20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Diziler kadınlardan ne istiyor?

Gerek iş gerekse özel hayatta kadın erkek eşitliğinin farkına varılması günümüzün en önemli dinamiklerinden biri. Peki her akşam severek takip ettiğimiz dizilerde yer alan cinsiyet eşitsizliğinin yarattığı tahribatın farkında mıyız? Dizilerdeki ‘ezilmiş ve bir erkeğe bağımlı’ kadın imajını sektörün önde gelen yapımcıları ve senaristleri ile konuştuk.

FATMA ERSOY 18 Mart 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Diziler kadınlardan ne istiyor?

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin tabiri caizse haykırıldığı bugünlerde en önemli konu kadının güçlendirilmesi. Artık güçlü kadınlarla toplumun ilerleyeceğinin farkındayız. Tüm bunların bilinmesine rağmen ezilenden ziyade eşit haklara sahip, ayakları üzerinde duran kadın imajı ise 21’inci yüzyılda hala kabul görmüş değil. Kurduğu iktidarı kaybetmek istemeyen erkek hegemonyasına rağmen gerek iş gerek özel hayatta var olmaya çalışan kadınların artması en büyük temennimiz. Buna rağmen bazı televizyon dizilerindeki zayıf veya kendisine zulmeden bir erkeğe karşı sesini çıkarmayan ya da birilerine bağımlı halde yaşamını idame ettiren kadın karakterlerin topluma empoze ettirilmesini de göz ardı edemeyiz. Özellikle ekranların bireyleri nasıl etkilediği düşünülürse bunun ne kadar tehlikeli olduğunun farkına varmamız toplum sağlığımız açısından çok önemli. Bir karakterin dizide öldürülmesinin ardından mevlit okutulan, gazeteye ilan verdirilen bir toplumda yaşıyoruz. Bu örneklerde olduğu gibi kendisini dizideki karakterle özdeşleştiren bireylere; her türlü insanlık dışı davranışları yapmakta kendisinde hak gören erkek ve ‘kurban’ kadın gösterildiğinde neler yaşanabilir? Sektörün önde gelen yapımcıları Fatih Aksoy ile Faruk Bayhan ve senaristler Eda Tezcan ile Makbule Kosif’e dizilerdeki kadın karakterlerin neye göre şekillendiğini ve ekranların güçlü kadına tahammülü olup olmadığını sorduk.

Önemli olan kadının mücadele isteğidir 

- Neden ekranlarda daha çok güçsüz kadınları görüyoruz?

Türk dizileri içinde her türden hikaye var. Yani çok güçlü kadınların hikayelerinin anlatıldığı dizilerde var. Mesela Kadın dizisi bunun örneklerinden biridir. Buradaki hikayede kadınlar çok güçlüdür hatta hiçbir erkeğin olamayacağı kadar. Ayakta durmak, yaşamak için kimseye de ihtiyaç duymazlar. Dizilerdeki karakterler hikayeye göre şekilleniyor. Biz bir hikaye anlatıyoruz. Yani kadınların zayıf gösterildiği ya da güçlü gösterildiği diziler yapalım gibi bir şey yok. Tabii ki her yapımın hakim olduğu bir konu var ve o dünya içinde bir şeyler yapıyor. 

- Günümüzde toplumsal cinsiyet eşitliği kavramından bahsederken, kitleleri etkileyen dizilerin bu yönde pozitif bir destek vermesi gerekmez mi? 

Dizilerin dünyayı değiştirmek, hayatı modellemek gibi bir iddiası çok yok. Dediğim gibi dizileri yapanlar öyle toplumu biçimlendirme iddiasında ya da toplum mühendisleri değiller. En azından ben öyle değilim, tanıdığım diğer yapımcıların da öyle olmadığını biliyorum. Elbette güçlü bir kadını göstermek izleyen kadınlara güç verebilir. Bu iyi bir şey. Ama güçsüz bir kadını izlemek de diğer kadınlara güç verebilir. Onun ne kadar güçsüz olduğuna bakıp siz kendinizi daha güçlü hissedebilirsiniz. Onun içinde bulunduğu çıkmazdan hareketle siz kendinize başka bir yol bulabilirsiniz. İnsana umut vermediğiniz bir iş izlenilmez. Birinin durumunun ne kadar kötü olduğu değil, içindeki mücadele isteği önemli. 

- Siz hangisini seçiyorsunuz? Kadının gücünün mü yoksa zayıflığının mı anlatıldığı hikayeler? 

Kanaatim güçlü kadınların anlatıldığı işlerin daha başarılı olduğu yönünde. Bizim bugüne kadar anlattığımız kadınlar hep güçlü kadınlardı. Ve bu güçlü kadınlar seyredildi. Adını Feriha Koydum’da, Umutsuz Ev Kadınları’nda güçlü kadınlar vardı. Anne, Kadın ve Bizim Hikaye’de de yine çok güçlü kadınları anlattık. Temel olarak bu dizileri kadınlar izliyor. Elbette bu kadınlar, kocası akşam geldiğinde sesini çıkarmayan, bağımlı bir insanın anlatıldığı şeyleri çok izlemek istemez. Bundan çok eminim. Manyak bir adamla baş etmeye çalışan kadının hikayesi güçlü bir kadın hikayesidir.

Medya, erkek egemenliğine aracılık ediyor

- Son dönemde dizilerde güçsüz, aciz, erkeğe muhtaç, şiddet gören kadın karakterlerin varlığı sıkça eleştiriliyor. Size göre neden dizilerde güçlü kadın karakterler yok? Ya da bu tür olumsuz kadın modeli bir trend mi, rating getirdiği için mi tercih ediliyor?

Eda Tezcan: Aslında bu dönem dönem değişen bir trend gibi geliyor bana. Bir dönem sürekli kendi ayakları üzerinde durmaya, çocuklarıyla hayata tutunmaya çalışan kadın karakterler izledik. Sanırım artan kadın cinayetlerinin gündemi sıkça kaplamasından sonra güncele yaklaşmakla ilgili şu an izlediğimiz kadınlar. Yadsınamaz bir reytingi de var tabi. Şiddet, şehvet ve gürültü ekranda her zaman satar. Ancak bunu toplumsal olarak incelemek gerek. Şiddet her alanda toplumu sarmış durumda. Bazıları bu ezilen kadınları kendileri ile özdeşleştirirken bazıları da içlerindeki şiddet duygusunu karşıladığı için izliyor olabilir. Yoksa bu denli işlere böylesi muazzam bir alakaya başka açıklama bulamıyorum. 

Makbule Kosif: Trend olduğuna çok katılmıyorum. Rating için mi? Yok sayamayız, çünkü televizyonda var olma ölçümüz o. Ancak dizilerdeki “hikaye örgüsü” erkekler üzerinden kurgulanır çoğunlukla. Bunun içinde şöyle bir gerekçe sunulur. Dizileri kadınlar izler. O kadınlar da güçlü erkekleri izlemek ister. Doğal olarak da kadın çaresiz, güçsüz ve elbette korunmaya ihtiyacı olacak. Medya her zaman olduğu gibi geleneksel erkek egemenliğinin bir uzantısına aracılık ediyor sadece. İzleyiciye diyor ki bir kadın olarak ‘erkek karakterler’ tarafından sahiplenildiğin müddetçe mutlu sona ulaşacaksın.

- Siz nasıl kadın karakterler yazıyorsunuz? En son Kalp Atışı’nda yazdığınız Doktor Eylül dizilerde çok sık rastladığımız türde bir kadın değildi. Eylül yapımcılardan ve izleyicilerden nasıl tepkiler aldı?

Eda Tezcan: Değerleri, ilkeleri olan, inandıklarının arkasında duran, naif ve güzel kadın karakterler yazmak hoşuma gidiyor. Tabi son işimizde Eylül tamamen farklı bir karakterdi. Sertti. Türkiye şartlarında adamları pataklayan bir kadın karakterin kabul görmeme riski yüksekti. Yine de bu riski aldık ve gördük ki Eylül aslında güzel bir rol model olabiliyormuş ve bu yaralarıyla büyüyen sert kızın taşıdığı kırılgan kalbi seyirci çok da güzel alıp bağrına bastı. 

Makbule Kosif: Doktor Eylül erkek egemen düşünceyi yerle bir eden bir karakterdi. Güzel bir ironi olarak ekranda erkekleri döverek yaptı bunu. Hayat ona ayakta durmak için dövüşmesi gerektiğini öğretmişti çünkü. Bir sürü genç kız hatta küçük kız çocukları Eylül gibi doktor olmak istediklerini yazdı bize.

- Dramayı zayıf mı yoksa mücadeleci kadın üzerine kurmak mı daha kolay?

Eda Tezcan: Zayıf kadın üzerine drama kurmak kolaydır. Ezilenlerin yanında durmayı seven merhametli bir toplumuz. Güçlü kadınlar ise kabulü reel hayatta olduğu gibi dramada da zor olan karakterler. Biz ne kadar güçlü olursa olsun o kadını koruyup kollayacak bir erkek karakter yazmak zorundayız yanına.

Makbule Kosif: Dramanın kendi kuralları içinde çatışacak karakterlere ihtiyacınız var. Bunun için de kadın karakteriniz elbet mücadeleci olmalı. Kadına şiddetin arttığı bir dönemde, bunu ortaya koyacak hikâyeleri kurmak da ayrı bir özen gerektiriyor.

REEL HAYATTA OLDUĞU GİBİ DRAMADA DA GÜÇLÜ KADINLARIN KABULÜ ZOR. HİKAYEYİ KURARKEN O KADINI KORUYACAK ERKEK KARAKTERİ DE YAZMAK ZORUNDAYIZ.

Önce kadına saygı duymalıyız 

- Dizilerdeki kadın karakterlerin güçsüz gösterilmesine ilişkin eleştiriler var. Dizilerde erkeklerin istedikleri her şeyi yaptıklarına, kadınların ise ‘aciz’ kaldığı durumlar yer alıyor. Peki dizi karakterleri neye göre şekilleniyor? 

Bu genel bir kavram. Ben genellikle buna katılmıyorum. Tüm dizileri izleyemediğim için bir genelleme yapmam olanaksız ama diziler genellikle kadın erkek ilişkileri üzerine kurulur. Son zamanlarda yapılan dizilerde asıl amaç kadından yana olmaktır. Dizinin konusu kadın ise bu da toplumda çeşitli nedenlerle ezilen kadının yanında yer almaktır. 

- Toplumda her alanda cinsiyet eşitliğinden bahsederken, neden ekranlarda güçlü kadın göremiyoruz? Sektörün mü yoksa toplumun mu güçlü kadına tahammülü yok? 

Toplumda her alanda, sadece bizim ülkemizde değil tüm ülkelerde, ekranlarda cinsiyet eşitliğinden bahsetmek fazla iyimserlik olur. Ama güçlü kadını öngören diziler yapılıyor. Kadını toplumda güçlendirmek için önce ona saygı duymak gerekir. 

- Çoğu dizinin Kore, Arap ya da ABD yapımlarından esinlenildiği düşünülürse, aynı problem diğer toplumlarda da mı var? Bunda reytinglerin etkisi var mı? 

Birçok ülkede bu sorunlar veya yanlış anlamalar olabilir. Bir dizide veya filmde kadını cinsiyetiyle ön plana çıkarıyorsan bu doğru değil. Bu düşüncede belki tartışılır, öncelikle halen gazetelerin ikinci veya son sayfalarında mutlaka bir kadın görebilirsiniz. Bu bir isteğe karşı mı yapılıyor, incelemek gerekir. Elbette rating de de bu gibi şeyler etkin olabilir. 

- Siz yapımlarınızda ayakları üstünde duran mı yoksa birilerine bağımlı kadın karakteri mi tercih ediyorsunuz?

Kadın toplumumuzda gittikçe güçleniyor. Bizim sektörde de erkeklerden daha başarılılar. Fark kadının bir yerde anne olması, işte asıl tartışma burada başlıyor. Bu da yıllarca devam edecek bir tartışma. 

GÜÇSÜZ BİR KADINI İZLEMEK DE KADINA GÜÇ VEREBİLİR. ONUN İÇİNDE BULUNDUĞU ÇIKMAZDAN HAREKETLE KENDİNİZE BAŞKA BİR YOL BULABİLİRSİNİZ.