25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Dünya barışının yolu Kudüs

Yedi basın mensubu kadının Kudüs’e yaptığı ziyaret esnasında oluşturdukları Kudüs Platformu, 2017 yılında Kudüs’ü tanımak ve paylaşmak adına birçok etkinlik sunuyor. Platform kurucularından Belkıs Hakkıibrahimoğlu “Dünya barışının yolu Kudüs’ten geçiyor. Eğer insanlık Kudüs’ün bağrında barındırdığı ilahî mesajın sesine kulak verse hiçbir millet kendini başka milletlerden üstün görme gibi bir paranoyaya kapılmaz” diyor.

GİZEM TÜMBAY KOÇAK 19 Mart 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Dünya barışının yolu Kudüs

Kudüs’ün içinde barındırdığı ilahi mesajı ve tarihin seslerini ziyaret ettikleri sırada bir kez daha keşfeden yedi medya mensubu kadın Belkıs Hakkıibrahimoğlu, Ayşegül Yıldırım Kara, Ayşe Tuba Oral, Süreyya Önal, Zeynep Türkoğlu, Gülcan Tezcan ve Semanur Sönmez Yaman ‘Kudüs Platformu’nu hayata geçiriyor. Kudüs’ün bu yıl Osmanlı hâkimiyetine girmesinin 500’üncü, İngilizlere teslim edilişinin 100’üncü, İsrail tarafından 6 gün savaşları sonunda işgal edilmesinin de 50’inci yılı. Bu yıl boyunca Kudüs’ü daha yakından tanıyacağımız birçok etkinlik sunan platformu, kurucusu Belkıs Hakkıibrahimoğlu’ndan dinledik.

Kudüs Platformu’nu hayata geçirmeye nasıl karar verdiniz? 

Kudüs Platformu, Kasım 2015’de bir grup medya mensubu hanımla Kudüs’e yaptığımız ziyaret neticesinde gerçekleştirdiğimiz oluşum. Kudüs’ü anlamada, ruhani kimliğinin derinliklerini hissetmede yetersiz olduğunu fark ettik. Kudüs’ün bağrında barındırdığı ilâhî mesajın insanlık için, özellikle de biz Müslümanlar için önemi çok büyüktü. Madem geldik, bizlerin de barış adına bir şeyler yapmamız gerekir diye düşündük. Çünkü Kudüs’ün insanlığı tevhidi inanışta buluşturan ve barışa, iyiliğe, güzelliğe çağıran bir özelliği var. Kudüs’ün üzerimizde bıraktığı etkiyle; Ayşegül Yıldırım Kara, Ayşe Tuba Oral, Süreyya Önal, Zeynep Türkoğlu, Gülcan Tezcan ve Semanur Sönmez Yaman’la bir grup oluşturduk. Sesimizi daha kuşatıcı evrensel bir dille duyuralım istedik. Bunun için de sanatın, bilimin, düşüncenin imkânlarına ağırlık veren çalışmaları hedefledik. Bizim ki bir tohum etmektir. Takdir ne zamansa o zaman yeşerir.

Projenin hedefleri arasında neler var?

Kudüs gündemimize çatışma ve gerilimle girdi. Bu durum Kudüs’ün ruhaniyetine uygun değildi. Bundan hareketle Kudüs’ü kadim medeniyeti ve maneviyatı ile analım istedik. Nefretin değil bilgeliğin diliyle bir Kudüs bilinci uyandırmayı hedefledik. Bilimsel, tarihsel ve manevi değerler üzerine doğru bilgiler ve duygularla inşa edilmiş bir Kudüs ruhu oluşturulması ve nesillere aktarılması yolunda çalışmalara ağırlık verdik. Kudüs bize İstanbul, Mardin veya İzmir kadar yakın. Bin yıllık bir Türk hâkimiyeti söz konusu. Şehir huzur ve barışı Osmanlı egemenliğindeki 400 yıllık süreçte yakalıyor. Projelerde bu hususa vurgu yaparak uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmek istedik. Diğer amacımız herkesi mutlaka bir kez olsun Kudüs’e gitmeye teşvik etmek. 

Barışın yolu sizce de Kudüs’ten mi geçiyor?

İnsanlık Kudüs’ün bağrında barındırdığı ilahî mesajın sesine kulak verse hiçbir millet kendini başka milletlerden üstün görme gibi bir paranoyaya kapılmaz. Allah insanları birbirleriyle tanışıp kaynaşmaları için kabileler ve milletlere ayırmış. Bu tanışıklık kültürel tanışıklıktır, bilgi alışverişidir, paylaşımdır. Aynı gök kubbenin altındaki insanların insanlığını unutacak derecede kin ve öfkenin esaretine yenik düşmesi kendi geleceğinin de kararması demektir. Oysa Batı tam bir körlük içerisinde, kendi çıkarları için dahi politika üretecek aklıselimden gitgide uzaklaşıyorlar. İşte Kudüs, insanı bu aymazlıktan, bu yanılgıdan çekip çıkaracak potansiyele sahip. Eğer o toprakların mesajını doğru anlarsak, Kudüs barışın kalbidir ve barış oradan bütün dünyaya dalga dalga yayılabilir.  

Doğudan Batıya Film Festivali’nden bahseder misiniz?

Doğudan Batıya Film Festivali çok önemsediğimiz, gelenekselleşecek bir proje. Biliyorsunuz günümüz dünyası görselliğe ağırlık veriyor ve bu görsel dile hâkim olan algı savaşlarında üste çıkıyor. Bizim de kendi meselelerimizi, hikâyelerimizi anlatmak için bu dili geliştirmemiz, sinema ve görsel sanatların ifade imkânlarını kullanmamız gerekiyor. Bu doğrultuda kısa film yarışmaları, senaryo yarışmaları, film destek ayakları olmasını istiyoruz.

Suriçi’nde Yerleşim, Yaşam, İslam ve Osmanlı Eserleri projesi de Osmanlı-İslam yapılarına ışık tutuluyor...

Biliyorsunuz devlet de büyük bir adım atarak arşivleri günümüz Türkçesine kazandırıyor. Devasa bir Osmanlı arşivinden bahsediyoruz. Bu arşiv değerlendirilebilirse Osmanlıya ait birçok algının da değişeceğini düşünüyoruz. Arşivin küçük bir kısmı da Kudüs’e ait. Kudüs’le alakalı milyonlarca belge var.

‘Son Muhafız: Kudüs’te bizleri nasıl bir hikaye bekliyor?

Yapımcılığını Süreyya Önal’ın üstlendiği filmin senaryosu rahmetli İlhan Bardakçı’nın bir hatırasından yola çıkılarak oluşturuldu.  İlhan Bardakçı bir yazısında 1972 yılında ziyaret ettiği Mescidi Aksa’nın bahçesinde hâlâ nöbet tutan Osmanlı askeri Hasan Onbaşı’dan bahseder. Film milletimizin hasletlerini bu nöbetle sembolleştirerek genç Türk diplomatın Kudüs’te şahit oldukları neticesinde nasıl dönüşüm yaşadığını anlatıyor. Tarihi bir hikâyeden yola çıkıyor ama bugünü anlatıyor. Aksiyonu çok, mesajı güzel, gençlerin seveceği bir film olacak inşallah.

Bahtının yeniden tersine dönüşünün 100’üncü yılı

Tarihi açısından baktığımızda 2017 yılı Kudüs için çok önemli yıldönümlerini içeriyor. Öncelikle Kudüs’ün Osmanlı hâkimiyetine girmesinin 500’üncü yılı. Ekseri tarihçiye göre Yavuz Sultan Selim 1516 yılının son gününde Kudüs’e giriyor. 1917 yılı, Birinci Dünya savaşında Kudüs’ün Osmanlı’nın elinden çıkıp İngilizler’e teslim edildiği tarih. Böylece asırlarca devam eden barış ortamının ciddi şekilde zedelendiği dönem başlıyor. Yani Kudüs’ün bahtının yeniden tersine dönüşünün 100’üncü yılı. 1967’de İsrail tarafından 6 Gün Savaşları sonunda işgal edilmesinin de 50’inci yılı. Dolayısıyla böyle önemli tarihi olayların yıldönümünde Kudüs’ün tekrar gündeme gelmesi gerekirdi.

Her santimi belgelenmesi gereken bir şehir

Kudüs gerek inancımız gerek tarihsel bağlarımız açısından her santimetre karesi ile kayıt altına alınması ve belgelendirilmesi gereken bir şehir. Beş bin yıllık tarihi var. Maalesef bugüne kadar bir iki çalışma dışında fazla bir şey yapılamamış. Hem peygamberler tarihi açısından hem bizim tarihimiz açısından profesyonel manada belgesellere ihtiyaç olduğunu gördük. Zira Kudüs’te belgelemediğiniz her taşın birkaç sene sonrasına ait akıbeti belirsizdir. Hikâyeler kimin anlattığına göre değişir. Kudüs böyle de bir geçirgenlik ve değişkenlik içindedir. Diğer yandan Filistinlilerin hikâyelerini de kayıt altına alalım istiyoruz. Çünkü asil duruşlarıyla örneklik teşkil eden çok güzel insanlar.

İnteraktif uygulamalarla hikayeyi Türkiye’nin her bir köşesine taşıyacağız

İnteraktif sergilerden de biraz bahseder misiniz?

Gençlere ve çocuklara daha kolay ulaşabilmek için onların aşina olduğu bu tarzı kullanarak sergiler düzenleyip, onları bilgilendirmek ve bilinçlendirmek istedik. İnfo grafikler, maketler ve slaytlarla kudüs’ü ve hikâyesini Türkiye’nin çeşitli noktalarına taşıyarak herkese ulaştırmak amacındayız. Bu ve buna benzer projelerimizde bizlere ortak olan kuruluşlar var. Bu gezici sergiyi Kadın ve Demokrasi Derneği ile gerçekleştireceğiz.