20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Dönüşüme hazır mısın Türkiye?

MÜSİAD’ın iki yılda bir düzenlediği Vizyoner Sektörler Zirvesi’nin bu yıl ana teması Dönüşüm’dü. Dünyanın en hızlı gelişen ülkelerinden biri olan Türkiye için bir yol haritası niteliğindeki zirveyi MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan ile konuştuk.

MELEK AYDIN 12 Kasım 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Dönüşüme hazır mısın Türkiye?

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (MÜSİAD) iki yılda bir düzenlediği MÜSİAD Vizyoner Sektörler Zirvesi, 11-12 Ekim 2017 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirildi. Dünyanın en hızlı gelişen ülkelerinden biri olan Türkiye için bir yol haritası niteliğinde olan Vizyoner’17 Sektörler Zirvesi’ne; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, SAHA İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Büyükdede, MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, İTO Başkanı İbrahim Çağlar’ın yanı sıra Dijital Türkiye Platformu Başkanlar Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sıddık Yarman, Altınay Robot Teknolojileri Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Altınay, İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca, yazar ve ekonomist Alev Alatlı gibi iş dünyasından kilit isimler katıldı. Bu yıl ikincisinin gerçekleştirildiği MÜSİAD Vizyoner’17 Sektörler Zirvesi’nin ana temasını, gelecekte var olmanın en önemli unsuru olarak karşımıza çıkan ‘dönüşüm’ kavramı oluşturdu. Dünyanın en hızlı gelişen ülkelerinden biri olan Türkiye için bir yol haritası niteliğindeki zirveden çıkan sonuçları MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan’a sorduk. 

- İş dünyasının en önemli örgütlerinden biri olan MÜSİAD olarak önemli bir organizasyona imza attınız. Yurt içi ve yurt dışından katılımın üst düzeyde olduğu VİZYONER’17 sektörler zirvesi nasıl geçti?

Gündemimizi belirledik ve dedik ki, değişen dünyada yeni Türkiye. Amacımız şuydu: Dünya değişiyor Türkiye de değişiyor. Tüm bu değişimler olurken bizler, ne yapmalıyız? Niçin dönüşüm gerekiyor? Neye dönüşüyoruz? Türkiye’nin dönüşümünde neler ön plana çıkmalı? Yönetim kurulumuz beş panelden oluşan bir organizasyon hazırladı. İstedik ki Türkiye’deki dönüşümleri yapan kişileri çıkartalım. MÜSİAD yerli ve milli algısını da içinde barındıran bir anlayışa sahip. Ülkeler arası dönüşümde kesinlikle bir araya gelmez dediğimiz ülkelerin bugün bir arada olduğunu görüyoruz. Türkiye’de 86, dünyada 68 ülkede 81 noktada faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu olarak da artık küresel manada bir sermaye platformu olduğumuzu belirtiyoruz. Bununla birlikte özellikle yurt dışında katkı yapacağı lobicilik kısmında da MÜSİAD’ın güçlü bir dernek olduğunu önemli katkıları olabileceğini vurguladık. 

- Peki, niçin dönüşüm, nasıl dönüşüm ve neye dönüşüm?

AK Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte, Türkiye’nin dönüşümünde son 15 yıllık süreçte ekonomik olarak büyümemiz var. Dönüşüm her sektörde, her alanda bir değişime neden oldu. Bunun yanı sıra özellikle yine teknolojik alanda, otomotiv sektöründe dönüşüm var. Ama biz asıl dönüşümü şöyle tarif ediyoruz: Türkiye coğrafi olarak jeopolitik yapısı, kıta varlığının dünyanın yüzde 40’ının tam ortasında ve dört saatlik bir uçuşla 56 tane ülkenin barındığı bir coğrafyanın içinde. Yüzde 75 yeraltı kaynaklarının da bulunduğu bir coğrafya. Çevresinde kaos ortamı oluşturuluyor ama Türkiye önümüzdeki süreçte ciddi büyüyecek bir ülke. Tarihe baktığımız zaman Çin ağırlıklı olmak üzere daha önce Doğu’da büyük bir gelişme olmuş. 1700’lü yıllardan itibaren gelişim Batı’ya dönmüş. Milenyum çağıyla birlikte şu an tam bizim bulunduğumuz coğrafyaya gelmiş durumda. 

NÜKLEER ENERJİYE İHTİYACIMIZ VAR 

- Peki gidişat nereye doğru gidiyor? 

Doğu’ya doğru. Tekrar Çin, Japonya, Kore, Hindistan gibi ülkelere bir eğrilme var. Biz süreci takip ediyoruz. Amacımız Türk halkına anlatmak. Şirket yönetimlerinde de dönüşüm var. Aynı zamanda eğitim camiasında da dönüşüm var. Mesela şu an Türkiye de en çok işletme mezunu var ama 10 sene sonra belki işletme mezunu diye bir şey kalmayacak. Dönüşüm halkımızın, gençlerimizin, patronlarımızın üzerinde aslında herkese dönüşüm yaklaşıyor demek istedik.  

- Bu yılki Vizyoner’de savunma sanayi ve enerji konuları ön plana çıktı. 

Türkiye’nin bir enerji köprüsü olduğunu bilmeyen yok. Enerji ile ilgili olarak da Avrupa gelişmiş ekonomi olduğu için ihtiyacı da çok üst düzeyde. Türkiye büyürken hedefleri de yükseliyor. Hedefimiz ilk 10 ekonomiye girmek. Türkiye’nin de enerji ihtiyacı çok. Baktığımızda enerji anlamında Türkiye’ye yabancı yatırımcılar çok ciddi yatırımlar yapıyor. Bu da Türkiye’nin büyüme potansiyelini öngörerek yapılan yatırımlar. Şu anda üç tane nükleer tesis öngörülüyor. Biz de buna katılıyoruz. Çünkü keşfedilen kaynaklarımız artıyor. Kömürde yüzde yüzlük bir keşif yeni yapıldı. 

İLLERİMİZİ MARKA HALİNE GETİRMEK İSTİYORUZ 

- Uzun yıllardır MÜSİAD’ın içerindesiniz ama başkan olarak böylesine önemli bir örgütü temsil etmenin en büyük güçlüğü nedir? 

Yaptığınız iş ne olursa olsun yaptığınız işten memnunsanız hizmet ediyorsanız o iş size zor gelmez. İş hayatımda 32’inci senem. Sektörel tecrübemi MÜSİAD gibi bir kurumda insanlara aktarmaya çalışıyorum. Neticede başkanlık geçici 2019’a kadar yapacağız. Ama özellikle belli alanlarda açıklar var ve biz bu açıkları doldurmak istiyoruz.

- Bu bahsettiğiniz alanlar nereler?

Gıda, tarım ve hayvancılık kısmı, eğitim alanı. Türkiye’nin en önemli sorunlarının olduğu alanlar. Bununla birlikte iş dünyası olarak da KOBİ’leri inovasyonla birleştirmek istiyorum. Türkiye’deki illerimizi bir marka haline getirmek istiyoruz. Limanlara yakın bölgelerde ekonomik bölgelerin oluşturulması konusu. Küçük sanayilerin orta ölçekli duruma getirilmesi konusunda çalışmalar yapacağız. Kalkınmanın ana motorun oluşturacak bir organizasyonu yapacağız. Çünkü hepimiz KOBİ’cilikten gelmeyiz.   

Tarihe baktığımızda gelişim Doğu’da başlamış. 1700’lerde Batı’ya dönmüş. Gelişim milenyumla birlikte bizim coğrafyaya kaydı.  

Türkiye’nin enerji ihtiyacı doğdu. Yabancılar büyüme potansiyelini görerek yatırım yapıyor. Üç nükleer tesis öngörülüyor. Yeni keşfedilen kaynaklarımız da artıyor. 

GÜÇLÜ DEVLET İÇİN ‘BAŞKANLIK’ ŞART 

Türkiye’nin 1946-1950’ye kadarki tarihinin demokrasi ve cumhuriyetten geçer not alması mümkün değildi. Halk, egemenliğin kaynağı değil, aksine değiştirilmesi gereken hedefi haline gelmişti. 

- Sektörel anlamda değişim ve dönüşüm yönünde atılan adımın Türkiye’ye  etkileri nasıl olacak?

Bir başkanlık sistemine doğru gidiyoruz. ‘2019’dan sonra güçlü bir devlet olmak için başkanlık şart’ demiştik. Başkanlık sistemine geçtiğimizde Türkiye müthiş bir çalışma sistemi hızına girmiş olacak. Hızlı bir karar mekanizması olacak. En başta dönüşüm burada olacak. Tabii bu da özellikle diriliş ekonomisi için iyi olacak. İmalat ve üretimde de ciddi bir artış olacağını ön görüyoruz. Almanya’yı bu konuda örnek olarak söyleyebiliriz. Almanya’yı büyülten orta ölçekli kurumlardır.

- Yani Almanya’ya mı örnek alacağız?

Almanya bugün nüfus olarak bizimle eş değer. Ama ihracatta bizim on katımız. Şu anda teknolojide ağırlıklı olmak üzere tüm alanlarda hepsinde faaliyet gösteren bir ülkedir. 

- Bizim genç nüfusumuz Almanya’dan fazla. MÜSİAD’ın gençlere yönelik çalışmaları neler?

Genç MÜSİAD’ımız da var. Özellikle gençlere bilinç oluşturmak açısından Business Academy’yi her yıl düzenliyoruz. 18 yaş ile 30 yaş arası gençlerimizi bu genç MÜSİAD’a alıyoruz.  

56 ÜLKENİN BULUNDUĞU BİR COĞRAFYANIN ORTASINDAYIZ 

- Dünyanın yüzde 75 yer altı kaynaklarına sahip bir coğrafyada yaşıyoruz. Türkiye’nin coğrafi konumunu da düşündüğümüzde ülke olarak bölgeye yeni nesil teknoloji ve üretimde bölgeye öncülük edebilir miyiz?

Uluslararası piyasanın nereye gittiğine iyi bakmamız lazım. Batı’dan Doğu’ya bir gidişat var ama Doğu’da da bugün ABD lider ülkedir. Senede yüzde iki- iki buçukluk bir büyüme sağlıyor. Ciro yüksek olduğundan dolayı, beş senedeki büyümesi yüzde 10- 10 buçuğa geliyor.

- Peki bu büyümenin üretimi nerede? 

Baktığımız zaman Çin ve Hindistan gözüküyor. Çin’in son durumuna bakacak olursak asgari ücrette artış görüyoruz. Asgari ücretin yükselmesi firmaları daha avantajlı ülkelere yönlendirmeye teşvik ediyor. Yani Çin’den Vietnam’a Kamboçya’ya daha ucuz insan gücü için kayış var. Tabii ki bu ülkelerin kalite anlayışının yerleşmesi eğitimli kadroların oluşması uzun zaman gerektiren süreçler.

- Bizim avantajımız nedir?

Bizim bu konuda avantajımız var. Merkez olarak 56 ülkenin bulunduğu bir coğrafyanın ortasındayız derken 30 trilyon dolarlık bir hacminde ortasındayız. Bunu kimse görmezden gelemez.