16 Nisan 2024 Salı / 8 Sevval 1445

Suzan Kardeş: Her gün yeni bir film çekerim

Makyöz, müzisyen, oyuncu hatta şimdi bir de sosyal medya fenomeni! Suzan Kardeş’e bu kadar işi nasıl bir arada yapıyorsunuz diye sorduk. Cevabı “Ben aslında her geceyi bir film gibi görüyorum. Her sahne benim çektiğim ayrı bir film sanki. O filmlerin finalini hep iyi sonla bitirmeye çalışıyorum. Enerjimin kaynağı bu” oldu.

Büşra UĞRAŞ13 Kasım 2016 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Suzan Kardeş: Her gün yeni bir film çekerim

Kırmızı ruju, söylediği şarkıları, şen kahkahası, mütevazı tavrı... Suzan Kardeş bizi kendine hayran bıraktı. Aslında amacımız 15-20 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek olan İstanbul Komedi Festivali’ni konuşmaktı. 19 Kasım’da ‘Deli Cesareti’ adını verdiği bir şovla çıkacak çünkü sahneye. Kimliğine bir de stand-up’ı da ekleyince Kardeş’le buluşmak istedik. Yanına oturduğumuz anda pozitif enerjisiyle bizi sardı ve hayata dair umut dolu öğütler verdi. Gençlere “Çalışmaktan yılmayın, siz şimdi hikayelerinizi biriktiriyorsunuz ileride onları parlatacaksınız, benim gibi” dedi. Biz de bu sohbetten nasibimize düşen mesajları aldık...

Nasıl olacak İstanbul Komedi Festivali?

Şahane bir şey olacak! Çünkü Türkiye’de ilk kez gerçekleşiyor böyle bir etkinlik. Üstelik uluslararası bir olay. Benim için çok ayrı bir özelliği var: Beş gün boyunca önemli isimlerle dolu olacak. Zaten daha önce sahne almış, deneyimli insanların arasında benim böyle bir şey yapıyor olmam deli cesareti istiyor. Eh ben de biraz deliyim... Deli, deli çıkacağım sahneye. (Gülüyor)

Nasıl çıktı bu sahne fikri?

Aslında bu benim iki yıl önce planladığım bir şeydi. Günümün çoğu BKM’de geçiyor. Geldiğimde gırgırına çevremdekilere ‘Toplanın etrafıma “Size bir oyun oynayacağım” derdim. Şakasına bir oyun gibi bir şey yaptım. Bunu gören Celal Tak “Bu oyunu buraya koyuyoruz” dedi. Aradan iki yıl geçti. Beşiktaş Kültür Merkezi Genel Müdürü Zümrüt Arol “Suzan bu festivalde bir söyleşi yap. Bunca oyuncuyla ilgili bir sürü anın var” dedi. Ben de ona yıllar önce kafamda tasarladığım şovu anlattım. “Sen hakikaten normal değilsin” dedi bana! (Gülüyor) Şimdiden korku bastı tabii.

Gergin misiniz?

Beni rahatlatan şeyler var ama gerginim. Her şeyden önce kendi hikayelerim olacak. Tanıdığım insanlarla ilgili öyküler anlatacağım. Zaten şarkı söylediğim için içinde müzik de olacak. Bir de BKM Mutfak’ta sahne almak istememin nedeni BKM’nin annesi gibi olduğumu düşünmem. O zamanlar buraya gelip derslere katılan bir öğrenciydim. Bazen de gelir makyajla ilgili dersler verirdim. Burası benim ilk göz ağrım. Kurulumunu da biraz farklı yaptık. Masalar var, yiyecekler olacak. Ben burada mekan sahibi gibiyim ve misafirlerimi ağırlayacağım bir yerde.

Yani sahneye kendiniz olmaya çıkacaksınız...

Aynen öyle. Arkadaşlarım arasında yaptığımız muhabbetler olacak. Tabii bunları biraz süsledik, özetledik. İçine şarkılar da koyduk, müzikli bir eğlence oldu. Geçmişten günümüze kendi hikayemi anlatacağım. İnsanları güldürebilmek amacım, içine hiç hüzün koymadım. Bu bir komedi festivali zaten yeterince üzülüyoruz, biraz güldürelim insanları.

 

 

“Çalıştığım oyuncular benim çocuklarım gibi. Onlardan konuşurken gözlerim doluyor.”

BURNUM İYİ KOKU ALIR

Festivalin zamanlaması da manidar...

                İnsanların öyle ya da böyle bir sebepten dolayı, sadece Türkiye’de olması gerekmiyor, dünyadaki herhangi bir şeyden ötürü moralleri bozuk bu aralar. Eh insanlar dışarı neden çıkar? Biraz yüzü gülsün, kafası dağılsın diye. Bu festival de öyle olacak. Kocaman bir liste var. Yıllar sonra Yılmaz Erdoğan, Demet Akbağ gibi isimler sahneye çıkacak, Ata Demirer, Nilgün Belgün, Uygur Kardeşler ve daha birçok isim... Eh insanlar gülmezse ayıp artık! İnşallah da devam eder. Biliyorsunuz her şey önce sanata dokunuyor. Fakat en önce de canlanması gereken orası. Çünkü bir moralsizlik başladığında ülkede herkes hemen mutlu olmak için bu tarz işlere el atar. İnsanların morale ihtiyacı olduğunu unutmamamız gerekir.

Birçok branşı bir arada yapıyorsunuz ama siz kendinizi ne olarak tanımlıyorsunuz?

Benim asıl mesleğim makyözlük. Ondan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğim. Beni buralara getiren de odur. Ona nankörlük yapamam, bırakamam. Şu anda ‘Vatanım Sensin’ dizisinin makyaj hazırlıklarının hepsini ekibimle birlikte ben yaptım. Benim böyle güzel bir kısmetim var sanırım, burnum da iyi koku alıyor. Oyunculuk yapmamın altındaki neden de şu: ben aslında her geceyi bir film gibi görüyorum. 19 Kasım’da buraya insanlar gelecek ve bir oyuncusu, izleyicisi, ışığı, kamerası ve yönetmeni olan bir film çekeceğim ben. Aynı şekilde sahneye çıktığımda da öyle. Oraya çıktığım her sahne benim çektiğim ayrı bir film. Bana enerjiyi veren bu. O filmlerin senaryolarında varım ve finalini hep iyi sonla bitirmeye çalışıyorum.

“İnsanları izlerim. Sonuçta bir ayna var karşımda. Onların yanlarında biri varken doğal hallerine baktıkları tek yer. Ve tek izleyen benim.”

SEZEN AKSU’YA TEŞEKKÜRÜM  BİTMEZ

Aileniz sanatla iç içe miydi?

Babam Priştine Radyosu’nun müzisyenlerindendi. Amcalarımdan biri saksafon çalıp, şarkı söylerdi ve diğeri de trompet çalar müzik hocalığı yapardı. Yeğenlerim de müzisyen, rock yapıyorlar. Tabii onların kendi grupları var. Benimle çalışmalarını istedim, onlar “Hala sana yaramayız” dediler. Neden yaramasın ki! Kulağım onların çaldıklarını duymak istiyor.

Kızınız müzikle ilgili mi?

Londra’da eğitim aldı, Türkiye’de şirketini kurdu, animasyon ve aplikasyonlar yapıyor. Arada bir şarkı söylüyor ama hevesi yok. Bir albümünde birkaç şarkıyı beraber okuduk kimse sesimizi ayırt edemedi. Onu duble ses zannettiler, halbuki vokal yapmıştı. Eğlenmeyi seviyor ama şarkı söylemeyi sevmiyor.

Ama siz çok seviyorsunuz.

Ben çok seviyorum. Ömrüm boyunca Sezen Aksu’ya teşekkürüm bitmeyecek benim. İnsanların hayatlarında devreler vardır. Çocukluk, gençlik ve yaşlanmaya yolculuk. Sezen Aksu bana öyle bir kapı açtı ki ben cennette girmiş gibi oldum. Hayatımın üçüncü devresinde güzel şeyler yaşıyorum.

OYUNCULARIMIN HAYATINI İZLERİM

Bir röportajınızda “Ona ruj sürmeme 10 yıl sonra izin verdi ancak” demiştiniz. Sezen Aksu zor bir kadın mı?

Sezen Aksu çok iyi makyaj yapar, ben onun yanında kuaför olarak başlamıştım. Kendim yavaş yavaş burnumu sokarak ona yanaştım. Uzun yıllar sonrasında “İzin veriyorum, bir ruj sürebilirsin” dedi. Ona ilk makyaj yaptığım zamanlar komikti diyaloglarımız. Duvarlara yazar, tarih atardım ‘Aksu’ya ruj sürdüm’ diye. Zor değil yalnızca alışkanlıkları var. Bir şey anlatayım: Hayatım boyunca onun kadar rica, minnet ile konuşan biri olamadım. Bir şey istediğinde ‘versene’ kelimesi bile çıkmaz ağzından. İnsan sinirli olur, gergin olur... Bir emir kipi kullan değil mi? Yok onda öyle bir şey! 32 yıldır çalışıyoruz bir kere kalbimi kırmadı. Hayatımda çok önemli, üzerine tanımam! Daha ne diyeyim. Kendimi bazen ‘Truman Show’ filmindeki gibi hissediyorum.

Herkesin hayatını izler misiniz böyle?

İzlerim. Her şeyden önce bir ayna var karşımda. Onlar yüzlerine bakıyorlar o aynadan. Yanlarında birisi varken kendi doğal hallerine baktıkları tek yer. Ve tek izleyen benim. Makyözlük, oyuncularımla beraber yaşamak çok özel, hepsi benim evladım gibi. Onlardan bahsederken gözlerim doluyor. Sinemadan, oyuncularımdan bahsederken kalkanlarım iniyor aşağıya.

Hayatınız bu meslekle değiştiği için mi?

Onların çabalarını, emeklerini, ciğerlerini biliyorum ben. Tırnaklarıyla kazıyor başarıyı elde eden herkes. Hani ‘Araba almış, ev almış’ diye laf atıyorlar ya o zaman çok sinirleniyorum. Siz biliyor musunuz o insanların oralara nasıl geldiğini, nasıl çıktığını? Kolay mı bu işler? Bırakın da hak ettiklerini yaşasınlar. Sonra kıymetini bilin o sanatçılar bir daha gelmeyecek. Elbette yenileri yetişecek ama onlar olmayacak.

BABAM İLERİ GÖRÜŞLÜYDÜ

Çok küçük yaşta geldiniz Türkiye’ye. Adapte olma süreci zor oldu mu?

Pek değil. Babam çok ileri görüşlü bir adamdı. Eski Yugoslavya Devlet Başkanı Josip Broz Tito ölünce “Burada kardeş kardeşi vuracak, ben sizi selamete götüreyim” dedi. Öyle gelmeye karar verdik. Biz orada Türk sülalesiydik zaten, Osmanlı çocuklarıyız. Ana yurdumuza döndük sadece. Orada da dilimiz Türkçe’ydi. O nedenle pek dil sorunu da çekmedik.

GENÇLERİN KULAĞINAKÜPE OLSUN

Yeni jenerasyon mu çok üşengeç yoksa siz mi çok enerjiksiniz?

Biz de gençken öyleydik. Bunları düşünüp enerjinizi düşürmeyin. Ben de o yaşlardayken büyüklerime bakıp “Keşke ben de onlar kadar enerjik olabilsem” diye düşünürdüm. Siz şimdi biriktiriyorsunuz. Farkına bile varmıyorsunuz biriktirdiğinizin. Zamanı gelince hepsini kullanacaksınız. Odun değilsen biriktirdiğin hikayeleri kullanırsın! Tembelsen hikayeler sizinle kalır, biraz daha çalışkansanız onların hepsi parlamaya başlar. Umut her zaman vardır tek yapmanız gereken durmadan çalışmak. “Olmaz, yapamam” dediğiniz anda kaybedersiniz. Kim ne der diye düşünmeden yapın ne yaparsanız. Bir bana bakın! Sizce bu yaptıklarım normal mi? Deli cesareti... Süt sağıyormuş gibi düşünün. Yavaş yavaş sağdığınız o sütlerle ilerde ne yapacağınıza kendiniz karar vereceksiniz. İster pasta yaparsınız ister ekşitir yoğurt. Ne yaparsanız faydalı unutmayın bunu!

CİLDİM GENETİK MİRAS

İnternet ortamını sevdiniz mi?

Sevdim ama çok fazla zaman ayırmıyorum diye kendime kızıyorum. Orada başka bir dünya var. Ben sosyal medyayı da iyi kullanıyorum. En azından öyle söylüyorlar. Takipçilerimin hepsi de gerçek, nasıl diyorlar hani organik! Hiçbir şeyin organiğini bilmem ama takipçilerim organik!

Cildiniz pırıl pırıl...

Cildim babaannemden miras ben korumuyorum. Bıraksalar margarin sürerim nemlendirici yerine.