Bunu görmek bir yandan rahatlatıcı bir yandan da yeni çözüm yolları sunan bir şey.  

Dünyadaki pazarın zenginliğine karşın yayınların büyük kısmı yerli. Zahmetli değil mi bu, hazır üretilmişi varken?

Halihazırdaki yayınımızın ortalama yüzde 80’i yerli, yüzde 20’si ise yabancı içeriklerden oluşuyor. Bu bizim kültür politikamızla alakalı bir durum. Genel olarak ülkemizin kendi kültür politikasıyla alakalı stratejik bir karar. Çocuklarımız kaçınılmaz olarak televizyonda ve diğer mecralarda bir takım içeriklerle buluşacaklar. Biz bu içeriğin yerli ve milli olmasını önemsiyoruz. Aslına bakılırsa, uluslararası alanda fark edilir nitelikte özgün içerikler üretmenin yolu da buradan geçiyor. Fark yaratabilmemiz için onlara yeni şeyler sunmamız gerekiyor. Bu da ancak yerel unsurlardan beslenmekle mümkün.

KANALIMIZ EĞİTİCİ VE SEVECEN BİR ÖĞRETMEN GİBİ

TRT Çocuk seyircisinin gözünden nasıl görünüyor sizce, var mı bu konuda çalışmanız? 

3-12 yaş arası çocuklar ile annelerine yönelik yaptırmış olduğumuz araştırmaya göre; anneler TRT Çocuk’u orta yaşlı, samimi, içten, sıcak, çocuklarla iyi ilişkileri olan, onların dilinden anlayan, çok bilgili, bilgisini aktarmayı seven, eğitici bir öğretmen olarak görüyor. Bu bizim için sevindirici bir kişileştirme. 6-9 yaş grubundaki kız ve erkek çocuklar TRT Çocuk’u kendileriyle özdeşleştirerek samimi arkadaş ‘kanka’ olarak görüyor. TRT Çocuk’la arasında bir mesafe görmüyor, kendine yakın buluyor. 

TRT çocuk olarak TV dışındaki platformları nasıl kullanıyorsunuz?

Medyanın her alanındaki teknolojik gelişme ve dönüşüm en çok aslında çocuk medyasını etkiliyor. Çocuklar sadece içeriğin peşindeler. Dolayısıyla içeriği her nerede tüketiyorlarsa orada olmak zorundasınız.Yani konvansiyonel yayıncılıkta olduğu gibi onları sizin olduğunuz yere çağırmak gibi bir lüksünüz yok. Çocukların sizi bulmasını beklememeli, onların baktığı yerde olmalısınız.

Teknolojiyle ilişkimiz tam olarak; ne onunla ne onsuz! Özellikle ebeveynler endişeli, ama çaresiz olduklarını da düşünüyorlar. Siz nasıl bakıyorsunuz?

İçerik üreticisi, yayıncısı ve yayıcısı olarak görevimiz içeriği hazır etmek ve bu mecralarda hazır bulundurmak. Anne-babanın görevi ise, çocuğunu neye ne kadar süreyle maruz bırakacağına karar vermektir. Dolayısıyla ebeveynlerin sorumluluklarıyla yayıncının sorumluluğu bu noktada farklı. Ticari kaygı taşıyan yayıncının hiçbir görevi yoktur ama kamu yayıncısı olarak biz öyle değiliz. Sözünü ettiğim Çocuk Medyası Akademisi’nin işlevlerinden bir tanesi de bu. Ayrıca her yıl düzenlediğimiz uluslararası konferansımızda da eş zamanlı olarak medya okuryazarlığı seminerleri veriyoruz. İnternet sitemizde ise aile blogumuz var ve burada ailelere çocukluğa dair her alanda rehberlik hizmeti veriyoruz. Ayrıca yakında ebeveyn farkındalığı yaratmaya yönelik hem ekranda yer alacak, hem de diğer mecralarda erişime sunulacak yeni bir içeriğimiz olacak.

Ergenlik öncesi grup için özel programlar yolda!

Aldığımız seyirci geri dönüşleriyle, zaten farkında olduğumuz üzere 9 yaş ve üzerinin beklentilerini karşılamakta biraz geri kaldığımızı gördük. Çocuklar uluslararası kanallarda çoğunlukla gençlik dizilerini seyrediyorlar ama alternatif bulamadıkları için seyrediyorlar. Ebeveynler de en çok bundan şikâyetçi. Biz de bir süredir bu yaş grubuna yönelik projeler üzerinde çalışmalar sürdürüyoruz. Bu çalışmalar tamamlandığında 9 yaş ve üzeri grup izleyicilerimizin beğenisine sunacağız.